akonuksol.gif (449 bytes)akonuksag.gif (438 bytes)

 

 

 

 

 

 

Opr.Dr. Barbaros Yurdaışık

TERAPİ

edepyan.gif (70 bytes)Değerli okuyucular,

Köşemizde, Ayın ilk Konuğu, Başhekim Op.Dr. Barbaros Yurdaışık ... Biliyorsunuz, Türkiye’de yaşamı felç eden depremin getirdiği şoku henüz üzerimizden atamadık, bu konuyla yakından ilgisi olması bakımından, sayın Yurdaışık ’tan konuğumuz olmasını rica ettik. Önerileri, sanıyorum, bize yardımcı olacaktır.

Önce sizi tanıyalım, Sayın Yurdaışık ...

1963, İstanbul doğumluyum, Üniversite dönemine kadarki öğrenim yıllarım İstanbul’da geçti, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesini takiben; meslektaşım olan eşimle birlikte, üç yıla yakın bir süre,mecburi hizmet için Yozgat ve Kütahya’da bulunduk. İhtisasımı ise Vakıf Gureba Hastanesinden aldım. İç burcum Koç, yükselen burcumYay’dır. Dokuz yaşında bir kızım var. Duygusal, ailesine bağlı, işini seven, ciddiyetle görevini ifa eden bir kişiliğe sahip olduğumu söylerler.

Yaklaşık iki yıldır, özel bir hastahanede başhekimlik yapmaktayım.

Hakkınızda verdiğiniz kısa bilgilerden sonra, güncel olayımızla ilgili olarak neler söylemek istersiniz?

Başta Yalova , İzmit , Adapazarı olmak üzere, ikinci planda kalan İstanbul bölgesini de kapsayan depremden tüm Türkiye oldukça etkilendi. Hatta, diyebiliriz ki, Cumhuriyet Tarihinin en büyük depremi ile karşı karşıyayız.

Biz sizden bu büyük afetin genel yönlerinden çok, mesleğiniz ile ilgili olarak, şokta olan insanların neleri yapmaları, neleri yapmamaları gerektiği konusunda bilgi vermenizi bekliyoruz...

Önce şu hususu aydınlatmakta yarar var;

Sabah, yaklaşık 03:0’te meydana gelen ve aralıksız 45 saniye devam eden depremin , insanda – beyinde- meydana getirdiği hasar ve bunun ruhsal yapıdaki etkileri , oldukça geniş kapsamlıdır.

Olayın birkaç boyutu var; kişilerin yaşadığı ciddi şok, ilk anda pik noktaya ulaşır, daha sonra hızlı bir düşüş olur , beyin ve vücut buna karşı acil önlemler alır. Zelzele 45 sn. gibi uzun bir süreyi kapsadığından, vücutta çok farklı reaksiyonlar oluşmuştur.

Korkunun hemen sonrasında ;

Beyin sempatik sinir sistemini devreye sokarak, adrenalin ve diğer hormonların deşarjı ile vücudun hiperaktif hale gelmesini temin eder. Ve beyin(!!!) vücutta savunmayı başlatır. Şok süresinin çok uzun sürmesi, adrenalin ve diğer hormonların çok fazla salınmasına neden olduğundan, olayı yaşayan hemen hemen herkeste bir panik oluşmuş ve onun bir üst basamağı olan ölüm korkusu yaşanmıştır.

Bu durum, beyinde ciddi nöron kayıplarına neden olduğu gibi, üst ve alt bilinci bir hayli etkileyerek, kişilerde nörofizyolojik ve psikolojik açıdan, kısa ya da uzun süreli, tehlikeli noktalara ulaşan hasarlara yol açmıştır.

Beyindeki bu negatif oluşumlar, büyük bir olasılıkla genetik planda da etkili olacağından, nesillere intikâli dahi söz konusudur.

Böylesine ciddi bir felaketten sonra, psikolojik sorunların yaşanması belirli basamaklara kadar normaldir.’’Travma sonrası stres’’denen ve felaketin ardından ortaya çıkan ruhsal bozuklukların, her insanda belli ölçülerde görülebileceği saptanmıştır. Durumun kalıcı olup olmaması , şu anki ruh halinden çok daha önemlidir. Tüm insanlarda yaşanan psikolojik çalkantıların şu dönemde normal olduğu, uzmanlarca kabul gören bir gerçektir. Akut dönemi takiben, üç ay içinde normale dönüş söz konusu olmazsa, mutlaka bir uzmandan yardım alınmalı ve psikolojik tedaviye başlanmalıdır.

Olayı yaşayanlarda, özellikle göçük altından kurtulanlarda şokun panik atak dediğimiz psikolojik tabloya dönüşmesi oldukça muhtemeldir.

Böyle ciddi, önü alınamaz korkuları taşıyanların en kısa zamanda psikiyatri uzmanlarından destek tedavisi almaları bir zorunluluktur. Şoku daha basit şekilde atlatabilenlerin ise, belirli bir süre içinde-uygun koşullarda- çevre ve ortam değişikliği yaparak, o anı hatırlatan olaylardan uzaklaşıp bir nevi psikoterapilerini kendi kendilerine yapmaları uygun olacaktır.

Devamlı kâbus veya rüya şeklinde, olayın etkisini hisseden kişilerin ise, üç aylık süreyi beklemeden bir uzmandan yardım almaları ve tesirin şiddetinin azaltılması sağlanmalıdır.

Çocuk ve yaşlıların etkilenmesi ise, yetişkinlerden farklıdır. Çocuklar anne-babalara bağımlı olduklarından ,hemen hepsinde anne-babayı ve evlerini kaybetme korkusu vardır. Bu tip olaylar, felaketler, evin gerçekten yok-olabilme ihtimalini algılama, kaygıyı daha da pekiştirmektedir. Çocuklarda eve girememe, anne babayı bırakmama onlarsız bir şey yapamama gibi problemler olabilir. Böyle zamanlarda onlara sevecen yaklaşılmalı, her şeyin düzeleceğine-bir şey olmadığına dair telkinlerde bulunulmalıdır.

Yaşlılarda ise, iç dünyalarında artan ölüm endişesiyle ortaya çıkan ve bedensel gerileme ile doruk noktasına ulaşan, artık fazla işe yaramadıkları, üretken olmadıkları düşünce zemininde "her şey olacağına varır, ne olursa olsun"ya da "hiç kimseye hiçbir şey olmamalı abartısı" gelişmekte; kiminde kayıtsızlık, kiminde ise aşırı panik şeklinde dışa vurmaktadır.

Hepimizin ortak acıları paylaştığımız şu günlerde, tüm insanlarımıza başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Belirsizliğin getirdiği kaygılarımızın en kısa sürede son bulmasını diliyorum.

İç burcu Koç ve Balık, dışı Akrep ve Yay, Ayı Oğlakta olan, hem durgun hem sabırsız , zaman zaman akan, zaman zaman da duran bir tipleme çizen, genç yaşta başhekimlik gibi zorlu bir görevi başarıyla yürüten sayın Op.Dr. Barbaros Yurdaışık’a başarılar diler,

teşekkür ederiz.