Sufizm - Medeniyet
Dr. Turhan Doğan
 

Ansiklopedide “uygarlık” veya “medeniyet”, bir ülkenin, toplumun veya diğer zeki canlı türlerinin, maddi ve manevi varlıklarının, düşünce, din, sanat, bilim, teknoloji ürünlerinin tamamı olarak tanımlanmıştır. Türkçemizdeki “uygar” kelimesi, yerleşik hayata ilk geçen Türk kavimi olan Uygurlardan gelmektedir.

Medeniyetin, belirli bir insan topluluğu veya topluluklarının belirli bir coğrafya üzerinde ve belirli bir zaman içinde ortaya koydukları değerlerle sınırlı olmasına karşı; uygarlık kavramının, binlerce yıl devam eden gelişmeler sonunda, insan aklının, bilim ve teknolojisinin katkısı ile ortaya çıkan ve tüm insanlığın eseri ve malı olan evrenselliği sözkonusudur.

Uygarlığın doğuşuna ve yükselişine Çin'den Uygur ve Orta Asya Türklerine; Hindistan'dan ve Mezopotamya medeniyetinden eski Mısır medeniyetine; Ege kıyılarındaki antik çağ sitelerinden Roma'ya; Batı Avrupa'da aydınlatma çağını yaratan, sanayi inkılabını gerçekleştiren milletlere ve nihayet Amerika ve Uzak Doğu'daki Japonlar'a kadar, tarih boyunca sayılamayacak kadar çok ülkenin ve ulusun katkısı olmuştur ve olmaya da devam etmektedir.(*1)

Romalıların insanlık medeniyetine büyük katkıları olduğu şüphesizdir. Romalılar inşa ettikleri yollar ile mesafeleri kısaltmışlardır. Farklı bölgelerdeki insanlar arasında çok yönlü, karşılıklı değişimler ve etkileşimler  başlamıştır. Arkeoloji ile ilgili temel kitaplara baktığımızda Roma yolları ile ilgili şu bilgiler yer alır:
Roma yolları (*2)

Roma, zayıf yöneticilere, kötü idareye, kargaşa ve devrimlere karşın İmparatorluğun merkezi olarak kaldı. Bunu sağlayansa Romalıların yaptığı muhteşem yollardı. Romalılar, İmparatorluğu korumanın, birliklerini ve yaptıkları malları kolaylıkla ulaştıracak sistemin başarılı bir kara yolundan geçtiğini keşfettiler. Romalıların yaptığı ilk yol, Consul CLADIUS'un MÖ. 312’ de başlattığı Appian yoluydu. Roma merkezinden başlayan, 288 bin Km. yolu 200 yıl içinde yaptılar. Bu yolla batıda Avrupa, doğuda Filistin, güneyde Mısır'a kadar ele geçirdiler. İmparatorluğun zirve döneminde, günde yarım km. yol yapılıyordu. Bazıları günümüze dek kalabilmişlerdir. Dik açı üzerine oturtmak, seviye üzerinde çalışmak, yataylığı sağlamak için Goruma denen ölçüm yapabilen bir alet icat ettiler. İcat ettikleri bu ölçüm sistemleri hâlâ kullanılmaktadır. Virajlarda ölçüm tutturamadıkları için, Roma yolları hep düzdür. Geçilemez bir engel çıkarsa, etrafında L çiziyorlardı. Tepe yamaçlarındaki yolların bile çoğu düzdür İmparator Traian, Apian yolunu sahile kadar uzatmak için, 40 m. lik bir yamacı oydurmuştur. Roma, sıfırdan başlayarak yol yapmıştır. O güne kadarki yollar hep eski yolların evrimidir. Nehirlere paralel gider, yamaçlardan hep uzak dururlardı. Bu yolları, köleler, askerler ve taşeron firmalarda çalışan alt tabaka yurttaşlar yapmışlardır. Yollar hep ayni tekniklerle yapılıyorlardı; önce geniş bir çukur kazılıyor sonra sağlam bir zemin için, kum ve taşla dolduruluyor, onun ardından bir kat çakıl ve mucur dökülüyordu. Bu tabakayı kil veya harçla karıştırıyorlardı. Son olarak kaldırım taşı döşeniyordu. Bazalt olan bu taşlar aynı zamanda biriken suyun yanlara akmasını sağlıyordu. Her Roma miline denk gelen 1000 adım mesafede, yuvarlak mesafe taşları dikiliyordu. Bu taşlara mevcut imparatora ait bilgiler ve bir sonraki yerleşim yerinin adı kazılıyordu.

Romalıların yollarından sonra, deniz aşırı gemiler, yüksek tonajlı gemiler ve sonrasında uçaklar, derken nihayetinde uzay mekikleri...

Günümüzde medeniyete en büyük katkıyı bilim ve teknolojinin yaptığı şüphesizdir. Bilim ve teknolojiyi geliştiren toplumların da günümüzde  medeniyet ipini ellerinde tuttuklarını söyleyebiliriz. Netice olarak medeniyetin insanlık şuurunun bir sonucu olduğu ve bütün insanlığı mükemmel insan standardına taşıyabilecek olduğu ümit vericidir.

Medeniyetin gelişmesindeki en  esef verici şey, aynı çağda olsa bile bütün insanlığın tabular yüzünden medeniyetin geldiği son noktaları değerlendiremiyor olmasıdır. Örneğin, Ortadoğu birçok konuda kendini batıdan gelen, insanlık medeniyetinin ulaştığı son noktalara kapatıyor. Avrupa ise bu topraklarda vücut bulmuş mükemmel insan felsefesini temsil eden sufizmi görmezden gelmektedir. Tabular ve şartlanmalar medeniyetin homojenleşmesine engel teşkil etmektedir. Sufizmin sonuçları olan insanlık medeniyeti ise henüz doğmamış ve medeniyet yoluna kendi taşını koymamıştır. 11. yüzyılda güçlenen sufizmin bütün dünya insanlığına açılımı, 21. yüzyıla kalmıştır. önümüzdeki yüzyıllar sufizmin bu açılımlarını değerlendirirse, sufi felsefe ile şekillenen medeniyetler insanlığı hayrete düşürecek gelişmelere ve yeniliklere sahne olacaktır. Belki de 31. yüzyılda bizim çağımız karanlık bir çağ olarak anılacaktır. Somut bir örnek vermek gerekirse insanlığın geldiği son noktada bireysel bilincin ölümsüz olduğunun ispatlanması bile 21. yüzyılın ne kadar karanlık bir yüzyıl olduğunu açıklamaya yeterli olacaktır.

 

*1 Wikipedia
*2 http://www.arkeolojidunyasi.com

 

 
 
Dr. Turhan Doğan
Gebze - 13.03.2006
turhan-sufizmveinsan@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com