Ben Sana niyet edeli uzun zaman olmuştu kırk yaşıma
niyet etmiştim ve Sen’de ölmeye gelecektim ve Sen’in
manandan habersiz, zır cahildim, kırk yaşım
geldi.Sen’den haber yoktu. Merakla hediyemi bekliyordum;
her zamanki gibi… Önce Fatır geldi kanatlandık,
kanatlarımız tabii ki pespembeydi ve Sen’den davetiye de
geldi. Sen kadar kutsaldı benim için, akabinde Fetih ve
Hüccuratımızın törenleri yapıldı. Fethettin beni ben de
Fatih Camii’nde Fatih’ le kutsandım.. Alime rica
ettim:”çok korkuyorum lütfen kollarınızda öleyim.. “
öyle hızlı Sana geldim ki Sen baştan aşağı hediye idin
benim için; sıcağa dayanamazdım ve Senin beni yakıp
kavuracağından korkardım hep, oysa Sana ayak basar
basmaz serin rüzgârların beni karşıladı; anladım, “hoş
geldin” diyordun.. Sen bir kaç metre ötemdeydin artık ..
Ama ben sekiz geceden sadece bir gece otel de
uyuyacaktım. Gece serindi ve sakindik,yalnız ve
huzurluyduk ve karanlığın içinde Sen ışıktın Fetih
kapından girdim ilk evvela. Şaşkındım ve cahil. Seni
daha heybetli umuyordum. Sanki ülkemden ve şehrimden hiç
ayrılmamıştım. Öyle tanıdık ve iç içeydik ki. Ramazanda
Teravihe bir camiye gelmiş gibiydim, ama burası
gerçekten ev gibiydi. Evimdi, ayrılamadığım, bir daha
hiç ayrılamayacağım da.Sema vaktim geldiğinde hep Sen
deydim artık. Bir gece uyuduğum O Ağacın Kökleri sanki
burasıydı. Ayrılışımdan aylarca acı duyup koparılmışlık
hissiyle ağladığım Köklerimdeydim. Ayrılırken hazinemle
beraber yüklendiğimle de kaldığımdın. Sen siyah
kadifeden bir yastık kadar yumuşak ve geçirgendin sanki
bu yumuşaklığın içinde şefkâtle sarınıyordum taşların
bile yumuşacıktı ve her yerinde Ben- benimdin, Evimdin
Alimin tavsiyesi ile cenaze namazımıza da niyet ettik...
Artık sadece beş vakte ait görevlerimi yapacak sonra ise
hiçbir şey yapmadan Sana ve Seni ziyarete gelenlere
bakacaktım eyyy Annemm,kutsal olan, Rahimmm olan Annem
ben Sana geldimmm, ait olduğum yere eyy Annem Sana
davetinle ölmeye geldim, aç kapıyı açççç.. Benle beraber
selamlarını getirdiğim A-li dostlarımda var. Biz Senin
manana geldik aç kapıyııı açççççç Annem. Ey Annem !!!.
Eyy en güzel kadın, karanlığından ışık çıkan Hücrem aç
kapıyı açç! Sana kendimi getirdim kendimle beraber A-liii
getirdim, aç kapıyı açççç! Çıktım üst kata Hacerü-l
Esved ‘ in (eline ) selam selam karşısına ”durduk Salat
‘a.Bak o Salatt’aki temaşaya” ”tüm Ruhlar Sen’in Evinde
Semadaydı. Her biri farklı yönde dönmedeydi.” ”Suretler
görünmedeydi.” ”Toprak heykel yıkılmadaydı.” ”Zaman
an’dı ve durmuştu.” ”Başka bir şey de yoktu, her şey
beyazdı. Noktalar- zerreler donmuştu”....... Gösterdin
bana hep hayal ettiğim rüyamı, oysa anlamadım ben
uyandığımı.. Yokmuş hiçbir şey, her şey sadece bir
rüya..Sadece An varmış.. Bu acıydı Annem, çok acıı!..Sen
koru korunganlığınla benii. Eyy Annem ey Hacer-Taş olan,
Taşı Sıksan -Sabrın Suyu çıkar.. Sen de Soyut Su idin
belki de; her şeyin aslı olan Soyut Su... Sen’de şifa
vardı, Sen’de derman. Sen’de ölüm vardı Sen’de diriliş.
Ey “Kutsal Kasem “ bak ailemizin tüm Kutsal Kaseleri
Sana geldikk... Biz Annemize deva bulmaya geldikk…Anladım
ki biz zaten hep Sen’deymişiz, anladım anneler neden
bırakamaz evlatlarını, anladım…. Ve evlat kime aittir
çok iyi anladım... Biz Sen’dik Sen de Biz’din, Biz hep
beraber” BİR” dik… Ve tek Birimiz bile asla Sen’den
ayrılamazmışız. Anladım şükürler olsun Annem... Sema
ibadetimizmiş Bizim Sana; Senin de Biz’e,O manada Sen’
de olduğumu bana öğrettiğin için çok şükrediyorum Sana,
Senden ayrılamayacağımı bilmek en büyük güven bana,
olmadığımı bilmek çok ağır acı olsa da zamanla bunun
asıl mutluluk olduğunu öğreneceğim belki de… Hürriyetimi
satın alacağım “An “ dın Sen... Yokluk sandığım o şey,
muhakkak ki özgürlük varlık sandığım bu âlem en büyük
mutluluk uyanıklığımda... Ey Annem karanlık Hücrem,
Yumurtam,Diriliğim karanlığından ışık çıkan Kutsal
Yarim, Ey Annem sev beniii... 17-2-2008 Bu yazımı lütfen
basit bir özet kabul ediniz. Çünkü yazmak istediklerimi
sonsuza dek bu kutsal kase-ilahi Annemin içinden ancak
yazabileceğimi idrak ettim. Bundan sonra tüm
yazacaklarımın, sizlerin de yaşadığınız her olay yerinin
mekanının burası olduğunu bilmenizi istedim. Asli
Vatanımız’a bir merhaba dedik.Artık O Vatanı tanıyacağız
İnşallah ve Aminn. RAKAMLARIMIZIN MASALI (hepsi
hayaldir, ilmi dayanağı yoktur, mesuliyet kabul
etmiyoruz tabii) Evvet geldik muhteşem 7’ye.Benim
hayatımın hemen her yerinde “7 “ vardır.Ve” 7 “rakamına
ait dünyada bilinen de çok şey vardır.O yüzden çok
derinleşmeden sadece başlıksal “7 “manaları anlatmak
istiyorum.Zira; asıl istediğim kötü maksat için
kullanılan sembollerin İslam’ın öz malı olduğunu anlatıp
onları geri almaktır.Bunu kendim, çocuklarım ve tüm
insanlar için yapmak istiyorum.Bu hepimizin borcu
aslında.Doğrusu da onları ait oldukları yere
koymaktır.Tüm eşya Hakikat-i Muhammediye’ nin Nur’una
aittir.Ve o ilk nur dan olan ilk RUH ‘ da O ‘na aittir.
* 7” VE 8’e “başlayalım.. (İkisi beraber anılmalı diye
düşünüyoruz.) Elif harfinde” 7 “ Nokta Ölçüsü
vardır.Fatiha,Kur’an ın Özüdür ve” 7 “Ayettir.İnsanın
başında “7 “Delik vardır, Ney de insanı anlatır ve “7”
deliklidir, “7” Nota vardır..”7 “Nefs mertebesi,”7” Renk
vardır,”7”Uyurlar vardır,Yusuf (a.s) suresindeki rüyada
olumlu ve olumsuz geçecek imtihan devreleri “7”şer
yıldır (Lütfi Filiz-noktanın sonsuzluğu-isimli kitabında
ESMAların-esmayı has-”7”yılda bir yer değiştirmesi
olarak çok güzel açıklamış), vb devam eder. aRABça” 7 “
Türkçedeki “V “harfine benzer. Artık lütfen bu “V
“harfine iyi bakıp bunun üstünde anlatacaklarımı hayal
ediniz. *V=Kutsal Kase=Rahim=Nüzul (ruh un aşağı inişi,
dünyaya doğuş)=Güneş=Mürşidi Kamil=hz Muhammed ( s.a.v)
=RA gücü (-rab terbiye edici öğretmen)=Som altın…
**********************************
Şimdiye dek geçen “ tüm seyirler kendini bulmuş -
bilmiş” ve dünya-madde alemine bu kanalla inmiştir ve”
her -an da inmektedir.”(*Bu konulara meraklı yeniler
için açıklama:Aslında inen çıkan yok, sembolen –mecazen
böyle anlatılmak zorunda.Dişilik erillik de yok (İç-dış
da) lütfen yanlış anlamayalım.Bunlar, zıtlıkları
anlayabilmek için gerekli olduğundan binlerce yıldır
böyle anlatılagelmiş.soyut-sanal anlatımlar; maddi
anlamlar tabii) Oyunun kuralı ve zevkli yanı puzzlları
birleştirmek ve bu iki zıtlık denizini aşmaksa ki en zor
olanı da sanırım bu bölümdür, Ben hâlâ buralarda
oyalanmaktayım.Manzara ve müzik sever bir ruh olduğum
için eşyadan çıkmam çok zor.:) NİHAYETİNDE; ”Aaaaaaaaaaa.!!!...
Her şey ne basitmiş diyerek:” HAYRET,HAYRET “ kahkaları-çığlıkları
atmaktan geçiyor sanırım..Bu merhaleyi merakla
bekliyoruz tabii. ”Rengi erguvanidir belki de.” ” 8 “
Rakamını da burada” 7 “ile beraber anlatmak istiyorum,
çünkü ikisi beraber olursa aile olur ve o aileden de
“KUL-VELİ (9) doğulur.”(Maksat da zaten bu mana
çocuğunun kendinizden doğmasıdır.) 8’i aRABça da “V”’nin
“tersi gibi hayal ediniz ki burada yapamıyorum”. (Çadır
gibi hayal ediniz.-Rahmanım gazabımı kuşatmıştır misali
ile, Örtücü olduğunu, Kudreti ile Bağışlayıp Koruduğunu
–kuşattığını da hayal ediniz lütfen.) *8 Rakamı
dönüşümün =Vuslatın=Evliliğin=İki ayrı şeyin bir
olmasının=Yukarı çıkışın (Ruh’un yukarı Uruç edişinin
yani Miracının da sembolüdür)=AY=Gümüş=Mürid=Hz.
Ali(toprağın babası)..Buna Rahman diyelim ( ilahi
baba-Ruh-Cebrail boyutu-Külli Akıl olsun ) senaryomuzda.
**************************************************Ve
üçünün de(7-8-9) manasını” Bismillahirrahmanirrahim
“olarak yani ilahi bir “mühür “olarak düşünmenizi
istiyorum. Bizler çok zengin olsak bir şey alacağımız
vakit; en ünlü sanatçıların tek tek ürettikleri kişiye
özel, nolu,damgalı,mühürlü,tarihli sanat eserlerini
almaya çalışırdık değil mi? İşte,ben “sembollerin “de
böyle “Besmeleyi anlatan ilahi mühürler” olduğuna
inanıyorum. Her uygarlık ve zamana göre tasarlanmış
“Besmele mühürleri…” İlk sembolümüz, uzak doğunun meşhur
sembolü bir daire içindeki “Ying-Yang olsun.” Siyah-
Beyaz İki Ruhun dairesel dönüşümünü anlatır (RUH-NEFS,tüm
zıtlıklar denizindeki BALIK=YÜZEN –tesbih eden-SÜBHAN
OLAN),hem de 8 rakamını… İki Ruhun iki de Göz Noktası
olduğuna dikkat çekerim.Bu balıklardan biri aslıdır,
diğeri de gölgesi yani balık aslında tektir.Zıtlıkların
mükemmel bir sembolüdür ve kendisi
“Bismillahirrahmanirrahim “den başka bir şey değildir.:)
Diğeri Davut Yıldızı’dır ki (Hz.Süleyman ‘ın Mührü) ben
bu sembolü çok severim.Zira her insanın bir yıldız
olduğuna inanıyorum.İlk Nur’ un “bing bang “ı ile
hepimizin zaten; yıldız tozları olduğumuzu bilim
adamları da söylüyor.Ve yıldızlar gökyüzünde ayet
yazarlar.Her yıldız ( ilahi kişilik-A-li ruh) bir harfin
içindeki ölçü noktası gibidir.Ya da Kutsal Kasemiz’i;Soyut
Su kabul edersek ki ondaki her “A-li Ruh” u bir Nokta ve
o her Nokta’yı da bir harfin içindeki ölçü olarak hayal
edersek “Levh “ aynalarının yansımalarına doğru sanki
biraz uzanmış olabiliriz.Yazıyorum, ama yazdıklarımdan
korkarak yazıyorum çünkü nereye doğru gideceğimi
bilmiyorum.Allah muhafaza…Hemen dönelim.:) Ayağa kalkmış
bir insan, bacakları ve kollarını açtığında bir yıldıza
benzer.Ve kâinatta eskiden beri, bu yıldız biçiminin
sonsuza dek açılabilen tek geometrik şekil olduğu
söylenir.Eski eserlerin neredeyse tümünde bu yıldızın
sonsuza dek açılımı vardır.Konya’da Alaaddin Keykubat
Cammii’ndeki muhteşem Minber’de en güzel örneği
sergilenmiştir de zaten.Bu motifler, aslında Ana
Güneş’in etrafındaki diğer güneş ve uydu sistemlerini de
anlatır. (HER YILDIZ ZATEN BİR GÜNEŞ DEĞİL MİDİR Kİ?)
Cami duvarlarına,minberlere sıklıkla işlenmiştir ve
avize çemberlerine de.Yani eskiden bu işi o kadar iyi
biliyorlarmış ki gelecek kuşaklara aktarabilmek için
sembolizm yoluna gidilmiş.Unutulmasın diye.Büyüklerin
şartlanmışlıklarından anlayamayacağı-kabul edemeyeceği
basit anlamlar SIR sanılıp masal olup çocukların
kulağına uyumadan anlatılmış; onlar da çocuklarına
gerçeği aktarsınlar,uyurken “uyanık rüya” görsünler
diye.:) Çünkü çocuklar kayıt cihazı gibidir. İlk
kaydeden kazanır. Aşağı inen (V-7) Ruh burada beden
kalıbına girmiştir. Ama o beden, aslında sadece bir
elbisedir . Can Ruh’ta dır.Gören,İşiten,Duyan hâlâ odur.
Kalın kabuk –toprak beden, bunu hatırlamaya elverişli
değildir, kuvvetli enerjiyi en iyi topraklayan,
nötrleyen yapıdır… Su ile de arınabilir, toprakla
da,ateşle de,hava ile de… Demek ki topraki yapımızın her
türlü imtihan için donanımı mevcutmuş. Yapılan, iyi
NİYETLİ iyi AMELLERle yukarı çıkış için ruh
latifleştirilir.(Aslında Ruh ‘un buna ihtiyacı yoktur,
ama bizim Ruh’umuzun manasına ermek için bu çalışmalara
ihtiyacımız vardır.) Ağırlıklardan, zanlardan,
ben-benlerden kurtulmak lazımdır. Bu da ancak “acılı
bir, yanarak öğrenme -bilme eğitimi ile olur.Ateş
aslında ilimdir”.Her duvarınızı yıkarlar. Bildiğinizi
sandığınız, sahiplendiğiniz her şey elinizden
alındığında korkunç acılar çekersiniz.Taa kii siz o
şeyin size ait olmadığını idrak edene dek sürer.(Sonra
hepsi fazlası ile hediye ediliyormuş,tabii” vaad
“bu.:))Buna canla,malla,sağlıkla,birbirimizle,imanla
imtihan diyelim.Başarımızın nisbetinde yukarı çıkacak
iyi amel bedenimize kavuşuruz ve Miraç-Uruç
yapabiliriz.Buda” 7’ve 8 ‘in vuslatı” ile olur yani
sembolen “V” nin kendisini aynalaması ile üstünde ters
“V” olur (burada yazı ile yapamıyorum maalesef, siz
hayal ediniz) İki pergelin üst üste geldiği o meşhur
mason sembolü oldu değil mi.?.(Evet o da bizim
sembolümüz de ondan, ilerde masonluğun aslının da
Muhammediyeti anlattığını kendi zanlarımla yazarım
belki.:) Yani “Besmele” demek.O zamanın” hiyeroglif
Mührü”.S istemi anlatıyor.Yüce Mimar’ın yaratış
formülünü belki de.Ve aynı zamanda bu şekil Davut
Yıldızı (Hz.Süleyman’ın Mührü) da oluyor ..............
TEŞEKKÜR: Burada manevi dostlarım ve büyüklerim olan Ali
Öztaylan ve Latif Baltutan Beyefendilere sonsuz
teşekkürler etmek istiyorum. Benim kadar aciz bir cahile
istediğim her konuda korkmadan rahatça yazma izni
verdikleri için. Bu izni Onlara ben sordum, çünkü yazmak
istediğim şeyler hayallerimdi ki bazen hayaller
sakıncalı olabilirdi.İstedim ki; beni denetleyen Onlar
olsunlar.Bu benim için gurur vericidir.Yazdıkça
hatırlayabildiğimden ( yazmaya muhtaç olduğumdan) bu
yazma işi hem çok hoş hem de korkutucu geliyor.Allah ü
Teala’nın benim gibi hiç matematikten anlayamayan birine
rakamlarında öyküsünü yazdırmasını çok eğlenceli
buluyorum ve yazarken kendime çok gülüyorum.Zira ben
hayatımdan bir telefon numarasından başka numara bile
ezberleyememişimdir.Lakin yazarken anladım ki meğer
“1’den başka rakam olmadığını “Ruhen idrak
etmişim”(diğer rakamları tanıyamadığım için ) ki, bu
konuda bu kadar beceriksiz ve korkak kalmışım.Tasavvufun
güzelliği sizi bütün korkularınızla yüzleştirmesi
(vesvese ve takıntılarınızdan da arındırmasıdır) ve bu
yüzleştirmeden sizi bilgi ile geçirmesidir.(İlmin canlı
olduğunu anlarsınız, o ilmin içinde yüzmek ve korkmamak
istersiniz.Harfler ve kelimeler canlıdır.Kitaplar
gerçekten de canlıdır.Okuduğunuzda onu yazanla bağınız
olur. O yüzden de her kitabı okumak doğru değildir.Kitap
çarpsın derler ya hanii;bu gerçekten de doğrudur.:)
Zaten cahil korkar, bilende korku kalmazmış.Çünkü İMAN
demek EMİNLİK de demektir.Bilenin korkusu incinmeden
durabilmeyi başarabilmektir sadece. ”Bilir ki incinirse
incitecektir, o yüzden çok sağlam durmaya çalışır
incinmemek için. Zira o latif kalbin içindeki inciler
her şeyden daha değerlidir.(Bu kalp nar’ a
benzetilmiştir. Ve olgun nar’ ın çatlayıp dişlerini
gösterdiği gibi gülümsemesi beklenmektedir.) Yazıları
okuyanlardan benim yazarken hatırladığım gibi
hatırlayanlar olacağından eminim.Oluyor da; gelen
mesajlardan anlıyorum,işin güzel yanı beklediğim gibi
hepsi masal severler..Bu paylaşımlarla ve karşılıklı
fikir alışverişleri ile uyanmayı başaranlardan oluruz
inşaallah ve amin.Hiç kimse yeni bir şey öğrenemez,
zaten bildiği ama inişte unuttuğu şeyleri talebi
ölçüsünde hatırlamayı başarır.Yani birinden bir şey
işitir,okur,görür,çalışırsa ve yeni fikirler beynini
dürtükler –uyarırsa;bu isteği alan beyinde hazineden
biraz daha,biraz daha isteğe göre indirir..........
Uyanmak programlı olmayanların da huzurlarını bozmayalım
Allah inşaallah uykularını bozmasın, aminnnn!....
-----------------------------------------------------
NOT.Güneş öğretmeni soruyor bazı arkadaşlar.
Acziyetimizi mazur görünüz. Ama harika yeni bir Türk
filmi var ismi ULAK.Lütfen izleyiniz.Tasavvufi çok
semboller var ve uyanmakla alakalı, tabii içinde bir
masalcı bir de Güneş Öğretmen var.. *Okuyanlar
-yazdıklarımı çözümlememi isteyenler ve ilgi duyanlar
için açıklamalar..(Kendimde ne yazdığımı henüz
bilemediğim için sizle beraber çözümleyeceğime
inanıyorum ki bu gerçekten oluyor.) Rakamlar - yazılar
çokluğa erdikçe karmaşıklaşıyor ve anlaşılmaz oluyor
.Yazdıkça ben de fark ediyorum, rakamlardan anlamadığım
için de sıkılıyorum.:).Ama işin cazibesi de bu alemin
renklilik; çarşı-pazar yeri olmasının güzelliği, sesler,
renkler, kokular her şey iç içe ve karışık.Çok sesli bir
koro .(Yalnızlığın tek ilacı ve tek dostu kitaptır ya
hani… Sanki o “dost kitap canlanmış .“ Öyle bir hüzün
var aslında.) Merak etmeyelim ki başı nasıl sakin ve
huzurlu ise masalımızın sonu da aynı şekilde
bitecektir.Bu yazı benim bir hayalimdir, bir
masaldır.11. yazıda da aslında bir rüyamın hayat bulması
olduğunu ve masal kitabımızın adını öğreneceğiz.Ben de
bugün anladım. ( Masallarda,bu neden şöyle,bu neden
böyle diye mantık aranmaz.Çünkü hayali bir
kurgudur.Çocukların mantığı henüz bunu sorgulayamaz.)
Rakamları yazmak istemiyorum,zaten hiç de anlamam. Hep
tehlikeli bulmuşumdur.Çocuklara da evvela 10’a dek sayma
öğretildiği için biz de o sayıda kalacağız. Ama tekrar
hayat başlasın diye” 11 “ de masalı bitireceğiz. Ayna
için de minicik hayaller yazmak isterim. İlerde Aynaya
ait yazı yazmak istiyorum inşallah.Tabii gene masal
olacak, ama okuyan herkesin o masala katılması
gerekecek.Yoksa anlaşılmayacak. Musikili ve semalı
olacak; birlikte ayna olmayı deneyimleyeceğiz. Bunu
geçen gün deneyimledim, çok etkilendim.:) AYNA=SIR
dır.Sır, insanın ta kendisidir.O yüzden de kendisini
bilmesi için kendisine içsel yolculuk yapması lazımdır.
Başkasının aynasını kopyalaması değil.Sen karşındakinde
aslında kendini görürsün.O’da sende kendini.Ve ayna
saydam bir camdır, latiftir ( SIRRIN SIRRI YANİ
ALGILARIMIZIN DIŞINDA BİR DENEYİMDİR)) zanlarımız
-olumsuz huylarımızla kararmış kalbimizden yansıyan (o
aynanın ardındaki karanlık sır)aslında biziz.Aynaya taş
atsak ayna parçalanır : yine de bize bin bir değişik
yüzümüzü göstermekten geri kalmaz ve O OLMAYI
BAŞARAMADIKÇA VE O BUNU DİLEMEDİKÇE DE asla kendi yüzünü
bize göstermez misali. Allah, bilinmeyi istediği için
Adem’i yarattı.Sırlanmayı dileseydi buna ihtiyaç olmazdı
değil mi? Sevgiler, daima çocuk safiyetinde ve Hu ile
kalınız ... |