Daha çocuk
yaşlardayken duymuştum, bir Allah dostunun
talebelerine, gönlü daralan, kendini çıkmazda
hisseden, ufuk çizgisini seyretsin tavsiyesini. Aradan
bunca zaman geçmesine rağmen, hâlâ zihnimde canlılığını
korur o gün. Çocuk yüreğimde müthiş bir heyecan
hissetmiştim.O gün bu gündür sıkılıp darlanmayı
beklemeden çok severim ufuk çizgisini seyretmeyi.
Nedense ufkun,
denizle buluşmasını hayal ederdim, Ankara’nın Hüseyin
Gazi Dağını seyrederken. Bugün ise, çocuk yaşta hayal
ettiğim manzarayı, küçük bir farkla seyrediyorum
salonumun penceresinden.
Bu küçük fark
nedir derseniz, benim hayalim, kıyısı görünmeyen ya da
olmayan bir deniz ve gök buluşmasıydı, oysa şu anki,
henüz Marmara denizinin iç kıyılarnı kapsayan bir
seyir. Aslında bu küçük fark, gönlüme bir sır
fısıldar. “Hadi devam et, sahilsiz ummana ulaşmak
için çaba göster, sakın durma” der usulca...
Bilmem nasip
midir dostlar o sahilsiz ummana kavuşmak?
Lakin, dualarım
ve heyecanım hediyedir kuluna tek hakikat olan
Zatından. Nasıl umut keserim ne kadar acizsem ona olan
ihtiyacım ve iştiyakımdan zerre eksilmez ve ufuk
çizgisindeki manayı talep etmeye devam ederim.
Fussilet
suresinin bir ayetinde “Onlara ufuklarda ve kendi
nefislerinde ayetlerimizi göstereceğiz’’(Fussilet,
41/53) buyrulur.
Haydi öyle ise
hep birlikte, ufuk çizgisini hayal edelim, ne
dersiniz? Sizin yüksek bilincinizden açılan manadan bu
yolcuda nasiplenir kim bilir?
Zahiren gizemli
bir dinginlik vardır ufuklarda. Huzurun tam oralarda
bir yerlerde olduğunu sanırsınız. Hatta belki zaman
zaman, o ufka yaklaşmanın, imkânsız hüznü kaplar
içinizi. Zira siz ufka yaklaştıkça, ufuk sizden
uzaklaşır hızınız nisbetinde.
Bazen bir
dairenin ortasındaki nokta gibi hissederim.
Oysa ki o daire dediğim şeyde saklıdır sır!
Afak’dan bakınca
’NUN’,
Enfüs’ten seyredince ‘B’
Her ikisi birlenince ‘NOKTA’ kalır sadece.
Hâlâ ufukları
aşağılardan bir yerlerden seyretmeye çalışanda ‘NOKTA’
zuhur eder mi sizce?
Ufuk çizgisi nedir o halde?
Sahiden çizgi midir?
Yer ile göğün buluşması mıdır ‘BASID’ca.
Ya da beden ile bilincin, nikahı mıdır?
Dağlar ile denizin, gök ile yerin, yada gök ile
denizin, buluşmasıdır ufuk ‘ZAHİR’de.
BATIN(B
sırrıyla) cihetiyle, ‘GÖK’ bedene sırlanmış uçsuz
bucaksız hazineye sahip bilinci,
DAĞ bu bilince
yol olan gönlü,
DENİZ ise, tek
hakikate vasıl olabilmenin adımlarını saydırır ilim
cihetiyle bizlere.
Zaman zaman,
bedene dönük bakışımızla, sis çöker, rüzgâr eser,
fırtınalar sürükler benliğimizi. Türlü vehim ve
beklentiler, o muhteşem ufuk çizgimizi perdeler. Ancak
özüne yönelenlerin, gözünden kaldırılır sisler,
perdeler.
Yine çeker
kendine tüm cazibesiyle, yerle göğün birlendiği AN.
Özündeki
hakikati görende, ne UFUK kalır, ne çizgi ne de CAN.
Ufku özünden
seyreden, hayretle anlar ki yer ve gök sadece ZAN.
Özümdeki ufuk
çizgisi ile gözümdeki aynı mıdır?
Yoksa
birbirinden yansıyan mıdır?
Başım ile
ayağım,
Zahir ile batınım,
Uzak ile yakınım,
Dünya ile ahirim birlendiği’AN’da mekansızlığın açılımı
’SECDE’ dir, bana en yakın ufuk.
İşte ‘O’ ‘AN’ da
biter mesafe, NOKTA olurum sonsuzlukta. Dizlerimin
üstünde otururken, yan yön kalmaz ötede beride.
Bulmak ümidiyle
seyrü sefer eder alnım, öper SECDE ufkunu coşku ve
muhabbetle.
Varlığının hakikâtini ifşa eder her an, sonsuzluk
nefesiyle. |