Kur’an Ve İnsan Bütünselliği
Nazım Akpınar
 

“Her ne arar isen kendinde ara” veciz sözüyle Kur’an sırlarına giriş kapısının anahtarını vermiş bize Pir Hacı Bektaş Veli. Bu anlamda birçok seçkin zevat, benzer tespitlerde bulunmuşlar. Şahı Velayet Hz. Ali’nin “Ben konuşan Kur’anım” sözünden, “Kur’an ve insan ikiz kardeştir” tarifine kadar bütün bu veciz sözler, insanın kendini tanımasını ve Kur’an sırlarına erebilmesini hedefleyen ifadelerdir. Zira Kur’an ve diğer kutsal metinlerin ruhuna nüfuz edebilmenin ön koşulu ayetlerde bahsedilen sembollerin hakikatte tamamen insandan bahsettiği gerçeğine vakıf olabilmektir.

  İnsan adeta evren ağacının çekirdeği konumundadır. Evrenin bir özeti mahiyetinde olan insan, evreni yaratan sınırsız güce intisap sırrıyla evren kadar genişleyebilme potansiyeline hâizdir. Alemler ismi altındaki evrensel boyutların insanda da aynen mevcut olması yönüyle evren kitabını bize açan Kur’anı Kerim ile insan arasındaki irtibat, tahmin edilemeyecek derecede güçlüdür.

 Evet, Kur’an’da bahsedilen İsevi, Musevi, İbrahimi, Muhammedi ve benzeri tüm boyutlar insanda da aynen mevcuttur. Kıssalarda bu gerçeğe işaret edilerek Resullerin temsil ettikleri mâna mertebelerinin özde fark edilmesi istenir. B sırrı kapsamındaki ayetleri deşifre edebilmek suretiyle kelam sahibinin ayetteki muradına vâkıf oluruz.Bir sonraki aşama ise okuduğumuzu, söyleyen olarak yaşama aşamasına geçiştir. Böylece ayette bahsi geçen olayı içinde bulunduğumuz ânda,olayı yaşayan olarak hisseder ve algılar düzeye geliriz.Bu yönüyle Kur’an, ânı yaşatan kitaptır.Ayetlerde yaşanan olayların perde arkasında zamanla kayıtlı olmayan kelam sahibinin olduğunu iyiden iyiye fark ederiz.Varolan kendisi olduğu için örneğin Musa ve Firavun kıssasında kendi tekliğini dillendirmiştir. Musa adı altında kelam ve kudret sıfatlarıyla açığa çıktığını gösterirken, Firavun sembolüyle de Rububiyetinin haşmetini sergilemiştir. Rububiyet boyutu itibariyle Rabbin kayıt altına giremeyeceği ve dilediğini ortaya koyacağı gerçeği vurgulanmıştır.Yani her iki karakterde de ilahi özellikler ve güçler açığa çıkmaktadır.Bu nedenle marifet ehli veliler, Firavunun şahsında da Hakkı müşahede ederler.Bu noktada diğer kıssaları da buna kıyas edebilirsiniz.Söz konusu gerçeği fark ettiğimizde de ayetlerdeki olayların hakikatiyle özdeşleşir ve böylece varlıkların özünde,o varlıklar olarak yaşama durumuna gelerek vahdet sırrına ermenin hazzını yaşarız.Böylece tekliği kapasitemiz nispetinde yaşamış oluruz.Allah kolaylaştırsın diyelim. İşte bu nedenle Kur’an Allahçadır denmiştir.Allahça düşünüp yaşayabilmek,görebilmek,değerlendirebilmek, Kur’anın gösterdiği asıl hedeftir. İnsanı evrenin özeti, evreni de Kur’an’ın açılımı olarak aldığımızda insan ve Kur’an bütünselliğine birçok örnekleme yapılabilir.Örneğin dünya boyutunda yer alan tüm elementler insanda da yer almaktadır.Evrensel yapı taşlarının özündeki atomlar da aynen insanda vardır.İnsan beyni,evrendeki kürsi ismiyle işaret edilen galaktik yapıya karşılık gelirken gönül alemi olarak ifade edilen kalp te Arş ismiyle işaret edilen boyuta açılır.Yine evrendeki sema katları da insandaki bilinç katmanlarının açılımı olmaktadır.Tüm bu gerçekler,”Zerre Tümün Aynasıdır” özdeyişiyle özetlenmiştir.Mikro plandakiler Makro plandakileri yansıtan birer ayna işlevi görmektedir.Yani gerçekte cüz ismiyle işaret ettiğimiz yapı küllün mâhiyetinde yaratılmıştır ve bu yönüyle küllün özelliklerini yansıtır, fakat asla zerre kül değildir ve olması da imkansızdır. Adem’e tâlim edilen esmalar dahi sadece Adem’e münhasır değildir.Esasen varlık alemini oluşturan Esmalar, Adem’de yansımıştır.İnsan zahir yönüyle sonsuz geometride sadece bir fotokopidir.Asli hüviyetiyle de her zaman mevcuttur ve diridir.

  Velhasıl kelam insan ölmeden önce ölme sırrına erip yeni bir yaşam ve algılama boyutuna gözünü bu dünyada açtığından itibaren sözünü ettiğimiz ilahi hikmetleri kendi özünde yaşayabilmektedir. Allah bizlere bu gerçekleri hissettirsin ve keşfimizi genişletsin.Tekrar bu hakikatleri keşfetmeyi bizlere kolaylaştırsın.Sırlar çok.Esrar perdesi açıldıkça ve perde kalktıkça takatimiz ve vüs’atimiz ölçüsünde müşahedelerimizi sizlerle paylaşmaya gayret ediyoruz. Bu gayretler neticesinde hayretlere eriyoruz. Allah kelamının bize bizi anlatan kitap olduğunu birkez daha fark ediyor ve yaşıyoruz.Yazımızı Rıza Tevfik’in bir şiirinden dizelerle noktalayalım:

 

        “Gel derviş gel hele; yabana gitme!

          Her ne arar isen inan sendedir.

          Beyhude nefsine eziyet etme!

          Kâbeyse maksudun Rahman sendedir.

                 

               Çöllerde dolaşıp seraba bakma

               Allah Allah deyü havaya bakma!

               Talibi Hak isen kitaba bakma!

               Okumak bilirsen Kur’an sendedir.”

 

 

 
 
Samsun -22.07.2008
ahad103@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com