Yeni bir
araştırmaya göre; genler, herhangi bir protein ya da işlem
destekleyen biyolojik moleküller olmadan belirli bir mesafeden
birbirlerindeki benzerlikleri fark edebilme becerisine sahip
oldukları ortaya çıkmıştır. Bu buluş, türlerin evrimini içine
alan anahtar süreçleri gerçekleştirmek için nasıl benzer
genlerin birbirlerini bulup, bir araya geldiklerini
açıklamaktadır.
Bu yeni çalışma, bir kalıp kimyasal baz içeren ikili helezon
yapılı iki sarmallı DNA olan genler, benzer kimyasal baz
kalıplarındaki diğer genleri tanıyabildilerini göstermektedir.
Bu durum, birbirini dışarda arama becerisi, “genetik
rekombinasyon-birleştirim” adı altındaki işleme başlamak için
genlerin birbirlerini nasıl tanımladığını ve sıraya koyduğunun
anahtarı olabilir. Bu “genetik rekombinasyon-birleştirim” adlı
işlem, yeni genotipler oluşması için bir çift oluşturan ya da
birinin diğerini tamamladığı iki kromozom olan homolog kromozom
segmentlerinin girişiyle genlerin dağılımında meydana gelen
değişikliktir. Genetik rekombinasyon sonucu anne ve babadan
bulunandan farklı kalıtsal özellikler ortaya çıkar. Genetik
rekombinasyon genellikle mayoz bölünme sırasında ortaya
çıkmaktadır. Bir başka deyişle, iki ikili burgu DNA molekülü bir
araya gelir, bir kısım bilgiyi kırarak açar ve bilgileri değiş
tokuş eder ve tekrar kendilerini kapatır.
“Birleştirim”, evrim ve doğal seleksiyonda çok önemli anahtar
role sahip bir işlemdir ve ayrıca hasara uğramış DNA’yı tamir
eden önemli bir beceriye sahiptir. Bu zaman kadar, bilim
insanları bu süreci başlatmak için uygun gen çiftlerin
birbirlerini nasıl bulduklarını gerçek anlamda
bilememekteydiler. Bu yeni çalışmanın yazarları, bu teoriyi
denemek için bir seri deney gerçekleştirmişlerdir. Bu
deneylerden ilki 2001 yılında ekibin iki elemanı tarafından
geliştirilmiştir. Bu deneyde, uzun parçalar halindeki benzer iki
sarmallı DNA’nın birbirini taşıdıkları tamamlayıcı elektrik şarj
kalıpları ile tanımladıklarını bulmuşlar ve bu durumun bu iki
molekülün birbiri ile fiziksel temas ya da iletişimi
kolaylaştırıcı olarak bulunan proteinler olmaksızın oluştuğunu
doğrulamak istediler.
Daha önceki çalışmalar, proteinlerin 10 çift kimyasal baza sahip
olan kısa DNA dizilimleri arasında oluşan tanımlama sürecinde
dahil olduklarını öne sürmektedir. Bu yeni çalışma ise, yüzlerce
kimyasal baz çiflerine sahip olan daha uzun DNA dizilimlerinin,
herhangi bir protein katkısı olmadan birbirlerini tamamen
tanıdıklarını göstermektedir. Bu teoriye göre, bu tanıma
mekanizması, genler ne kadar uzun olursa o kadar güçlü
olmaktadır.
Araştırmacılar, benzer kimyasal bazlara sahip DNA
moleküllerinin, değişik dizimdekilere göre biraraya gelme
ihitimallarinin yaklaşık olarak iki kat daha fazla olduğunu
bulurlar. Bu araştırmayı yapanlardan Imperial College London’da
çalışan Prof. Alexei Kornyshev, ekibini ulaştığı bu sonuç
hakkındaki duygularını şu şekilde ifade etmekte: “ Herhangi bir
dış yardım olmaksızın kalabalıkta birbirlerini arayan benzer DNA
moleküllerini görmek oldukça heyecan verici!. Bu, benzer genler
için karmaşık birleştirim işlemine herhangi bir protein ya da
diğer biyolojik etkenler olmaksızın başlamasını sağlayabilecek
itici bir güç olabilir!. Ekibimizin deney sonuçları bu
beklentileri destekler niteliktedir.”
Genetik birleştirimin ilk tanıma safhasının mekanizmasını tam
olarak anlamak, evrim, doğal seleksiyon ve DNA onarımı
sürecindeki birleştirim hatalarını minimuma indirmeye ya da
önlemeye ışık tutar niteliktedir.
Genlerin birbirlerini tanıması ve BİRleşmesi!.. Dışsal
faktörlerle değil, moleküler maddelerle de değil, birbirlerinin
yaydığı benzer elektrik, titreşim ile gerçekleşiyor! Alt(!)
boyut diyebileceğimiz bir sinyalin birbirleri tarafından
okunması!... Tabii benzer genlerin birbirlerini benzemeyelere
göre daha fazla okumaları da var! Yani benzer genler benzer
sinyaller yayıyor!... Tamamen telepatik!!!...
http://www.sciencedaily.com/releases/2008/01/080124103151.htm
İngilizce’den çeviren: AylinER |