SOHBET KONULARI - 23

www.sufizmveinsan.com
 

1- Padişahlar bir karyeye girince, orayı perişan ederler… Aziz geçinen halkını zelil ederler. (Neml Sûresi - 27/34) (Mektubat-ı Geylâni-68)

Neml Sûresi - 27/34: (Sebe’ melikesi) dedi ki: “Muhakkak ki melikler bir karye’ye (şehre, ülkeye) girdikleri vakit, onu ifsad ederler ve onun ehlinin azizlerini zeliller kılarlar... Böylece yaparlar(sünnetleri budur)”. (H.Güler- “B” Meali)

2- Allah’ın kulları onlardır ki, bir hata işledikleri zaman, ya da nefislerine zulmettikte, Allah’ı hatırlar ve günahlarına bağış talebinde bulunurlar. GÜNAHLARI ALLAH’TAN BAŞKA KİM BAĞIŞLAYABİLİR Kİ?.. (Âl-i İmran- 135) (A.K.Geylâni- Sırr’ül Esrar-75)

Âl-i İmran Sûresi-135: Onlar bir fahişa (utanılacak şey) işlediklerinde (oluşları kendilerinden gördüklerinde) yahut nefslerine zulmettiklerinde, hemen Allah’ı zikrederler/hatırlayıp düşünürler... Böylece günahları için mağfiret isterler... Kim mağfiret eder günahları; ancak Allah?... Yaptıklarında bile bile ısrar etmezler. (Hasan Güler- “B” Meali)

3- Lübâbe Bintu'l-Hâris anlatıyor:

-Hz.Ali'nin oğlu Hz.Hasan (r.a.) Resûlullah (s.a.v.)’ in kucağında idi, elbisesine akıttı. Ben atılıp:

-Ey Allah'ın Resûlü (yeni) bir elbise giy. İzârını da bana ver yıkayayım, dedim.

Cevaben:

-Kız çocuğun idrarı olsa yıkanırdı; ancak erkek çocuğun idrarı su çilemek suretiyle temizlenir! buyurdular." (Hadis:10-336 / 3507)

4- Efendimiz (s.a.v.) bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyuruyor:

-Gök gürültüsü duyarsanız Allah’ı zikredin. Çünkü (yıldırım) zikir edene isabet etmez.

5- Efendimiz (s.a.v.) bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyuruyor:

-Kim deniz sahilinde bir gece nöbet beklerse, bu bir adamın evinde yapmış olduğu bin yıllık ibadetten efdaldir. Bir sene 360 gündür. Her gün bin senedir. (5204-Ramüz'ül Ehadis)

6- “ULUHİYET”iyle “İLMİ”ndeki “DATA”ları kapsayan; “el VASİ”den hareketle düşünebildiğimiz; “ALLAH” ismiyle işaret edilen, “DATA”nın “AHADİYET”inden açılan kapının bâtınıdır, derûnudur. O’ndan “ayrı” bir şey değil!. Ne var ki, bu “DATA”ya “aynı”lık yani “tümüyle O’dur”luk vermez. Belki hem “aynı”dır, hem “ayrı”! (Ahmed HULÛSİ- NİÇİN “DATA”)

7- Dostun vuruşu daha acıtır. (Hz.Ali-Hikmetler ve Sırlar-124)

8- Aslında KUR’AN-I Azim’i Efendimiz (s.a.v.) dilden vasıtasız olarak almıştı. Cebrâil’in sonradan getirmesi, bazı maslahat icabı idi; ki, bunda umumi bir fayda vardır. Bilhassa kâfir ve münafıkların meydana çıkması ...

Efendimize Kur’an’ın vasıtasız verildiğini şu Âyet-i Kerîme beyan eder:

-Sen, kati olarak bil ki; Kur’an’ı, HAKİM ve ALİM zatın katından aldın. (Neml-6)

Efendimiz (s.a.v.); Cibril Kur’an’ı getirmeden alacağı yerden vahyini almıştı. Bu hikmete binaen; Cibril vahyi tebliğ ederken, Efendimiz (s.a.v.) daha önce kalbinde bulurdu. Ve daha önce okurdu… Bundandır ki, şu âyet-i Kerime nazil oldu:

-Vahyi tamam almadan acele ile Kur’an’ı okumaya başlama. (Taha-114) (A.K.Geylâni- Sırr’ül Esrar-67)

 

 

 
 
Derleyen: Hamdi Cenik
İstanbul - 16.11.2007
hamdicenik@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com