Mutlak hiçliğin olamaması ve zıttı olan Mutlak varlığın oluşta olma gereği - 1
V. Korhan Koral
 

İslam’da Allah, nedenlerin nedenidir. Varlığı kendisinden olan, zaman ve mekândan münezzeh tek varlık O’dur. Bu nedenle bu sebepler ağıyla birbirine bağlanmış olan âlemlerde gözlemlediğimiz her birim, evvelinde olmuş olan başka birimlerin birbirleriyle ilişkileri silsilesinden meydana gelmiştir. Bu ilişkiler de, son tahlilde, varlığının nedeni kendisi olan bir varlığın olması zorunluluğunu ortaya koyar. Aksi takdirde neden-sonuç ilişkisi sonsuz geçmişe giderek muhal olur. Evren yani maddesel yapılar ya da algılarımızla maddeselleşmiş görünen maddenin yapı taşları, özleri (enerji, dalgalar ya da frekanslar evreni), sürekli hareket halinde ve değişip duruyor olduğundan, bitip yenilendiğinden dolayı, ezelden ebede oluyor olamaz. Zira bilim evrenin bir yaşı yani bir başlangıcı olduğunu, buna dayanarak da bir sonu olacağını, çok sağlam verilerle öngörmektedir. Başlangıcı olanın, mutlaka sonu da olacaktır ve elbette tersi de doğrudur. Bu yasanın nedeni, şeyin, başlangıç anında bir şekilde ve/veya oluşu süresince dış unsurlardan kazandığı enerjinin, o şeyin sırf oluyor olmasından dolayı harcadığı enerji nedeniyle bile olsa, eninde sonunda tükeneceği gerçeğidir. Şeylerin toplamından oluştuğunu düşünebileceğimiz evrenin de sadece şeylerin etkileşimiyle ezelden ebede oluyor olması mümkün değildir. Bilim ve akıl, sürekli bir dinamiklik halinde olan evrenin, her an ve mekânında gözlenen, hiçbir şekilde en küçük bir statikliğin olmadığı akış ve hareket enerjisini, evrensel başlangıç anında ve oluş sürekliliği içinde kazandığını ve tüm hareket ve değişimi sağlayan evrensel hücreciklerdeki enerjinin, eninde sonunda tükeneceğini söyler. Yani neden-sonuç cereyanında ortaya çıkan hiçbir şey sonsuz geçmişten beri oluyor ve sonsuz geleceğe kadar olacak olamaz.

Bu durumda ezelden ebede olmayan şeyler, son tahlilde, ezelden ebede olan bir Şey’e, varlığı için dayanacağı başka bir varlığın olmadığı Salt varlığa dayanmak durumundadır. İşte Allah, bu Zorunlu varlık, Varlığı kendinden olan varlık olduğundan, aslında gerçek anlamda olan tek varlık O’dur. Eğer böyle bir Mutlak varlık olmasaydı, hiçbir şey olmamalı, yani mutlak hiçlik olmalıydı. Ama mutlak anlamda hiçliğin şu anda, geçmişte ya da gelecekte herhangi bir anda olmasının, gözlemlediğimiz izafi varlıklara baktığımızda bile imkânsız olduğunu söyleyebiliriz. Zira mutlak hiçlik olmuşsa, ya da olacaksa hatta evrenin bir yerinde ya da dışında hâlihazırda oluyorsa, hiçbir şekilde, mekânda ve anda herhangi bir varlık da olmamalıydı. Evrenin öncesinde de mutlak hiçliğin olmuş olduğunu düşünmek muhal olur; çünkü eğer mutlak hiçlik vardıysa, o hiçbir şeyin olmama anı, her türlü varlığın, varlığın bir yansıması olan mekânın, mekânın da bir yansıması olan zamanın hiçbir zaman olamama durumunun teminatıdır. Ve mutlak hiçlik anı, tüm zaman ve mekânların imkânsızlığını dile getiren bir sonsuz hiçlik anıdır.

 

 

 
 
İstanbul - 20.05.2008
korhan@korhankoral.com

http://sufizmveinsan.com