1-
Yerin ve semâların askerleri Allah’ındır.
(48/4) (Mektubat-ı
Geylâni-103)
Fetih
Sûresi-48/4 : İmanlarının kat kat artması için,
mü’minlerin kalblerine sekine (sükun, güven
duygusu) inzal eden O’dur...
Semavat ve Arz’ın
orduları (tüm kalbler)
Allah’ındır... Allah Aliym’dir,
Hakiym’dir.
(H.Güler- “B” Meali)
2-
Lokman Sûresi-
31/22: Kim
muhsin olarak (Onu müşahede ederek) vechini
Allah’a teslim ederse, gerçekten en sağlam kulpa
tutunmuş olur... İşlerin akıbeti Allah’a (döner).
(H.Güler- “B” Meali)
Elmalılı Meali:
31/22:
Oysa her kim iyilik yaparak yüzünü tertemiz Allah'a
tutarsa, o gerçekten en sağlam kulpa yapışmıştır. Öyle
ya bütün işlerin sonu Allah'a dayanır.
3-
Efendimiz (s.a.v.) bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle
buyuruyor:
-Kim bir söz
nakledip de yanında aksırırsa o gerçektir.
(5201-Ramüz'ül Ehadis)
4-
Rasûlullah Efendimiz buyurdular ki :
-Bir kavimde
fuhşiyat
(haramlar)
zuhur eder ve alenen işlenirse, aralarında veba ve daha
önce gelip geçmiş olan atalarında görülmeyen hastalıklar
zuhur eder." (K.Sitte: 11/360)
5-
Efendimiz (s.a.v.) ruh hakkında:
-Ruhlar, teçhiz
edilip sıralanmış askerlerdir,
buyurmuşlardır. (Gazali-Tevhid ve Ledün
Risaleleri-77)
6-
-Dünya ve ukba, cennet ve cehennemle
meşgul olmayız. Allah-u Teala bizden razı olduktan sonra
biz ne diye bunlarla uğraşalım?.. O Kâdir’dir.
Dilerse
cehennemde de bize nimet verir, ikramda bulunur.
Eğer
bize azap etmeyi dilerse
–ki bundan Allah’a sığınırız-
cennette de eder.
Bizler O’nun
cennetini arzuladığımız veya cehenneminden korktuğumuz
için ibadet etmiş olursak, tereddütlü ve tek taraflı
ibadet edenlerden oluruz. (Gazali-Tevhid
ve Ledün Risaleleri-46)
7-
Bizi ALLAH yolunda aldatana aldanırız. [Hz. Ömer]
(Vasiyetler- Arabi-239)
8-
Hakka vasıl olmak isteyen
herkes, bahsi geçen dalgalı ve engin denizleri aşmak
zorundadır. Onları aşıp Hakka varmak için bu yolda
insana tek şey lâzımdır: AŞK.
(Mektubat-ı Geylâni-24)
9-
…
Bir an “var”, sonra “yok”!.. İşte tam bu
noktada durun! O “yok” oluş anında, hiçbir
esmâ özelliği açığa çıkmamış “mutlak yokluk” hâli…
Ama, “var” oluş anında ortaya çıkan tüm esmâyı da
kendi varlığında barındıran bir yokluk hali! “DATA”
kelimesiyle işaret etmeye çalıştığımız bu…
“Âmâ”
mertebesi denerek “DATA”nın işte bu hâli
kastediliyor gerçekte müşahedemize göre. Yani, “Esmâ
mertebesi” diye işaret edilen özelliklerin açığa
çıkmamış, görünmez, karanlıkta olduğu “AN”! (Ahmed
HULÛSİ/ Niçin “DATA”) |