Sünnetin Anlam ve Kapsamı
Nazım Akpınar
 

Allah Rasulünü severiz. O seçkin zatın sünnetini de severiz. Ancak gerçek manada sünnetin kapsam ve mahiyetini içerik noktasında bir türlü fark edemeyiz. Sünnet, lügat manasıyla yol, yöntem, tarz, kanun gibi anlamları ihtiva etmektedir.Sünnet denildiği zaman meseleyi sadece Rasulullah’ın yaşadığı dönem ve ortamın şartları gereği belki de zorunlu olarak yerine getirdiği âdet ve davranış kalıpları olarak görmek ve değerlendirmek, sünnetin ruhuna nüfuz edememenin ve kapsamlı olarak ele almamanın bir neticesidir kanımca. Zira, nasıl ki bazı insanlar Kur’an-ı Kerim’in lafzında kalıp ruhuna nüfuz edemiyorlarsa aynı şekilde sünnetin ruhunu da ne yazık ki fark edememektedirler. Hz. Muhammed (s.a.v), Allah’ın  ahlakıyla ahlaklanmıştır. Bir rivayette Hz. Ayşe’nin “Rasulullah’ın ahlakı Kur’an’dan ibaretti” tespiti oldukça manidardır. Bu da bize gösterir ki Allah Rasulü, İlahi Evren Kitabını okuyarak  sistemin açıklayıcısı olarak Kur’an’ın ruhuna nüfuz etmiş ve böylelikle de yaşam sistemiyle bütünleşmiştir. Dolayısıyla sünnete uymanın asıl anlamı bu noktada Allah’ın sünnetinde asla değişim olmaz mealindeki ayette de vurgulandığı üzere sünnetullah olarak da ifade edilen İlahi Sistem ve Düzene uyma ve sisteme uygun hareket tarzı ve zorunluluğudur.Çünkü insan İlahi Sistemde işlemekte olan kanunlara ters hareket etmesi durumunda varlıktaki düzen ve ahenkle çatışan bir konuma gelecektir. Bu nedenle kesinlikle yaşam sisteminin işleyişine uygun hareket etmesi gereklidir.Bu sünnet dediğimiz yasa öyle bir orjinalliktedir ki hiçbir zaman ve mekanla kayıtlı ve sınırlı değildir. Ezelden Ebede aynı sistem geçerlidir ve yürürlüktedir.Bu da bize gösterir ki Rasulullah, Allah’ın zaman üstü yaratış hüküm ve sistemini fark etmiş ve Allah sistem ve düzeninin zaman üstü değerlerine ve ihtişamına dikkatlerimizi çekmiştir. Bu değişmez mükemmellikteki muhteşemliği bizlere fark ettirmek istemektedir her an.Unutmamak gerekir ki Rasul bizlere Allah’ı bildirip fark ettirerek o yüce varlığı özümüzde keşfedip hissetmemiz ve getirisini şuur boyutumuzda yaşayabilmemiz için görevlendirilmiştir.Hiçbir zaman, toplumlara, zamana, örf ve adetlere göre değişen değerleri önemsememiş ve o geçici değerleri insanlara empoze etmemiştir.Zaman içinde değişebilen kavram ve değerler sünnet kelimesinin işaret ettiği anlamla asla bağdaşmaz.Vurgulamak istediğimiz bu ince noktaları ancak irfan ehli kişilerin değerlendirebileceğini düşünüyorum.

Kişi iki türlü yaşam tarzı içindedir.Ya hakikat ilmi doğrultusunda Allah’ın sistemine uyar ve buna göre yaşar, neticelerini elde eder ya da kendi yaşam felsefesi doğrultusunda İlahi sistemden kendini soyutlamak isteyerek yaşama yoluna girer ki bunun neticesi hüsranla sonuçlanacak bir pişmanlıktır. Ne var ki son pişmanlık fayda vermez.Kişinin kendini evrensel sistemin işleyişinden bigane kalarak sistemden bağımsız olarak varsayıp kabullenmesi, gözünü kapayıp güneş ışığının varlığından habersiz yaşaması gibidir.Gözünü kapaması sadece kendi dünyasını karartır.Sünnetullahta (sistemde) herhangi bir değişim söz konusu olmayacaktır. Allah sistemi çark şeklinde dişlilerden oluşmaktadır.En azından öyle tasavvur edebiliyoruz.İlahi mekanizma adeta bu dişlilerin birbiriyle olan ilintili hareketiyle birbiriyle entegre olmuş bir şekilde işlemekte ve işlevine devam etmektedir.Mekanik açıdan dinamik bir sistem ve aynı zamanda da sistematik bir mekanizma (sistemin kendine has işleyiş tarzı) söz konusudur.Evrendeki mikrodan makro plana kadar tüm ilişkiler bütünü Allah sisteminin kapsamına girmektedir.Yaşam sisteminin ana prensiplerini ise kısaca şöyle sıralayabiliriz:

1-Yaratılan tüm birimler yaratılış amaçları doğrultusunda mutlak anlamda kulluk halindedirler.

2- Tüm birimler, mutlak teslimiyet ve kulluk halinde oldukları için hiçbirinde isyan denilen sistemden soyutlanma gerçek anlamda söz konusu olamaz.Hiçbir birim kendi fıtri programının dışına çıkamaz.

3- Sünnetullahta Allah’ın kudret sıfatı her an açığa çıkar. Kudret sıfatı açığa çıkan mahaller bir şekilde varlıklarını sürdürürler.Açığa çıkmayan mahaller ise farklı bir boyuta geçişle dönüşüme uğrarlar. Duygusal ve beşeri yaklaşım ve değerlendirmeler, sistemin işleyişini değiştirmez.

4- Her insan ve birim her an kendisinden açığa çıkan fiillerin getirisini yaşar.Birimin kendi dışında tasavvur ettiği bir Tanrı insana ceza ya da mükafat vermemektedir.

5- Her birim için sadece yapabildikleri ve açığa çıkarabildiklerinin sonuçları söz konusudur.Açığa çıkarılmayan bir fiil netice vermez.

6- Sistemde sürekli ileriye gidiş söz konusudur.Bu noktada geçmişe müdahale şansımız olmadığı için geçmişi telafi imkanımız da yoktur.Sadece yaşanılan anın değerlendirilmesi söz konusudur.

7- Dünyada yaşarken gerçekleri görüp değerlendirme kuvvesi olan basiretin açılmaması durumunda kişi sonsuza kadar kapalı, körleşmiş bir bilinçle yaşamını sürdürecektir.

8- İnsan, sonsuz yaşama yönelik olarak dünyada kendini hazırlama ve geliştirme şansına sahiptir.Ölümle bu imkan son bulacaktır.

9- Her birim kendisinden sonrakini program itibariyle içinde barındırmaktadır.İnsan nihai hedef olarak özündeki hakikat noktasına şuursal sıçrama yapabilme imkanına sahiptir.Diğer birimlerden farkı da buradadır.

Sonuç olarak, sünnetullah denilen sistem ve düzene uygun yaşam tarzı Allah Rasulünün gerçek sünnet modelidir.Bahsi geçen ana prensipleri fark edip o prensiplere göre yaşamını düzenleyenler Allah Rasulünün sünnetine gerçek manada uymuş olacaklardır.Önemli olan, Allah’ın muhteşem sünneti olan sistemini müşahede edebilmek ve bu sistemde açığa çıkan İlahi manaları algılayabilmektir.”O kendi hevasından konuşmaz” ayetinde Efendimizin hem davranışları hem de sözleriyle İlahi sistemi dillendirmesi vurgulanmış,sistemin seslenişine tercümanlığı dile getirilmiştir en kapsamlı ve güçlü zuhur mahalli olarak..Allah bizlere Rasulullah’ı yeniden keşfedebilmeyi nasip etsin..

 

 
 
Samsun - 14.11.2006
ahad103@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com