|
|
|
|
Çoğu insana gizli
kalan, bilinmeyen büyük şirkin başka
bir çeşidi de, Allah'tan başkasını
kanun koyucu olarak ve hakem olarak
kabul etmektir. Diğer bir deyişle,
bazı insanlara, fert veya grup
olarak, kendileri veya başka
birilerine kesin bir kanun koyma
hakkı vermektir. Onlar dilediklerini
helal, dilediklerini de haram
kılarlar. Onlar, Allah'ın izin
vermediği ve onun şeriatına zıt olan
yöntem ve düşünce koyarlar.
Diğerleri de onların koydukları bu
yasalara, sanki isyan edilmeyip
itaat edilen bir ilahi yasa, bir
semavî hüküm imiş gibi itaat
ederler.
Şüphesiz ki
yaratıklar hakkında yasamada
bulunmak sadece Allah'ın hakkıdır.
Onları yaratan, rızıklandıran, her
türlü nimeti onlara bahşeden O'dur.
Onları sorumlu kılmak, emretmek,
nehy etmek, helal ve haramı
belirlemek te O'nun hakkıdır. Çünkü
O insanların rabbi, meliki,
ilahıdır. O'ndan başkasının
rububiyet, mülkiyyet ve uluhiyyet
hakkı yok ki, hüküm ve teşrii hakkı
bulunsun. Dünya O'nun mülküdür.
Allah'ın mülkündeki insanlar, onun
kullarıdır. O, bu ülkenin efendisi
ve hakimidir, hükmetmek, yasa koymak
helal ve haram kılmak O'na, dinlemek
ve itaat etmek ise kullarına düşer.
Bu ülke vatandaşlarından biri, bu
ülkenin efendisinin izni olmaksızın
orada bazılarının emir ve nehiy,
helal ve haram kılmak, hükmetmek ve
yasa koyma hakkının bulunduğunu
iddia ederse; Hakimin kullarının
bazısı O'nun mülkünde O'na ortak
koşmuş, yalnızca O'na ait olan
yönetim ve yasama konusunda, O'nunla
çatışmış olur. Bundan, Kur'an, ehl-i
kitabın şirk içinde olduğuna
hükmetmiştir. onları, müşrikler
olarak adlandırmıştır. Çünkü onlar
yasama hakkını, haham ve rahiplere
vermişler, onların belirledikleri
haram ve helallere itaat etmişler.
Kur'an bunu, Meryem oğlu Mesih'e
yapılan ibadete denk saymıştır.
Allah şöyle buyurur: "Onlar Allah'ı
bırakıp hahamları, papazlarını ve
Meryem oğlu Mesih'i rableri olarak
kabul ettiler. Oysa, tek tanrıdan
başkasına ibadet etmemekle emr
olunmuşlardı. Ondan başka tanrı
yoktur. Allah koştukları eşlerden
münezzehtir." (Tevbe, 31) Nebi (
a.s.) bu ayeti, cahiliye günlerinde
hristiyan olan Adiy b. Hatem et-Taî'ye
şöyle tefsir etmiştir: Müslüman olup
Peygamberin yanına gelen Adiy'e,
Efendimiz bu ayeti okudu. Adiy diyor
ki; hristiyanların onlara
(hahamlara) ibadet etmediklerini
söyledim. Peygamber Efendimiz (
s.a.s.): "Elbette, onların haram
kıldıklarını haram, helal
kıldıklarını da helal kabul ettiler
ve onlara tabi oldular. Bu onların,
onlara ibadetidir. (Ahmed,Tirmizi)
Bu ayet ve Rasûlullah'ın hadisinin
bunu tefsiri, kim Allah'tan
başkasına kötülükte itaat eder, ya
da Allah'ın izin vermediği bir
konuda ittiba ederse; onu bir rabb
ve mabud edinmiş, Allah'a ortak
koşmuş olur. Bu da Allah'ın dini
olan tevhide terstir. İhlas
kelimesinin, Lailahe illallah'ın
delalet ettiği; ilahın, kendisine
ibadet edilen olduğudur. Allah,
onların haham ve papazlarına olan
itaatini, ibadet olarak
isimlendirmektedir. Ve onları, erbab,
yani ibadette Allah'ın ortaklan
olarak adlandırmaktadır. İşte bu,
büyük şirktir. Bir mahluka itaat
eden, Allah ve Rasûlü'nün koyduğu
hükümden başkasına tabi olan herkes,
onu böylece adlandırmasa bile, onu
bir rab ve mabud edinmiştir. Bir
ayette Allah şöyle buyurur: "Eğer
onlara itaat ederseniz, müşrik
olursunuz." (Enam, 121) Aynı anlamda
başka bir ayet ise şöyledir: "Yoksa,
Allah'ın dinde izin vermediği bir
şeyi onlara meşru kılacak ortakları
mı vardır? (Şura, 21)Kur'an ve
sünnetin, Allah'tan başkasını kanun
koyucu olarak kabul edip Allah'ın
izni olmadığı konularda tabi olan
hakkında hükmü buysa; kendisini
Allah'a denk tutan, uluhiyyetin
özelliklerinden olan hükmetme, kanun
koyma, helal ve haram kılma hakkını
ona veren hakkındaki hükmü nasıl
olur?.
|
|
|
|
|
Tabip Dr. Mevlüt Katırcı
İstanbul -
13.04.2008
http://sufizmveinsan.com
|
|
|
|
|
|
|
|
|