“Her
ne arar isen kendinde ara” veciz sözüyle Kur’an
sırlarına giriş kapısının anahtarını vermiş bize Pir
Hacı Bektaş Veli. Bu anlamda birçok seçkin zevat, benzer
tespitlerde bulunmuşlar. Şahı Velayet Hz. Ali’nin “Ben
konuşan Kur’anım” sözünden, “Kur’an ve insan ikiz
kardeştir” tarifine kadar bütün bu veciz sözler, insanın
kendini tanımasını ve Kur’an sırlarına erebilmesini
hedefleyen ifadelerdir. Zira Kur’an ve diğer kutsal
metinlerin ruhuna nüfuz edebilmenin ön koşulu ayetlerde
bahsedilen sembollerin hakikatte tamamen insandan
bahsettiği gerçeğine vakıf olabilmektir.
İnsan
adeta evren ağacının çekirdeği konumundadır. Evrenin bir
özeti mahiyetinde olan insan, evreni yaratan sınırsız
güce intisap sırrıyla evren kadar genişleyebilme
potansiyeline hâizdir. Alemler ismi altındaki evrensel
boyutların insanda da aynen mevcut olması yönüyle evren
kitabını bize açan Kur’anı Kerim ile insan arasındaki
irtibat, tahmin edilemeyecek derecede güçlüdür.
Evet,
Kur’an’da bahsedilen İsevi, Musevi, İbrahimi, Muhammedi
ve benzeri tüm boyutlar insanda da aynen mevcuttur.
Kıssalarda bu gerçeğe işaret edilerek Resullerin temsil
ettikleri mâna mertebelerinin özde fark edilmesi
istenir. B sırrı kapsamındaki ayetleri deşifre edebilmek
suretiyle kelam sahibinin ayetteki muradına vâkıf
oluruz.Bir sonraki aşama ise okuduğumuzu, söyleyen
olarak yaşama aşamasına geçiştir. Böylece ayette bahsi
geçen olayı içinde bulunduğumuz ânda,olayı yaşayan
olarak hisseder ve algılar düzeye geliriz.Bu yönüyle
Kur’an, ânı yaşatan kitaptır.Ayetlerde yaşanan olayların
perde arkasında zamanla kayıtlı olmayan kelam sahibinin
olduğunu iyiden iyiye fark ederiz.Varolan kendisi
olduğu için örneğin Musa ve Firavun kıssasında kendi
tekliğini dillendirmiştir. Musa adı altında kelam ve
kudret sıfatlarıyla açığa çıktığını gösterirken, Firavun
sembolüyle de Rububiyetinin haşmetini sergilemiştir.
Rububiyet boyutu itibariyle Rabbin kayıt altına
giremeyeceği ve dilediğini ortaya koyacağı gerçeği
vurgulanmıştır.Yani her iki karakterde de ilahi
özellikler ve güçler açığa çıkmaktadır.Bu nedenle
marifet ehli veliler, Firavunun şahsında da Hakkı
müşahede ederler.Bu noktada diğer kıssaları da buna
kıyas edebilirsiniz.Söz konusu gerçeği fark ettiğimizde
de ayetlerdeki olayların hakikatiyle özdeşleşir ve
böylece varlıkların özünde,o varlıklar olarak yaşama
durumuna gelerek vahdet sırrına ermenin hazzını
yaşarız.Böylece tekliği kapasitemiz nispetinde yaşamış
oluruz.Allah kolaylaştırsın diyelim. İşte bu nedenle
Kur’an Allahçadır denmiştir.Allahça düşünüp
yaşayabilmek,görebilmek,değerlendirebilmek, Kur’anın
gösterdiği asıl hedeftir. İnsanı evrenin özeti, evreni
de Kur’an’ın açılımı olarak aldığımızda insan ve Kur’an
bütünselliğine birçok örnekleme yapılabilir.Örneğin
dünya boyutunda yer alan tüm elementler insanda da yer
almaktadır.Evrensel yapı taşlarının özündeki atomlar da
aynen insanda vardır.İnsan beyni,evrendeki kürsi ismiyle
işaret edilen galaktik yapıya karşılık gelirken gönül
alemi olarak ifade edilen kalp te Arş ismiyle işaret
edilen boyuta açılır.Yine evrendeki sema katları da
insandaki bilinç katmanlarının açılımı olmaktadır.Tüm bu
gerçekler,”Zerre Tümün Aynasıdır” özdeyişiyle
özetlenmiştir.Mikro plandakiler Makro plandakileri
yansıtan birer ayna işlevi görmektedir.Yani gerçekte
cüz ismiyle işaret ettiğimiz yapı küllün mâhiyetinde
yaratılmıştır ve bu yönüyle küllün özelliklerini
yansıtır, fakat asla zerre kül değildir ve olması da
imkansızdır. Adem’e tâlim edilen esmalar dahi sadece
Adem’e münhasır değildir.Esasen varlık alemini oluşturan
Esmalar, Adem’de yansımıştır.İnsan zahir yönüyle sonsuz
geometride sadece bir fotokopidir.Asli hüviyetiyle de
her zaman mevcuttur ve diridir.
Velhasıl
kelam insan ölmeden önce ölme sırrına erip yeni bir
yaşam ve algılama boyutuna gözünü bu dünyada açtığından
itibaren sözünü ettiğimiz ilahi hikmetleri kendi özünde
yaşayabilmektedir. Allah bizlere bu gerçekleri
hissettirsin ve keşfimizi genişletsin.Tekrar bu
hakikatleri keşfetmeyi bizlere kolaylaştırsın.Sırlar
çok.Esrar perdesi açıldıkça ve perde kalktıkça takatimiz
ve vüs’atimiz ölçüsünde müşahedelerimizi sizlerle
paylaşmaya gayret ediyoruz. Bu gayretler neticesinde
hayretlere eriyoruz. Allah kelamının bize bizi anlatan
kitap olduğunu birkez daha fark ediyor ve
yaşıyoruz.Yazımızı Rıza Tevfik’in bir şiirinden
dizelerle noktalayalım:
“Gel derviş gel hele; yabana gitme!
Her ne arar isen inan sendedir.
Beyhude nefsine eziyet etme!
Kâbeyse maksudun Rahman sendedir.
Çöllerde dolaşıp seraba bakma
Allah Allah deyü havaya bakma!
Talibi Hak isen kitaba bakma!
Okumak bilirsen Kur’an sendedir.” |