Geçen yaz sofraya getirdiğim kavun geldi aklıma.
İlahi kavun! Konuşmuştuk, bal akıyordu ağzından. Tatlı
kavunmuş!
-
Allah seni niye yarattı, dedim?
-
Sen yiyesin diye, dedi.
-
Benim için mi yani, dedim?
-
E senin sofrandayım ya, elbet senin için.
Aman dedim, bunca zahmet! Dünya güneş kaç kere döndü
birbiri etrafında... Kovalaşıp durdular...
“ Zahmet mi, ne zahmeti! Muhabbet, muhabbet.. Ki o
muhabbetle oldu kavun, yollar geçti, suyunu içti toprak,
tohum toprağa, toprak suya kavuştu, sarmaşdolaş oldu
herkes... Can, canla buluştu. Sen de o muhabbettensin..
Kendini el sanma!
Dünya güneş niye kovalasın birbirini... Muhabbetle raks
etmede alem.. Bu nasıl bir temaşa... Nasıl
ziyafet...Yoksa kavga çıkar da, dökülür yıldızlar tek
tek.. Sevgi olmasa düzen tutmaz. Sistem dediğin
sevgidir. İlla Aşk. İlahi!
Rabbin Celal’dir, hem de Cemal.. Cemale vurulmuştur
Celal. Yoksa yer gök yerinden oynar. Hu, de... Herşeyi
muhabbettir yerinde tutan.”
***
Ben seni nasıl yerim, başımın tacı kavun? Rabbim
lutfetmiş, bana ikram etmiş. Benim için yaratmış...
Ya Zülcelali Velikram!
Birine tohumu verdi, toprağa attırdı sonra. Güneşe
yan dedi, sön dedi, dünyaya dön dedi, bulutlara “bırakın
yağmuru toprağıma”, dedi... Gün geceden, gece gündüzden
geçti. Herkes kendinden geçti. Bu kavun dünyaya böyle
teşrif ettiler. Bak ki gece gündüz ay güneş toprak su
nasıl el ele verdiler. Düğün halayı kurulmuş. Bir
hazırlık, bir hazırlık. Rabbim Teala o kavunu, böyle
şenlik içinde, elden ele bu kuluna ulaştırdı.
El ele, el Hakka...
Durup durup kavunu seyrettim. Ay’a baktım, suya
baktım... Hu dedim. Ay, su hep kavun olmuş... Hakk’tan
bana hediye gelmiş... Nasıl sevinmeyeyim?
Doğumgünlerinde bir çoraba seviniyoruz, verenin
hatırına..Bu koskoca kavun. Ballı kavun... Dilli
kavun... Orijinal CAN. Kerim Allah, böyle Can’dan
verir...Sanma ki az verir.
Ya Gani...
Rabbim, Can’dan verir, ne verirse! Hem, Gani Gani
verir!
Yalnız kavun mu? Bir kavun mu verdi Hakk bana? Zaten
ne varsa O vermedi mi? Ben de kavun gibi olmadım mı?
Ömür verdi, beni verdi...
-
“Herşey kendinden geçmiş...Sen hala geçemedin...
Bırakıversen, muhabbet denizine düşeceksin... Nedir seni
tutan?
-
Beni?
-
Seni...
-
Beni... Ben.... BEN!”
***
Dağda geyiklere, geyikli babayı sevdiren Allah’ım!
Dağda geyiklerle, Geyikli Babayı seven Allah’ım!
Dağda...
Sevgin mi ilminden, yoksa ilmin mi sevginden? İlim
dahi Aşk’ın hizmetkarı mıdır? Onun için mi böyle
kusursuz alem? Bu ilim böyle gayretli... Maşuk’a
sevdasından mı itaatli? Onun için mi iki kere iki dört
her daim? Tutulmuş kalmış! De kuluna!
Herşey ilim ile de, var mıdır sevginin de bir ilmi,
matematiği, otomatiği, aritmetiği...
-Var, öyle mi?
“Çarp-MA, Böl-ME, Topla-MA, Çıkar-MA”
İLLAHU.
***
Nasıl ama?
Oku!
İllahu.
Kendi kitabını… Canda yazanı oku.
Kim bildi efalini / O bildi sıfatını / Anda gördü Zatını
/ Sen seni bil sen seni…
(Hacı Bayramı Veli)
Kitap sensin, ey alem-i kübra! İnanmadın mı?
“Okunacak en güzel kitap insandır!” (Hacı Bektaş-ı Veli)
Ne arıyorsun satırda, dilde? Seni mi? Canda yazan, can
diliyle… Sen söylersin “el” diliyle..
“Dilden dile bin terceman,varken ne söyler bu lisan
Çün can ü dildir hem-zeban, nutk ü beyanı neylerem
Hep i'tibarı atmışam, aşıldığa el katmışam
Ben nefsi dosta satmışam, bu düşmenanı neylerem”
(Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.)
“Şüphesiz
Allah, mü'minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine
vereceği cennet karşılığında satın almıştır.
(Tevbe -111)”
***
Daha daha?
“Eğer Allah'a güzel borç verirseniz, Allah onu sizin
için kat kat yapar ve sizi bağışlar. Allah şükredenlere
karşılık verendir, halimdir. (Tegabün-17 -)”
Benim neyim var ki Allah’a borç vereyim? Zira ancak
benim olanda tasarruf edebilir, borç verebilirim.
Birşeyi borç verebilmem için benim olması şarttır. Benim
neyim var ki?
Benim BENim var…Dosta satılası…
Eğer nefsimi, enemi, kurban, infak edersem; rıza, sevgi
potasında eritirsem, Allah karşılığını kat kat verir.
“Allah vaadinden asla dönmez”. “Allah’tan daha doğru
sözlü kim vardır?”. Ne verir, Yaradan? Nefsimin
hakikatini... Manayı insan.
“Biz insanı en güzel surette yarattık”.
İnsan mana, suret ise beşer, et kemik... Bu manayı zahir
kılan suret beşer sureti. İnsan manasına elbise... Gülün
kokusu gülden, insan manası beşerden içeri. Ne kadar
yaklaşırsan güle, dayarsan burnuna, dayanırsan ALLAH’a,
kokuya o kadar yakınlaşırsın.. Ve bazı güller vardır ki,
Allah ehli, onların kokusu uzaktan bile duyulur...
“Koku”dan, gül olmuşlardır...
Hasılı;
Her kim sever Allahı, rahmet kılar vallahi
Dil sevgisiyle olmaz, Aşk ile yanan gelsin
İşbu sözü diyenden, bize nişan gerektir
Sözün kısası budur, CANINA KIYAN GELSİN
(Yunus)
Allah bizleri de canını infak edenler zümresine ilhak
eylesin ! Amin. |