Noktadaki nükte-4
V. Korhan Koral
 

Tüm bu yaradılış macerası için, “ neden yaradılış var, Allah’ın yaratmaya ihtiyacı mı vardı, neden bilinmeyi istedi?” diye sorabiliriz. Bu sorunun gerçek cevabı şudur ki, her nevi yaradılış, bize göre yaradılış adını alsa da, aslında mutlak Zat’ın sıfat, vasıf ve özelliklerinin âlemler şeklinde yansımasından başka bir şey değildir. Dolayısıyla evren ya da evrenler ve bu evrenler içre tüm âlemler, art arda ve/veya aynı anda hep yok olsa da, yaradılış sonsuz evvelden sonsuz ezele kadar sürüp gidiyor olabilir. Allah’ın ezeli ve ebedi vasıflarının bir yansıması olarak, hiçbir şey izafi varlığı açısından ezelden ebede var olamayacak, ama belki de oluş, ezelden ebede sürecektir; çünkü Mutlak varlık her daim olan varlık olduğundan, O’nun sıfat ve vasıfları da her daim, türlü şekillerde yansıyacaktır. Şu anda bile ben dediğim bütün, az önceki ben dediğim bütünle aynı değildir ki bu da, izafi benin, değil ezelden ebede, sonsuz küçük bir andan sonsuz küçük bir ana kadar dahi aynı haliyle oluyor olmadığını gösterir. Ama bu, aynı zamanda sürekli bir oluşun da ispatıdır. Ancak bu ezelden ebede süren yaradılış, elbette, bizim açımızdan, Allah’ın dilemesiyledir, diyerek bilinir. Evrenimizin yaratıldığı 15 milyar yıldan önce belki farklı bir evren yaratılmış, yaşanmış ve bitmişti ve belki bizim evrenimizin sonundan sonra da aynı şey olacak. Bu durumda bu evrenler, sonsuz içre oluyor olabilirler yani ezelden ebede, sonsuz sayıda evrenler olmuş, olmakta ve olacaktır. Hatta biz içinde yaşadığımız bu evreni yaşarken, şu anda da farklı farklı evrenler sonsuz boşluk (yani mekânsızlık) içre yaşanıyor olabilir (Paralel evrenler). Yukarıda bahsettiğimiz, evrenimizin kendi üstüne çökeceği teorisinin felsefi bir ileri adımı da, bu anlattığımız Sonsuz evrenler ve Açılıp kapanan evren (Oscillating universe) modelleridir ki bu modeller aslında yaradılışı destekleyen Big-bang teorisini daha geniş açıdan ele alarak yaradılışın olmadığını ortaya koymak amacıyla oluşturulmuştur. Ancak, bizce bu modeller bile sonsuz içre bir yaradılışın çeşitli felsefi ispatlarından başka bir şey değildir. Elbette bu felsefi ve bilimsel çıkarımların doğruluğunu biz bilemez ya da ispatlayamayız. Acaba izafi âlemlerin, izafi olarak bile olsa, hiç olmadığı ve sadece salt Zat’ın olduğu bir evre oldu mu, olacak mı ya da olur mu? Bu derinlemesine düşünüldüğünde çetin bir sorudur. Bu sorunun olası cevaplamalarını gelecek makalelere bırakmak durumundayız.

 

 

 
 
İstanbul - 08.07.2008
korhan@korhankoral.com

http://sufizmveinsan.com