Nefsime Nasihat
Nazım Akpınar
 

Allah dostları nefislerini terbiye ederlerken öncelikle kendi nefislerine hitap etmişler ve aynı zamanda da tüm insanlığa seslenişte bulunmuşlardır. Bu sözlerden en çok bilineni “Dost istersen Allah yeter” mealindeki söz dizeleridir. Biz de o büyük yıldızları örnek alarak kendi nefsimize nasihat etmeyi gerekli gördük. Ancak, kendi nefsine söz geçirebilen bir insanın başkalarına tesir edebileceği prensibini rehber edindik. Bu tarz bir çalışma bizler için her zaman bir başucu levhası hükmüne geçecektir. Herkes, aslında bu hitabı kendi nefsine yapmalıdır.”Kendimi kendim yitirdim; Kendim ararım kendimi. Kendime kendim gerekse; Kendim bulsun kendimi” diyerek özüme seslenişime başlıyorum.

Ey Nazım!

Dünya yaşamındaki liyakat sınavın ölüm anına kadar sürecektir. Ölmeden önce ölme sırrına er ki ölünce ölmeyesin.

Nazım!

Karanlıklar Prensini kesinlikle hafife alma. O, aşkın ve ayrılığın üstadıdır. Onun gafil yakaladığı elden gitmiş, Onun eline düşenin işi bitmiştir. Tek şansın, yaşamında kendindeki evrensel İlahi güçleri keşfetmen ve açığa çıkarmandır. Bunun dışındaki tüm çabaların senin kendi cehennemini oluşturacak ve böylece bilincini bedensellik blokajında esir edecektir.

Nazım!

Ölüm ötesi yaşam boyutlarına hazırlanman sistem gereği zorunludur. Yaşam sisteminde mazeret ve duygusallığa asla yer yoktur. Belirli teknik çalışmalarla ruhunu güçlendirerek yeni kuvveler kazanmalı ve böylece ölüm ötesi yaşamda yerini almalısın.

Nazım!

Yaşam sisteminin neresinde olduğunu tekrar tekrar sorgula Ne yaparsan onun sonuçlarını yaşayacak ve getirilerini elde edeceksin. Sürekli başkalarıyla uğraşarak kendindeki güçleri israf etme. İçsel kuvvelerini keşfetmeye gayret et. Işınsal varlıkların seni yönlendirmesine müsaade etme. Onların telkin ve yönlendirmelerine asla itibar etme. Ba’s gününe kadar seninle uğraşacaklarına emin ol. Gerekli korunma tedbirlerini zaafa uğramadan, kararlılık ve azimle uygula.

Nazım!

Ömür dakikaları ilerliyor. Süratle sona yaklaşıyorsun. Azrail’in nefesini sürekli ensende hissediyorsun. Gururu bırak. Aczini fark et. Şu kâinatın sahibine teslim ol. Senin için en büyük günah ve zulüm, var zannettiğin izafi benliğindir. Benliğini tanıyarak Rabbine vasıl ol.

Nazım!

Sana senden de yakın olan Rabbinle her an birlikte olduğunun bilincinde ol. O sana Şah damarından da yakın. Şahın rehini olduğunu ve ona mutlak teslimiyet halinde olduğunu bir an olsun aklından çıkarma. O Aliyyiül A’la olan yüceler yücesini gönlünde keşfet ve varlık nurlarının akislerini her yerde ve noktada müşahede et. Şehadetin daim olsun.

Nazım!

Her zaman aşkın mutlak ve tek kaynağına yönelmeye gayret et. O’nun sevgisini hiçbir mahalde sınırlayıp kayıt altına alma. Her şeyi istisnasız severek, sevgisiyle yaratanın,her şeyden çok sevilmeye layık olduğunu bil.Zira O, gerçekte sevilen tek varlıktır.

Nazım!

İnsanlarla güzellikleri paylaşmayı sürdür. Sadıklara sadakat göstermen senin için bir vefa borcudur. Sıdk ehline râm ol. Vefa hissini kendin için en büyük ganimet bil.

Nazım!

İlahi kelamı, Rahmandan gelmiş bir mektup gibi kalbinle oku. Böylece içindeki ölü benliğini dirilt. Vahyin nuruyla gönlünü aydınlat. İçindeki cennet ırmaklarını her daim çağlat.

Nazım!

Guruba meyledip batmaya yüz tutan güneş misali ölüme ve yokluğa doğru yol alan fanilere gönlünü bağlama ve onlara prestij etme. İbrahim gibi içindeki batmayan güneşe müteveccih ol ve o hakiki şemsin şualarıyla aydınlan. Sonlu olana değil sonsuz olana yönel.

Nazım!

Sen, kısa olan, aldatıcı ve geçici zevklerin peşinden koşuyorsun. Bedensel kayıtlardan kurtulmaya çalış. Ruhani ve ulvi zevkler sadece ve sadece Marifetullahta, Allah’ı tanımaktadır. Sen de irfan ehli ol ki mutluluğun sürekli olsun.

Nazım!

Işığın ve sevginin rehberliğinden ayrılma ve Aşk’a emanet ol.

 

 
 
Samsun - 12.02.2008
ahad103@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com