Onunla ilk
defa nerede rast geldiğimi tam çıkaramıyorum. Ama
sıkı bir çatışma zamanıydı. Uzun boylu, sarışın,
yakışıklı bir asteğmendi. Miğferinden taşıp alnına
dökülen saçlar onu daha da geçleştiriyordu. Fakat
hepimizin dikkatini toplayan en seçkin özelliği
palaskasında sallanan yünden yapılmış iki minik
patikti. Biri mavi biri pembe bebek patikleri.
Bunları her operasyonda yanına almayı ihmal
etmiyordu.
Neyi ifade
ediyorlardı, neden renkleri başka başka idi?
Bulunduğumuz durum ve aklımız bu soruları
araştırmaya uygun değildi.
Bir ara
nasıl olduysa tam arkasında, kendisine nişan alan
bir terörist gördüm. Hiç duraksamadan tüfeğimi
ateşledim. Namludan çıkan mermi hedefine varmış ve
terörist inleyerek bulunduğu yerden yuvarlana
yuvarlana Sinan Asteğmenin arkasına kadar gelmişti.
Başını çevirdi, bir yerdeki ölüye bir bana baktı.
Gözlerinin minettle parladığını fark ettim, ağzından
"sağol asteğmenim" sözcükleri döküldü.
Aynı akşam
operasyondan başarıyla dönmüştük. Dağlarda birkaç
eşkıya inini tarumar etmiş onlarcasını da canlı ele
geçirmiştik. Zayiatımız olmadığı için hepimiz
neşeliydik. Bir ara Sinan asteğmeni herkesten uzak
bir köşede elindeki resme baktığını gördüm. Her
halde ya nişanlısı ya da hanımıdır diye düşündüm.
Bir elinin gayri ihtiyari kemerinde sallanan
patiklerle oynadığını fark ettim. Galiba ağlıyordu.
Evet yanılmıyordum. Kirpiklerinin arasından
yanaklarına doğru, iki damla gözyaşının yuvarlandığı
gözüme takıldı.
O tarafa
doğru yürüdüm, yanına yaklaştığım halde beni fark
etmedi.
— Ne o
bakıyorum çok dalgınsın, dedim.
— Oh,
affedersin geldiğini duymadım asteğmenim.
Yanına
çökerken,
— Boş ver...
dedim. "Evli misin" diye sordum.
— Tamamıyla
değil, ya siz?
— Ben mi?
Tabi evliyim, ellerinden öper bir de oğlum var.
— Bu ayrılık
bana çok zor geliyor, diye dertlendi.
— Alışırsın
be kardeş dedim. Şeyy... Mahremine karışmak istemem
ama bu patikler ne?
— Bunlar mı?
Bu gördüğün mavi patik erkeği, pembe patik ise kızı
ifade ediyor.
Anlamadığımı ifade eden bakışlarla yüzüne baktım.
— Yani dedi,
erkek çocuğum olursa bu pembe patiği atacağım.
Kız
olursa...
— Kız olursa
mavi patiği atacaksınız öyle ya. Demin evli değilim
demiştin.
— Hayır,
Asteğmenim, evli değilim değil de, tamamıyla evli
değilim demiştim.
— Peki, bu
nasıl oluyor?
— Onunla
altı sene evvel tanışmıştık. O zamanlar henüz
ikimizde öğrenciydik. Birbirimizi ilk görüşte
beğenmiş ve sevmiştik. Fakat henüz talebe idik, hem
de evlenmeyi düşünemeyecek kadar küçüktük. Seneler
böyle devam etti. Ben okulu bitirdim. Nihayet
hayalini kurduğumuz şeyleri yapmaya
başlayabilecektik. Hayata başlamadan evvel vatani
vazifemi yapmanın daha yerinde olacağını düşündüm.
Biraz sustu.
—
Birbirimizden ayrıldığımız o son geceyi asla
unutmuyorum. Birbirimizi altı sene beklemiştik,
madem bir onaltı ay daha bekleyecektik. Artık
birbirimize bir engel görmedik. Ve...
— Beni de
duygulandırdın. İnşallah sonu hayırlı olur.
— Şimdi
mektuplaşıyoruz. Tek tesellimiz birbirimizi ne kadar
çok sevdiğimizi düşünüp, kendi yuvamızı hayal etmek.
O gecenin sabahında ayrılırken her ne olursa olsun
beni bekleyeceğine söz verdi. Birbirimizi deli gibi
seviyorduk ve aramızdaki son ayrılık gözümüzü
yıldırmıyordu. Ayrılırken ellerimi sımsıkı tuttu ve
"benim için hiç meraklanma Sinan, kalbin müsterih
olarak vazifene git ve korkma Allah bize acır ve
seni bana selametle iade eder"
— Sonra
elini çantasına sokup bir paket çıkardı. Bana
vermeden evvel " sana sık sık yazacağım sevgilim"
dedi. Sonra paketi bana uzattı. Açınca işte bu iki
patik çıktı. Bir mavi biride pembe. Kızararak başını
önüne eğdi. "Bunları sakla Sinan" dedi. "Eğer
çocuğumuz kız olursa pembeyi, erkek olursa maviyi
saklarsın ".
Burada sustu
ve bana baktı. Bense patiklerin sırrını çözdüğüm
için seviniyordum.
Bu
konuşmamız üzerinden tam yirmidokuz gün geçmişti. O
gün bölüğe gelen postadan Sinan'a bir zarf geldiğini
duyunca hemen gidip aldım. Sinan ve birliği
operasyonda olduğundan bu güzel emaneti kendisine
vermek için sabırsızlanıyordum. Ertesi sabah birlik
döndüğünde hepsinin yüzünde derin bir hüzün vardı.
Aklıma geliyordu ama Sinan olamaz diyordum. Araçtan
bir şehit indirdiler. Sinan asteğmendi. Kalbimin
duracağını sandım.
İşlemlerden
sonra, yanına gidip mektubunu okudum. Bir oğlu
olmuş. Tıpkı kendisine benziyormuş. Gözlerimden
dökülen yaşlar elimdeki mavi patiği ıslattı.
Sinan'ın emanetlerini, mavi patiği zarfın içine
koydum ve naaşın üzerine bıraktım.
Bir an
elimde hala tuttuğum pembe patiğe baktım. Onu da ben
hatıra olarak saklıyorum. Allah rahmet eylesin
Asteğmenim. |