Ansiklopedide
“uygarlık” veya “medeniyet”, bir ülkenin, toplumun veya
diğer zeki canlı türlerinin, maddi ve manevi
varlıklarının, düşünce, din, sanat, bilim, teknoloji
ürünlerinin tamamı olarak tanımlanmıştır. Türkçemizdeki
“uygar” kelimesi, yerleşik hayata ilk geçen Türk kavimi
olan Uygurlardan gelmektedir.
Medeniyetin,
belirli bir insan topluluğu veya topluluklarının belirli
bir coğrafya üzerinde ve belirli bir zaman içinde ortaya
koydukları değerlerle sınırlı olmasına karşı; uygarlık
kavramının, binlerce yıl devam eden gelişmeler sonunda,
insan aklının, bilim ve teknolojisinin katkısı ile
ortaya çıkan ve tüm insanlığın eseri ve malı olan
evrenselliği sözkonusudur.
Uygarlığın
doğuşuna ve yükselişine Çin'den Uygur ve Orta Asya
Türklerine; Hindistan'dan ve Mezopotamya medeniyetinden
eski Mısır medeniyetine; Ege kıyılarındaki antik çağ
sitelerinden Roma'ya; Batı Avrupa'da aydınlatma çağını
yaratan, sanayi inkılabını gerçekleştiren milletlere ve
nihayet Amerika ve Uzak Doğu'daki Japonlar'a kadar,
tarih boyunca sayılamayacak kadar çok ülkenin ve ulusun
katkısı olmuştur ve olmaya da devam etmektedir.(*1)
Romalıların
insanlık medeniyetine büyük katkıları olduğu
şüphesizdir. Romalılar inşa ettikleri yollar ile
mesafeleri kısaltmışlardır. Farklı bölgelerdeki insanlar
arasında çok yönlü, karşılıklı değişimler ve
etkileşimler başlamıştır. Arkeoloji ile ilgili temel
kitaplara baktığımızda Roma yolları ile ilgili şu
bilgiler yer alır:
Roma
yolları (*2)
Roma, zayıf
yöneticilere, kötü idareye, kargaşa ve devrimlere karşın
İmparatorluğun merkezi olarak kaldı. Bunu sağlayansa
Romalıların yaptığı muhteşem yollardı. Romalılar,
İmparatorluğu korumanın, birliklerini ve yaptıkları
malları kolaylıkla ulaştıracak sistemin başarılı bir
kara yolundan geçtiğini keşfettiler. Romalıların yaptığı
ilk yol, Consul CLADIUS'un MÖ. 312’ de başlattığı Appian
yoluydu. Roma merkezinden başlayan, 288 bin Km. yolu
200 yıl içinde yaptılar. Bu yolla batıda Avrupa,
doğuda Filistin, güneyde Mısır'a kadar ele geçirdiler.
İmparatorluğun zirve döneminde, günde yarım km. yol
yapılıyordu. Bazıları günümüze dek kalabilmişlerdir. Dik
açı üzerine oturtmak, seviye üzerinde çalışmak,
yataylığı sağlamak için Goruma denen ölçüm
yapabilen bir alet icat ettiler. İcat ettikleri bu ölçüm
sistemleri hâlâ kullanılmaktadır. Virajlarda ölçüm
tutturamadıkları için, Roma yolları hep düzdür.
Geçilemez bir engel çıkarsa, etrafında L çiziyorlardı.
Tepe yamaçlarındaki yolların bile çoğu düzdür İmparator
Traian, Apian yolunu sahile kadar uzatmak için, 40 m.
lik bir yamacı oydurmuştur. Roma, sıfırdan başlayarak
yol yapmıştır. O güne kadarki yollar hep eski
yolların evrimidir. Nehirlere paralel gider, yamaçlardan
hep uzak dururlardı. Bu yolları, köleler, askerler ve
taşeron firmalarda çalışan alt tabaka yurttaşlar
yapmışlardır. Yollar hep ayni tekniklerle
yapılıyorlardı; önce geniş bir çukur kazılıyor sonra
sağlam bir zemin için, kum ve taşla dolduruluyor, onun
ardından bir kat çakıl ve mucur dökülüyordu. Bu tabakayı
kil veya harçla karıştırıyorlardı. Son olarak kaldırım
taşı döşeniyordu. Bazalt olan bu taşlar aynı zamanda
biriken suyun yanlara akmasını sağlıyordu. Her Roma
miline denk gelen 1000 adım mesafede, yuvarlak mesafe
taşları dikiliyordu. Bu taşlara mevcut imparatora ait
bilgiler ve bir sonraki yerleşim yerinin adı
kazılıyordu.
Romalıların
yollarından sonra, deniz aşırı gemiler, yüksek tonajlı
gemiler ve sonrasında uçaklar, derken nihayetinde uzay
mekikleri...
Günümüzde
medeniyete en büyük katkıyı bilim ve teknolojinin
yaptığı şüphesizdir. Bilim ve teknolojiyi geliştiren
toplumların da günümüzde medeniyet ipini ellerinde
tuttuklarını söyleyebiliriz. Netice olarak medeniyetin
insanlık şuurunun bir sonucu olduğu ve bütün insanlığı
mükemmel insan standardına taşıyabilecek olduğu
ümit vericidir.
Medeniyetin
gelişmesindeki en esef verici şey, aynı çağda olsa bile
bütün insanlığın tabular yüzünden medeniyetin
geldiği son noktaları değerlendiremiyor olmasıdır.
Örneğin, Ortadoğu birçok konuda kendini batıdan gelen,
insanlık medeniyetinin ulaştığı son noktalara kapatıyor.
Avrupa ise bu topraklarda vücut bulmuş mükemmel insan
felsefesini temsil eden sufizmi görmezden gelmektedir.
Tabular ve şartlanmalar medeniyetin
homojenleşmesine engel teşkil etmektedir.
Sufizmin sonuçları olan insanlık medeniyeti ise henüz
doğmamış ve medeniyet yoluna kendi taşını koymamıştır.
11. yüzyılda güçlenen sufizmin bütün dünya insanlığına
açılımı, 21. yüzyıla kalmıştır. önümüzdeki yüzyıllar
sufizmin bu açılımlarını değerlendirirse, sufi
felsefe ile şekillenen medeniyetler insanlığı hayrete
düşürecek gelişmelere ve yeniliklere sahne olacaktır.
Belki de 31. yüzyılda bizim çağımız karanlık bir çağ
olarak anılacaktır. Somut bir örnek vermek gerekirse
insanlığın geldiği son noktada bireysel bilincin
ölümsüz olduğunun ispatlanması bile 21. yüzyılın ne
kadar karanlık bir yüzyıl olduğunu açıklamaya yeterli
olacaktır.
*1
Wikipedia
*2 http://www.arkeolojidunyasi.com |