Tasavvufa göre, her tür var oluş, tıpkı
evrenin, Big-bang teorisinde öne sürülen,
sonsuz küçük, kütlesiz bir noktanın birden bire
kontrollü bir şekilde patlatılmasıyla oluşması gibi,
nokta ile başlar. Bu nokta, her şeyin içinde olduğu
tohum anlamında olduğu gibi; Mutlak varlığın yaratılmış
âlemler içre gözlenemezliğinden kaynaklanan, mutlak ve
gerçek anlamda Tek varlığı simgeleyen Yokluk
anlamındadır. Burada Yokluk, yok; Hiçlik, hiç demek
değildir. Yokluk ya da Hiçlik, var olabileceği halde,
algı yetersizliğimizden dolayı bize göre yok olan, yok
ya da hiç ise, mutlak anlamda yok olan demektir ki bu
mutlak hiçliğin hiçbir zaman, hiç bir şekilde
olamayacağını daha önceki makalelerimizde kısaca
açıkladık. Yani aslında biz yok ya da hiç kelimesini
ancak mutlak anlamda gerçekten olmayan, olamayacak olan
bir şey için daha doğrusu tek bir şey için yani mutlak
hiçlik için kullanabiliriz. Gerçekte ise sadece kendi
algılarımızla sınırlı olduğumuzdan, düşünülebilecek her
şey olabilir ya da oluyor durumda olabilirdir ve biz
bilmediğimiz bu gerçeklikler için ancak yokluk ya da
hiçlik terimini kullanmak durumundayız. Yani bunların
yokluk ya da hiçliği bize göredir; ama mutlak anlamda
yok ya da hiç olmayabilirler. İşte tüm âlemler, mutlak
hiçliğin tam zıddı olan, bize göre ise hiçbir şekilde
algılanamayacak olduğundan dolayı Yokluk ya da Hiçlik
olarak bilinen, yani tam anlamıyla bilinemeyen Mutlak
varlıktan ve bu Mutlak varlıkla ayakta duruyor (kaim)
durumdadır. Bundan dolayı, mevcudatın tümü, içinde
yokluk düşünce ve kavramı olan noktadır. Kesret
ölçüsünden yani yaratılmış âlemler içre bir yaratık
gözünden bakarsak, varlık bu noktalardan oluşmuştur.
Burada noktalardan diyoruz, çünkü bu gözde artık teklik
değil, çokluk vardır; ama o çoklukta, en temele
indirgenmiş haliyle, tekliği haykıran noktaların bir
sınırlanmışlığı, yani zihnin mevcudata giydirdiği
elbiseler içindeki gerçekliği simgelenir. Öyleyse
nokta, tüm mevcudatın varlık giysilerinin kendisi, özü
ve özetidir. O nedenle ilmin başı noktadır.
Nokta konulmuştur ki bununla varlık (vücud) bilinsin.
Tasavvufta nokta, ahadiyete işaret eder. Vahidiyetin
batını ahadiyet, zahiri Rahmaniyet' tir, denir.
Noktada zaman yoktur. Noktadan ya da bizim gözümüzle
noktalardan oluşmuş âlemler de her an bu zaman ve mekân
ötesi Mutlak gerçeklikle ilişkili bir oluş halindedir: “O,
her an yeni bir şandadır (olduruş halindedir)”
(55/29). |