Ufuk Çizgisi
Gülsüm Köksal
 

Daha çocuk yaşlardayken duymuştum,  bir Allah dostunun talebelerine,  gönlü daralan,  kendini çıkmazda hisseden,  ufuk çizgisini seyretsin tavsiyesini.  Aradan bunca zaman geçmesine rağmen,  hâlâ zihnimde canlılığını korur o gün.  Çocuk yüreğimde müthiş bir heyecan hissetmiştim.O gün bu gündür sıkılıp darlanmayı beklemeden çok severim ufuk çizgisini seyretmeyi.

Nedense ufkun,  denizle buluşmasını hayal ederdim,  Ankara’nın Hüseyin Gazi Dağını seyrederken. Bugün ise,  çocuk yaşta hayal ettiğim manzarayı,  küçük bir farkla seyrediyorum salonumun penceresinden.

Bu küçük fark nedir derseniz,  benim hayalim,  kıyısı görünmeyen ya da olmayan bir deniz ve gök buluşmasıydı, oysa şu anki,  henüz Marmara denizinin iç kıyılarnı kapsayan bir seyir. Aslında bu küçük fark,  gönlüme bir sır fısıldar.   “Hadi devam et,  sahilsiz ummana ulaşmak için çaba göster, sakın durma” der usulca...

Bilmem nasip midir dostlar o sahilsiz ummana kavuşmak?

Lakin, dualarım ve heyecanım hediyedir kuluna tek hakikat olan Zatından.  Nasıl umut keserim ne kadar acizsem ona olan ihtiyacım ve iştiyakımdan zerre eksilmez ve ufuk çizgisindeki manayı talep etmeye devam ederim.

Fussilet suresinin bir ayetinde “Onlara ufuklarda ve kendi nefislerinde ayetlerimizi göstereceğiz’’(Fussilet, 41/53) buyrulur.

Haydi öyle ise hep birlikte,  ufuk çizgisini hayal edelim,  ne dersiniz? Sizin yüksek bilincinizden açılan manadan bu yolcuda nasiplenir kim bilir?

Zahiren gizemli bir dinginlik vardır ufuklarda.  Huzurun tam oralarda bir yerlerde olduğunu sanırsınız.  Hatta belki zaman zaman, o ufka yaklaşmanın,  imkânsız hüznü kaplar içinizi.  Zira siz ufka yaklaştıkça,  ufuk sizden uzaklaşır hızınız nisbetinde.

Bazen bir dairenin ortasındaki nokta gibi hissederim.
Oysa ki o daire dediğim şeyde saklıdır sır!

Afak’dan bakınca ’NUN’,
Enfüs’ten seyredince ‘B’
Her ikisi birlenince ‘NOKTA’ kalır sadece.

Hâlâ  ufukları aşağılardan bir yerlerden seyretmeye çalışanda ‘NOKTA’ zuhur eder mi sizce?
Ufuk çizgisi nedir o halde?
Sahiden çizgi midir?
Yer ile göğün buluşması mıdır ‘BASID’ca.
Ya da beden ile bilincin,  nikahı mıdır?
Dağlar ile denizin, gök ile yerin,  yada gök ile denizin,  buluşmasıdır ufuk ‘ZAHİR’de.

BATIN(B sırrıyla) cihetiyle,  ‘GÖK’ bedene sırlanmış uçsuz bucaksız hazineye sahip bilinci,

DAĞ bu bilince yol olan gönlü,

DENİZ ise,  tek hakikate vasıl olabilmenin adımlarını saydırır ilim cihetiyle bizlere.

Zaman zaman, bedene dönük bakışımızla,  sis çöker, rüzgâr eser, fırtınalar sürükler benliğimizi.  Türlü vehim ve beklentiler,  o muhteşem ufuk çizgimizi perdeler.  Ancak özüne yönelenlerin, gözünden kaldırılır sisler,  perdeler.

Yine çeker kendine tüm cazibesiyle,  yerle göğün birlendiği AN.

Özündeki hakikati görende,  ne UFUK kalır,  ne çizgi ne de CAN.

Ufku özünden seyreden,  hayretle anlar ki yer ve gök sadece ZAN.

Özümdeki ufuk çizgisi ile gözümdeki aynı mıdır?

Yoksa birbirinden yansıyan mıdır?

Başım ile ayağım,
Zahir ile batınım,
Uzak ile yakınım,
Dünya ile ahirim birlendiği’AN’da mekansızlığın açılımı ’SECDE’ dir, bana en yakın ufuk.

İşte ‘O’ ‘AN’ da biter mesafe,  NOKTA olurum sonsuzlukta.  Dizlerimin üstünde otururken,  yan yön kalmaz ötede beride.

Bulmak ümidiyle seyrü sefer eder alnım, öper SECDE ufkunu coşku ve muhabbetle.

Varlığının hakikâtini ifşa eder her an, sonsuzluk nefesiyle. 

 

 
 
Gülsüm Köksal
http://sufizmveinsan.com