Sevgiye Çeyrek Var
Bilal Atış
 
 

 ...ve olmaz denilen olur.
Nemrut vurulur, Firavun boğulur ve...
Şah kovulur.

Karanlığın en koyu olduğu anlar aydınlığın en yakin olduğu zamandır, derlerdi büyüklerim. Coğrafyamızın ufkunu kapkara günlerin sardığı, müslümanların adeta esir uluslar haline getirildiği yirminci asır, ümmeti Muhammed'i sav sıktıkça sıktı. Ve yirminci yüzyılda, ki dünya yirmi birinci asra giderken, kimse İslamın bir yerlerde devlet nizami olabileceğini düşünmüyordu. Müslüman topluluklar dışarıdan ithal laik, baasçı, meşruti sistemlerle işgalci Siyonist rejim ile uyum içinde yaşamaya zorlanıyorlardı. Herhangi bir Müslüman toplumda sisteme muhalif bir filizlenme baş gösterse acımasızca eziliyor, horlanıyor, garip bırakılıyordu.

Bir yerlerde bir Allah dostu bu inanışı yıkmak için, Allah’ın c.c. nizamını diriltmek için direniş bayrağını açtı ve halkını da peşine takarak ikibinbesyüz yıllık Iran hanedanını devirerek Ehlibeytin nurlu ışığını kendi topraklarında yeniden faal hale getirdi. Bahseddiğimiz şahıs Ayetullah İmam Humeyni. Başlattığı diriliş ruhu sadece Iran ufkunu ayfinlatmakla kalmadı, tüm mazlum milletlere de ümit ışığı oldu. Filistin davası, Lübnan direnişi İmamın rehberliğinde bambaşka bir ivme kazandı. Tüm İslam coğrafyasının paslı gönülleri İmamın yaydığı ışık ile aydınlandı. İmam Humeyni ve inkılâbı ezilmiş yürekler için yepyeni bir ümit oldu. Artik örselenmiş kalplerinde bir hamisi vardı. İmam Humeyni ile Ehlibeyt Islamı, İmamet inancı Hz. Ali as. Efendimizden sonra yeniden devlet nizami olmuştu. İran’da 1979 senesi Şubat ayında bir sevgi medeniyetinin temelleri atıldı.

Burada âcizane bu sevgi medeniyetine giderken İran’ın durumunu göz önüne getirmek istiyorum, aşka çeyrek kala Iran ve İranlıları anlatmak istiyorum.

Abadan da 377 kişinin yaşamlarını yitirdiği sinema yangınıyla önemli bir dönemece girilmişti. Gençler 15 şehirde 11 kişinin vefatıyla sonuçlanan olaylarda polisle çatıştılar. Olayların başını çekenler ülkede yasayan otuz iki milyon Şii mü'minin dini liderleriydi. Liderlerin kızgınlıkları Şahın ülkesini modernleştirmek için giriştiği çabalarla daha da arttı. Mollaların temel istekleri İslâmi kuralların sıkı biçimde uygulanması idi. (1)

Geçen sene içerisinde eski başbakan Cemşid Amuzegar ülke ekonomisini iyileştirmek için çok mücadele vermişti. Enflasyon  %31 den %8 e kadar düştü. Yüksek gelirlilerden alınan vergiler arttırıldı. Devlet kurumlarındaki gereksiz istihdam yükü azaltıldı. Ne var ki reformlar gecikmişti. Hoşnutsuzluğun artmasından başka ise yaramadı. Şah olayların sürmesi üzerine Başbakanı görevinden aldı. Yerine dini bütün birisi olarak bilinen 67 yaşındaki Cafer Şerif Imami'yi atadı. Şah bu değişiklikle Mollaları yumşatmayı umuyordu.

Şerif Imami hemen bu yönde uygulamalara girişti. Yeniden hicri takvime dönüldü. Ülke genellindeki sekiz büyük kumarhanenin kapatılmasına karar verildi. Bunlardan dördü Şah’ın Pehlevi yardim vakfına aitti.

Kadın sorunlarıyla ilgili devlet bakanlığı lağvedildi. Ayaklanmalarara liderlik ettikleri gerekçesiyle tutuklanan dini liderler serbest bırakıldı. Onbes yıl aradan sonra ilk kez basın özgürlüğü getirildi.(2)

Yeni hükümet programı belirgin olarak ülkenin batılılaşması konusunda Şah’ın hayallerini yıkıyordu. Şah böyle yapmaya zorunlu olduğunun ve böyle yapmadığı takdirde olayların içinden çıkılmaz hal alacağının farkındaydı.

Değişiklikleri izleyen günlerde olaylar durulmadı. Tahran'da ki gösterilerde ordu birlikleri ateş açtı. Ölü sayısı resmi olarak 58 açıklanırken, gayri resmi veriler sayının 1000 dolayında olduğunu belirtiyordu. Gösteriler buna rağmen şiddetlenince alınan önlemler daha da arttırıldı. Şah'ın yardımına dost bir el uzandı. Abede başkanı Kartır Şah’ı desteklediğini açıkça belirtti. Ordunun rejime bağlı olduğu anlaşılmaktaydı. Son gösterileri müteakip geniş çapta tutuklamalar başladı. Güvenlik kuvvetleri çok sert tedbirlerle de olsa ülkede duruma hakim olmaya başladılar.  İran’daki petrol kuyularına sabotaj yapılacağı ihbarı üzerine Abede’den gönderilen çöl komanda birlikleri kuyuları korumaya başladılar. 11 eyaletteki sıkıyönetime ve baskılara rağmen muhalefet yine de tam anlamıyla susturulamadı. (3)

Muhalefette yasa dışı komünist Tudeh partisi, onbinlerce tutucu toprak sahibi, SAVAK’ın haince eylemlerinden ve devlet yönetiminin en üst düzeylerine kadar uzanan bozulmadan yakınan işadamları ve hukukçular da yer alıyordu. Gazeteciler de baskı ve sansürden yaka silkmekteydiler. Şah’ın yakin danışmanlarından pek azı muhalefetin giderek artan gücünün farkına varabiliyordu. Pek azıda bildiklerini Sah'a aktaramıyordu. Artan gerilim görmemezlikken gelinirse sonunda durulacağı gibi bos bir inanış saray çevrelerinde hakimdi. Sah'da batılılaşmanın ve oy kullanabilir yurttaşların katılacağı özgür seçimlerle çok partili siyasal yaşamın aşırı sağ ve sol muhalefeti yumşatacagını sanıyordu.

En önemli olumsuz etken yönetimdeki bozulma ve yozlaşmaydı. Rüşvetçilik ve kayırma en üst düzeydeki yöneticiler katılmasa bile onların gözü önünde inanılmaz boyutlara varmıştı. Halk Şah’ı suçluyor, Savak’ın izlemesinden kurtulmak için camilerde fısıltılarla yolsuzluklar kulaktan kulağa gidiyordu. (4)

Bunalımın ortaya çıkısında Enformasyon bakanlığının Tahran'da çıkan Esselat gazetesinin kadın haklarının kabul edilişinin yıldönümünü kutlamaya zorlaması önemli etken oldu. Ayni sayıda sürgünde bulunan Ayetullah Humeyni'ye toprak reformu ve kadın haklarının baslıca muhaliflerinden olduğu için açıkça saldıran ve suçlayan bir yazı da yer alıyordu. Bu olaydan iki gün sonra dini liderlerin Kum kentinde düzenledikleri bir gösteriye güvenlik kuvvetlerinin ateş açması sonucu bir kişi öldü. Müslüman göstericiler gösterinin şiddet yanlısı olmadığını açıklıyorlar, yalnızca kınama amaçlı yapılan bu gösteriye ateş açılmasını kınıyorlardı. Mollalar vaazlarda hükümete ve Sah'a açıkça yüklenmeye başladılar. Isfahan’daki gösteriler sonucu kentte sıkıyönetim ilan edildi. Tebriz'deki bir olayda 300–400 kişi hayatini kaybetti. (5)

Mollalar halkı evden çıkmayarak pasif direniş yapmaya çağırdılar. Ayetullah Humeyni genel grev çağrısında bulundu. Ülkede ilan edilen sıkıyönetim sonucu 3000 dolayında solcu ve müslüman tutuklandı. Sah rejiminin zindanlarında neredeyse yer kalmadı. Zindanlardan yükselen feryatlar İran’ı sarsmaya başladı.

Dünyada ve İran’da olup bitenleri büyük bir dikkatle izleyen İmam Humeyni -ks- bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeyi başaracaktı. Nitekim 1356 Mordad'inda (1977 yazında) yayınladığı bir bildiride söyle diyordu: "Yurtiçi ve yurtdışında vuku bulan son gelişmeler ve sah rejiminin işlediği caniliklerin yurt dışındaki mahfil ve matbuatlara yansımış olmasına binaen; yurtiçi ve yurt dışındaki ilmi ve kültürel mahfillerle vatansever ricalleri, üniversiteliler ve İslam encümenlerinin bulundukları yerlerde hiç vakit geçirmeden değerlendirmeleri gereken bir fırsat doğmuş bulunmaktadır. Herkes, hiç çekinmeden açıkça harekete geçmeli, kıyam etmelidir şimdi!"  

İmam’ın büyük oğlu Ayetullah hacı Mustafa Humeyni'nin hs. 1356 Abân'nın 1. günü (1977 sonbaharı) şehit edilmesi üzerine baştanbaşa bütün İran’da yas ve taziye merasimleri düzlenmesi yeni bir dönüm noktası olmuş ve medrese çevreleriyle İran’ın dindar halkında yepyeni bir şahlanış yaratmıştı. İmam Humeyni ayni günlerde herkesi şaşırtan bir sabır ve azim örneği sergilemiş ve beklenmedik bir açıklamada bulunarak bunu "Allah Teali’nin gizli lütuflarından biri" seklinde değerlendirmişti. Sah rejimi, Ittilâat gazetesinde İmam aleyhinde yayınlattığı hakaret dolu bir makaleyle misillemede bulunacak ve kendi aklınca intikam yoluna gidecekti.

Bu çirkin makaleye yapılan itirazlar Kum'da "19 Dey Kıyamı" adıyla meşhurdur. 1356 Deyi’nin 19'unda (1977 kışı) gerçeklesen bu kıyamda birçok din talebesi rejimin memurları tarafından saldırıya uğrayarak kanlar içinde şehadete nail oldu.

Bu, Kum'da Kıyamın tekrar başlaması demekti, çok geçmeden kıyamın boyutları genişleyip yayıldı ve 15 Hordad 1342'den çok farklı şartlarda bütün İran’ı kuşatmış oldu. Tebriz, Yezd, Cehrum, Şiraz, Isfahan, Tahran ve Kum'da bu sehidlerin 3'ü, 7'si ve 40'i için düzenlenen anma ve taziye merasimleri, söz konusu şehirlerde de benzeri olayların yaşanması ve benzeri kıyamların ard arda tekrarlanmasıyla sonuçlandı. Bu süreç boyunca İmam’ın Iran halkını Şaha karşı direnip bu şanlı kıyamı sürdürmeye ve laik Pehlevi rejimini yıkıp yerine bir İslam devleti kurmaya çağıran mesaj, bildiri ve kasetleri İran’daki inkıilâbî taraftarlarca çok sayıda teksir edilip çoğaltılmada ve hızla bütün ülkeye yayılması sağlanmadaydı.

Şah, en acımasız yöntemlere başvurduğu ve göstericileri topluca katletme yoluna bile gittiği halde bu kıyamı bastıramadı ve rejimin bütün girişimleri "yangına körük" etkisi bıraktı. Şah rejiminin politik oyunlarıyla askerî yöntem ve girişimleri, müslüman halk üzerinde etkisini göstermeden önce İmam’ın gerçekleri ifşa eden bildiri ve mesajlarıyla akamete uğruyor ve İmam’ın mücadeleyle ilgili bütün direktifleri halk kitleleri tarafından hiç vakit geçirmeden sevk ve heyecanla yerine getiriliyordu.(6)

Sah rejimini kurtarmak için bütün çarelere başvuran Amerika simdi, son kozunu oynamakta ve "Milli Cephe" liderlerinden Sahpur Bahtiyar’ı başbakanlığa atamasını istemekteydi. Dünyanın 4 büyük sanayi ülkesinin liderleri Guadlup Konferansı’nda Bahtiyar hükümetini destekleme kararı almıştı Bu kararın hemen ardından, NATO kuvvetleri komutan yardımcısı General Hayzer çok gizli bir görevle Tahran'a gelecek ve burada iki ay kalarak sah rejimini kurtarmaya çalışacaktı. General Hayzer daha sonra hatıratını aktarırken bu çok gizli görevinin ne olduğunu itiraf edecekti: O, Iran ordusundaki yüksek rütbeli subayların sivil Bahtiyar hükümetini desteklemesini, yeni hükümete bir çeki düzen verilmesini, bütün ülkeyi saran grev ve boykotlara bir son verilmesini ve nihayet hs. 28 Mordad 1332'dekine benzer bir darbeyle Şahın tekrar tahta geçip iktidarı ele geçirmesini sağlayabilmek amacıyla görevlendirilmişti!

Ne var ki İmam, Iran halkına gönderdiği mesajında bu değişikliklere kanılmamasını ve nihai zaferi kazanıncaya kadar mücadeleye devam etmenin farz olduğunu belirterek Amerika’nın bütün oyunlarını bozuyordu!

İmam Humeyni, mevcut iktidarı tanımadığını açıklayarak 1357 Dey ayında "Inkilab Şurası”nı (Devrim Konseyi) kurdu. Bu sırada Şah da "saltanat şurası”nı kurmuş ve kukla meclisin Bahtiyar hükümetine güvenoyu vermesini sağladıktan sonra 26 Dey'de İran’dan kaçmıştı.

Şahın kaçtığı haberi kısa zamanda bütün İran’da yayıldı, halk büyük bir coşkuyla sokaklara dökülerek bu zaferi kutlamaktaydı. General Hayzer'in Iran ordu kurmayları ve İran’daki Amerikalı askeri müsteşarlarla yaptığı aralıksız toplantılar Bahtiyar hükümetinin grevleri bastırıp gösterileri durdurmasına yardımcı olamadı.

Behmen ayinin başlarından İmam’ın İran’a dönmeye karar verdiği haberi bütün ülkeyi sevince boğdu, bütün bir Iran sevinç gözyaşları içinde birbirini kutlamadaydı. Ondört yildir beklenen İmam geliyordu simdi.

Ne var ki hem halk, hem İmam’ın yakin çevresi büyük bir tedirginliğe kapılmada gecikmedi. Çünkü bizzat şahın atamış olduğu kukla hükümet henüz işbasındaydı ve bütün ülkede sıkıyönetim ilan edilmişti. Bu nedenle İmam’ın yakin arkadaşları gerekli güvenlik tedbirleri sağlanıncaya kadar İmam’ın bu kararını ertelemesini sağlamaya çalışıyorlardı. Nitekim Iran halkının milyonlar halinde kıyam etmiş olduğu o günlerde İmam’ın İran’a gidip halka katılması, Amerika tarafından "sah rejiminin engellenemez sonu" olarak değerlendirilmekteydi. İmam’ı bu yolculuğu ertelemeye zorlamak amacıyla, uçağın düşürüleceği, İmam’ın terör edileceği ve bir askeri darbe yapılacağı gibi çeşitli tehditlerde bulundular, hatta Fransa cumhurbaşkanı devreye sokularak İran’a gitmemesi konusunda İmam’ı iknaya çalışıldı; ama İmam kararını vermiş ve Iran halkına gönderdiği mesajında "bu kader belirleyici ve tehlike dolu günlerde kendi halkının yanında olmak istediğini" açıklamıştı!. Bahtiyar hükümeti, general Hayzer'in de onayıyla İran’daki bütün havaalanlarının yurt dışı uçuşlara kapatıldığını ilan etti. İmam’ın İran’a gelişini önleyebilmek için havalimanlarının kapatıldığını duyan halk galeyana gelmişti. İran’ın dört bir yanından Tahran'a akın eden milyonluk kitleler, Tahran halkının da katıldığı muazzam gösterilerde havaalanlarının derhal açılmasını isteyen sloganlar atıyordu. Önde gelen bir grup ulemayla ülkenin taninmiş bazı siyasi isimleri Tahran Üniversitesi camiinde oturma eylemi başlatmış, havaalanları açılıncaya kadar da eylemlerini sürdüreceklerini duyurmuşlardı. Bahtiyar hükümetinin bütün bu baskılara dayanabilmesi imkânsızdı, nitekim çok geçmeden rejimin direnci kırılmış ve havaalanları yurt dışı uçuşlara açılmıştı.

Nihayet İmam Humeyni 14 yıllık bir sürgünden sonra kendi iradesi ve uğruna can vermeye hazır milyonluk kitlelerin fedakârca davetleriyle 11 Şubat 1979'a rastlayan 12 Behmen 1357'de vatanına dönebilmişti. Ülkenin dört bir yanından İmam’ı karşılamaya gelen coşku dolu milyonluk kitleler bütün dünyayı şaşkına uğratmış ve İslam inkilabinın gerçeklerini örtbas edebilmek için elinden gelen gayreti sarfeden siyonist güdümlü medya bile Imam'i karşılamaya gelenlerin 4 ila 6 milyon kişi civarında olduğunu belirtmek mecburiyetinde kalarak kısmen de olsa gerçeği itiraf etmişti.

İmam’ı Tahran Merhaban Havaalanı’nda karşılayan milyonluk kitleler, onunla birlikte harekete geçerek İslam inkilabi sehidlerinin gömülü bulunduğu Behest-i Zehra şehitliğine doğru yürümeye başladı.

İmam Humeyni'nin -ks- 14 yıllık bir hasretten sonra İran’da ilk uğradığı yer bu şehitler mezarlığı olacak ve İmam, dünya istikbalini iliklerine kadar titreten tarihî konuşmasını bu mukaddes mekânda yapacaktı. Rahmetli İmam -ks- bu çarpıcı konuşmasında "ben bu milletin desteğiyle -yeni- hükümeti tayin edeceğim!" diye haykırmıştı. Şahın kukla hükümetinin başbakanı Sahpur Bahtiyar İmam’ın bu sözlerini ilkin pek ciddiye almamış ama aradan henüz birkaç gün geçmemişken (16 Behmen 1357) İmam’ın geçici Inkilab hükümetinin başkanını tayin edip resmen açıklaması karsısında ne yapacağını şaşırmıştı.

Dindar ve mücadeleci bir insan olan ve Iran petrol sanayinin millileştirilmesi hareketine fiilen katılmış bulunan mühendis Mehdi Bazergan bey, Inkilab Şûrası tarafından İmam’a önerilen isimdi. İmam Humeyni Bazergan Bey'in atamasıyla ilgili resmi yazısında "kendisinin parti -milliyetçi cephe- ile olan bağlarını dikkate almaksızın ve seçimle halkoylaması için gerekli ön hazırlıkları tamamlamak amacıyla bir geçici hükümet kurmakla görevlendirildiği”ni vurguluyordu. İmam Humeyni bu seçim hakkında halkın fikrini belirtmesini istediğinde bütün Iran halkı muazzam gösteriler tertipleyerek İmam’ın kararını desteklediğini belirtiyordu.

Bu arada İslam inkılâbının gücü sayesinde birçokları gibi; birtakım örgütlerle küçük grupların da zaten çok az sayıda olan üye ve başkanları sah rejiminin hapishanelerinden çıkarılmış ve herseyini müslüman halka borçlu olan bu minik örgüt ve fraksiyonlar, İslam inkılâbının zaferin eşiğinde bulunduğu o günlerde bu zaferden kendilerine hak etmedikleri paylar istemeye başlamışlardı. İşte o günlerdedir ki sah rejimine hizmet edegelmis nice gruplarla çoğu Savak görevlileri, komünistler ve diğer ayrılıkçı örgüt ve gruplar -ki bunların arasında "Halkın münafıkları" diye ün salmış bulunan sentezci "Halkın Mücahitleri (!)" örgütü de vardı- İslam inkilabinın karsısında yer almaya ve hızla ayni safta birleşmeye başladılar.

Şehinşahlık Rejimi yıkılıyor ve İslam İnkılâbı zaferle sonuçlanıyor: 11 Şubat 22 Behmen: Yevmullah!...

Hs. 1357 Behmen ayinin 19. günü hava kuvvetleri personeli, İmam’ın ikamet etmekte olduğu Tahran Alevî Okulu'nda kendisini ziyaret edip İmam’la biatleştiler. Şahın ordusu tam bir yıkılışın esiğindeydi. Daha önce de ordudaki birçok imanlı subay ve erler, İmam’ın fetvasını duyar duymaz kışlalarını terk edip müslüman halkın safına katılmıştı.

Ertesi gün (20 Behmen) hava kuvvetlerine mensup astsubaylar Tahran’ın en önemli garnizonunda kıyam ettiler. Şahın özel muhafız alayına mensup birlikler hava kuvvetlerindeki bu ayaklanmayı bastırmakla görevlendirilmiş ve acımasızca garnizona saldırmışlardı. Haber hemen şehirde yayılacak ve Tahran halkı söz konusu garnizona akın edip inkilâbî hava subaylarının yardımına koşacaktı. Ertesi gün polis merkezleriyle diğer önemli devlet binaları ard arda halk tarafından ele geçirildi. Tahran sıkıyönetim valiliği resmi bir bildiri yayınlayarak sokağa çıkma yasağının saat 16'ya kadar uzatıldığını duyurdu. Bu duyurunun hemen ardından, Bahtiyar, Güvenlik Konseyi'ni olağanüstü bir toplantıya çağırarak General Hayzer tarafından bütün detaylarıyla planlanıp hazırlanmış olan "darbe projesi"nin derhal yürürlüğe konulmasını istedi. Ne var ki, rejimin oyununun farkına varan İmam, yayınladığı bir mesajla bütün halkın derhal sokaklara dökülüp sıkıyönetimi fiilen çiğnemesini ve böylece rejimin muhtemel plânlarının suya düşürülmesini istedi. Bu mesaj duyulur duyulmaz bütün ahali kadın -çocuk, genç- ihtiyar demeden sokaklara dökülmüş ve bütün dört yollarla sokak baslarında siperler oluşturulmaya başlanmıştı.

Darbecilerin ilk tanklarıyla ilk zırhlı birlikler, bulundukları üslerden hareket eder etmez hemen kalabalık halk kitleleri tarafından durdurulup hareket edemez hale getirilmişti. Darbe, daha ilk adımda başarısızlığa uğramıştı böylece. Sah rejimi son nefesini de tüketiyor ve rejimin son direnişleri de halk tarafından akamete uğratılarak zafer şafağına koşuluyordu.

Böylece hs. 1357 Behmen'inin 22. günü -11 Şubat 1979- İmam Humeyni'nin başlatmış olduğu hareket ve kıyamın, yani "İslam inkılâbı”nın zafer güneşinin doğduğu gündü; İran’da asırlardır süren "sahlar ve sultanlar zulmü"nün sona erdiği, Hakk’ın batıla galebe çaldığı ve ilâhî şafağın olanca nuruyla ışıdığı gündü bu.

 

1) Yankı dergisi, sayı 362 eylül 1978
2) ayni dergi
3) ayni dergi
4) Yankı dergisi, sayı 363 ekim 1978
5) ayni dergi
6)Bir uyanısın destani