Kur’an’da ve çoğu diğer dini metinlerde geçen gökler
kavramı, yerine göre hem bildiğimiz manada gökler yani
dünyanın yukarı tabakalarını kapsayan evrensel
yörüngeler hem de maddi âlemin deruni özsel tabakaları
olarak yorumlanabilir. Bazı ayet ve metinler, bu iki
anlama da açık olarak, aynı anda birkaç mana verebilecek
derinliktedir. Ancak burada önemle üzerinde duracağımız
mana, işlediğimiz konuyla olan yakın ilgisinden dolayı,
göklerin, maddesel özlerin latif katmanlarını simgeliyor
olmasıdır. Ki bu manada, sema kelimesini
kullanacağız. Ayetlerde geçen yer kavramını da,
sadece dünya değil, dünyevi algı seviyesi yani maddi
âlem algısı anlamına alacağız. Yani yer, tüm evreni,
maddi formlara bürünmüş şekilde algılamak anlamına gelir.
Bu anlamda dünya da yerdir, güneş de, yıldızlarda.
Gökler ise, sema katmanları olarak, bu maddi âlemlerin
özsel tabakaları anlamınadır. Yani mesela güneşi
oluşturan gördüğümüz maddi görüntüsünün bir alt boyutu
atomlardan oluşmuş bir güneştir. Bu sema katmanında
güneş, bir üst katmanda yani şu anki algılarımızla
gördüğümüz güneş değil, bir atom yığınıdır. Aynı şey,
örneğin bir masa için de geçerlidir. Atomsal katmanın
daha derinine inmiş bir algısal açılmayla da, başka bir
sema katmanını müşahede edebiliriz. Bu da diyelim ki
elektron taneciklerinden ve proton, nötron
yoğunlaşmalarından oluşmuş çekirdeklerden oluşan bir
evrendir. Bu algı düzleminde masa ya da güneş, yani
yer değil, elektron tanecikleri ve çekirdekler yani
bir sema katmanı vardır. Daha da alt bir katmanda,
elektronların bir tanecik değil, bir enerji bulutu
olduklarını, proton ve nötronların kuark ve benzeri alt
madde parçacıklarından oluştuğunu, daha da alt bir
katmanda, her şeyin bir enerji ve frekans âlemi olduğunu
müşahede ederiz. Bu şekilde algılarımız hep daha derun
katmanlara açıldıkça, maddi katı cisimler, dalgalar
evrenine yani latif katmanlara dönüşür. İşte tüm bu
boyutsal, öze yönelik zoomlamalar, hangi seviyede
bırakılmışsa, o seviye bir sema katmanını simgeler ki bu
katman, tüm evrene o algı seviyesinden bakarsak, tüm
evreni kuşatır. O nedenle yer, sadece dünyayı, gökler
ise yıldız yörüngelerini temsil etmez. Yer, tüm evrenin
maddi algı gözlüğüyle bakıldığındaki halini, ve diyelim
1. kat gökyüzü, tüm evrenin atomsal görünüşünü sağlayan
atomsal algı gözlüğüyle bakıldığındaki halini, ve 2. kat
gökyüzü, yine tüm evrenin, atom altı parçacıkları
algılama kapasitesi veren bir gözlükle bakılmış halini,
v.b. verir. Dinsel metinlerde geçen yedi kat gök ifadesi
de bunu anlatır ki, yedi, rakamsal bir değer olmayıp,
sayısal çokluk anlamı veren bir deyimdir.
|