İnsan ismet
sıfatına sahip değilse, bazı yüksek kemalatlı evliyadan
da değilse çok büyük günahlara gark olabilir. Bununla
beraber, Allah’ın lütfü keremiyle, sonradan bir arınma
gayreti hâsıl olup, geçmiş hallerinden ar edip işlediği
günahlardan, edep dışı her tutumundan utanıp, günahtan
uzaklaşabilir de. Geriye baktığı zaman ise o hallerinden
pek çok şey öğrenmeye başlar, nasibinde varsa... Şerdeki
hayırdır bu bakış...
Hz. Mevlana’ya
sormuşlar: “Nasıl bu kadar edepli olabildiniz?” Buyurmuş
ki: “Edepsize baktım, o ne yapıyorsa, ben onu yapmadım”.
Edebi edepsizden
öğrenmek!
Geçenlerde gayri
ihtiyari “Aaa” deyip tam birisini kınayacaktım ki,
aklıma geçmişte bir benzerini kendimin yaptığı geldi.
Hem bir kere de değil, kaç kere yapmıştım! Demek ki
yapılabiliyormuş!
“Neden
ayıplıyorsun, sen de yapıyordun... Bak Allah lutfetti de
o hallerinden utanıyorsun. O işi yapmayı severken, artık
buğzediyorsun! Ya Allah da seni ayıplasaydı ve
lutfetmeseydi? Ne olurdu halin? Yarın o kuluna da
lutfetmeyeceğini nereden biliyorsun? Tut ki bir hikmete
binaen, lutfetmedi. Sen Allah’ın işine karışabilir
misin? Karışamazsan neden ayıplıyorsun? Aslında sen kimi
ayıplıyorsun? ”
Ya Settar !
Gerçekten de
edebi edepsizden öğrenmeye başladığımı fark ettim o an.
Benim edep öğrendiğim edepsiz, ben idim. Bugünkü
ben, dünkü benden öğreniyor, sen aynasında
görüyordu... Şimdi başkasını ayıplayıp da dünkü bene,
sen mi diyeyim? Ben kim, sen kim! ...
“Ben de
yapıyordum” dedikçe, susuyorum. Allah’ın bazı yakin ehli
kulları vardır ki, onlar edebi edepsizlik yapmadan,
biiznillah öğrenirler. Görür ve yapmazlar. Ama benim
gibi kullar, ancak kendi yapar ve sonra Allah vazgeçirir
de yapmamak nasip olursa, o zaman ancak “ben de
yapıyordum” diye diye ayıplamamayı öğrenirler.
Demek ki, Allah
kuluna edep dilerse, bazen de onu önce edepsiz kılar!
Atar günah kazanına, yandıkça kaynar su döker, kıvama
getirir. Edebi de edepsizliği de bana benimle bir
güzel öğretir. Âlemlerin Rabbi, ne güzel öğreticidir!
Çünkü ancak “ben de yapıyordum” demekle öğrenebiliyoruz.
Eğer senden öğrenemiyorsam o işi yapmadan, benden
öğrenmem gerek bizatihi yaparak. “ Yetişir canına feyzi
Hüda’nın”da, Ben, “ben”den öğrenmeye başlar.
Onun için
Allah’tan ümidi kesmemek gerek, şartlar ne olursa olsun.
İnsan işlediği günahlarla, sonradan hoşgörmeyi ve
kınamamayı öğreniyorsa, o günahlar ne hayırlı
günahlardır! “Doğrusu insan çok cahil ve zalimdir.”
Cehaletin ve zulmün en büyüğü, Allah’tan ümidi kesmek
olmalı.
Önce Allah,
sonra ümit, sonra edep, sonra ümit, sonra Allah...
Ümidi de veren
Allah’tır. Her işin başı Allah, sonu Allah’tır. Ümit Ya
Hu!
Hiç Allah’ı
bilmeyene, inkâr edene Allah kendini bildiriyor da
Azimüşşan, Allah’ı bilen neden O’ndan ümidi kesiyor?
Dün ateisttim!
Bugün dünün sonucu ise, bugün yerimin cehennem olması
lazım. Ama cennetteyim! Amelle değil, demek ki lutufla!
Dünün sonucu demek, “amelle” demektir. Fakat bizatihi
Hz. Resul (sav) “öyle değil” diyor:
“Hiç
kimse kendi ameliyle cennete giremez, Ben
de giremem, ama Rabbim beni rahmetine gark etmiştir.”
Otomatiğe takmış
da, otomatik pilot götürmüyor bu devranı… Hayy’dır. Her
an yeni bir şandadır. Senin bildiğin dün, dünkü şan...
Onunla bugünü kayıtlamak olur mu? O bitti, gitti
cancağazım. Dünle, amelle olsa, ateistin cennette işi
ne? “Anda” hangi dün, hangi bugün? Derler ki: “Adamın
biri güneşe bakmış: Ey güneş ben seni biliyorum, demiş.
Güneş de: Ey gafil! Biraz önce ortalık zifiri
karanlıktı, göremiyordun. Beni benimle bildin, ben
gösterdim” demiş.
Sensin Ya Rabbi!
Her şey
Allah’tan. Ne dünden, ne amelden, ne benden, ne
sebepten...
“Gönül işlerinde
akıl bataklığa saplanmış eşek gibidir, battıkça
çırpınır, çırpındıkça batar...”
Hz. Mevlana.
Mevla kerimdir.
Hikmetinden sual olunmaz.
“Bilmez idim
bildirdin; sevmez idim sevdirdin... Hani, bunda benim
neyim var? Ben yok isem, sen var isen; bugün
nasıl olur dünkü benden? Medet Ya Hu!”
“Bilmez iken
ümit etmeyi, benim gibi inkârcıya, Rabbim hidayet etmedi
mi? Hidayeti bilmezdim ki, Rabbimden isteyeyim! İstemeyi
bilmezdim ki ümit isteyeyim! Ümidi bilmezdim ki hidayet
dileyeyim! Hidayette değildim ki ümit edeyim! Ya şimdi
nasıl ümidi keserim? Ümit Ya Hu!.”
***
BU BİR ACAİB HALDİR
Bu bir acaip
haldir bu hale kimse ermez
Âlimle davi
kılar, Veli değme göz görmez
İlm ile hikmet
ile, kimse ermez bu sırra
Bu bir acaib
sırdır, ilme kitaba sığmaz
*** ***
Alem ilmi
okuyan, dört mezhep sırrın duyan
Aciz kaldı bu
yolda, bu aşka el uramaz
Yunus canını
terk et, bildiklerini terk et
Fena olmayan
suret, şahına vasıl olmaz. |