Gerçek ve mutlak anlamda bir hiçlikten nasıl varlıklar
türeyebilirdi? Mutlak hiçlik, hiçbir varlığa hiçbir
zaman varlık izni vermeyen bir kavramdır; öyle ki
kendisinin bile var diye bir tanımlaması
yapılamaz. Ve eğer en küçük bir zerre bile varsa, bu
durumda, mutlak hiçlik hiçbir zaman olmamış ve olmayacak
demektir. Mutlak hiçlik vardır demek, var olan
şeyin mutlak anlamda yokluğundan bahsedilemeyeceği için,
zaten baştan muhaldir. Yani var, varlık, ya da vardır
etiketiyle mutlak hiçlik etiketi aynı şey
için kullanılamaz. Öyleyse mutlak hiçlik, ancak
yoktur diye söylenebilir. Mutlak hiçlik vardır,
denemez. Zaten sırf mutlak kelimesi de, hiçbir şeye
bağlı olmadan kendi başına var olma anlamına gelir ki,
yine mutlak hiçlik derken, olamayacak bir şeyi, yani var
olmayla hiç olmayı, var olmamayı aynı kavram için
kullanmış oluruz.
Mutlak hiçlik hiç yoksa bu durumda da zıttı olan Mutlak
varlık olmak durumundadır. Burada mutlak hiçliği,
kendinden olan bir gerçeklik olarak değil, Mutlak
varlığı açıklamak amacıyla soyut manada kullanmak
durumundayız ki, Mutlak varlığın zıddı, yani mutlak
hiçlik, dediğimiz üzere, aslında olmayan, olamayacak
olan bir şeydir. Mutlak varlık, zıddı yani içinde
yokluğu ya da yok olma potansiyeli olmayan varlıktır da
denebilir. Evrende her şeyin zıddının olduğunu düşünerek
Mutlak varlığın zıddı olan mutlak hiçliğin de olması
gerektiği ileri sürülemez; çünkü Mutlak varlık, evrensel
varlıkların ötesindeki bir Salt gerçeklik halidir. Yani
bu boyutta, zıtlıktan söz edilemez. Eğer söz
edilebilseydi, bu düzlemde de zıtların birbirini bir
şekilde ve zamanda tüketmesi gerekirdi ki, bu durumda
yine sebep-sonuç ilişkisi sonsuza gidip muhal olurdu.
Zıtlıklar, izafi varlıklar düzleminde, izafi varlıkların
Mutlak varlık olamaması ve varlıklarının zıttı olan
yokluğu da beraberlerinde taşımaları nedeniyle vardır.
Aksi hal, zıtlıklarından kurtulmuş tüm varlıkların
Zorunlu ve Mutlak varlıklar olmaları demek olur. Oysa
biliyoruz ki tüm varlıklar bir var bir yok olabilen,
varlıkları yokluklarıyla eşit derecede mümkün olabilen,
mümkin varlıklardır. Ancak tüm bu mümkin varlıkların
gerisinde, Mutlak bir varlığın olması zorunludur ki,
mutlak hiçlik olmamış olsun. Bir mümkin varlık olan
bizlere göre de mutlak hiçliğin olmamış olmasının en
büyük delili, tüm bu gözlemlediğimiz mümkin varlıkların
varlıklarıdır. Evrende mümkin varlıklar olduğuna, hatta
evrenin kendisi bir mümkin varlık olduğuna göre, mutlak
hiçlik var değil yok demektir ve mutlak hiçlik
olmadığına göre de, Mutlak varlık olmak durumundadır. O
nedenle Allah, en küçük bir oluşma bakarak bile
müşahede edilebilir, denir. Çünkü zerre*
küllün* aynasıdır ve bir zerre,
varlığıyla mutlak hiçliğin hiç olmadığını, olamayacağını
ve bundan dolayı da Mutlak varlığın olması gerekliliğini
haykırır durur. |