Kaybetme Korkusu

Gediz Demir
 

Asırlardır süregelen bir şeydir bu! KAYBETMEK derler ismine!

Kayıp ettim,
Kayıp ettin
,
Kayıp etti...

Duymak istemediğimiz şeylerdir... İnsanda bir telaş başlatır bu gibi duygular. Hatta kaybetmenin boyutuna göre çıldıran insanlar var!!! Gayet ciddiyim! Boğazlardan atlayan insanlarımızı düşünün. Onlar da kaybedenler arasında... Yarışmalarda kaybedenler, evini kaybedenler, eşini kaybedenler, hafızasını kaybedenler, şuurunu kaybedenler... Ne kadar ürkütücü değil mi?

Oysa geriye sararsak teybin bandını; yanlışları başta yapmışız SAHİPLENMEKLE!!!

İşte KAYBETMEK buradan başlıyor... Çünkü KAYBETMEK için sahip olduğunuz bir değer olmalı! Yoksa neyi kaybedebilirsiniz ki? Yokluktan bir şeyi eksiltebilir misiniz?
Bu yüzden denilmiş olsa gerek; her şeyini kaybedenden KORK!

Demek ki SAHİPLENMEK insanda bir kısıtlama meydana getiriyor. Kişiyi, daha ilerisini düşünmekten perdeliyor... Konuyu şöyle açalım, mesela bir aslan avlanırken, eğer yavrusu varsa çok fazla riske giremiyor. Sebebi, yavrularına karşı duygusal bağı! Bu sahiplenme içgüdüsü bir tür duygusallık şeklinde aşikâr oluyor. Yani, DUYGUSALLIK aslanda bir "engel" getirmekle, aslanı daha güzel yiyeceklerden alıkoyuyor.

Kaybetmek "dile kolay". Bir kitaptan okuduğum bir makalenin bir bölümünü aktarayım yeri gelmişken; "Zamanın büyük liderlerinden büyük bir komutan varmış, astığı astık kestiği kestik imiş, bir gün ölüm döşeğine düşmüş, yanında tir tir titreyen askerleri bir gün kendini ziyarete gelmiş...Fakat gözlerine inanamamışlar, çünkü komutanın yüzünde büyük bir acı yankılanıyormuş, inanılmaz bir korku titreme varmış... Sormuşlar  “Komutanım neler oluyor?” Demiş ki:  “Varlığımı kaybetmek beni korkutuyor!" İşte benim bahsini ettiğim sahiplenmek ve kaçınılmaz son kaybetmek!

Umarım, bu makaleden ders alıp değil birilerini malını, kendi özbenliğimizi bile sahiplenmeyelim. Çocuklarımızı bile severken, onları bir gün kaybedeceğimizi düşünerek sevelim. Çünkü işin ucunda bu hücreleri, bu beyni, bu bedeni kaybetmek var! Hayvanlarda bu düşünme mekanizması yok, bunu düşünemiyorlar. Pekâlâ, bizler birer insan olarak, kaybedileceklerimizi önceden düşünebiliyorsak, hesabımızı önceden yapabiliriz anlamı çıkıyor. İşin daha da kötü bir yanı da bir daha dönmemek üzere, bu son bulunduğumuz halimizle çekip gitmek var. Ya ardımızdan ağlayanlar? Onlar da sahiplenenler arasında...

Hoşça kalın...

 

 

 
 
Gediz Demir
Fen Edebiyat Fakültesi
Fizik Bölümü