Tür:Dram
Yönetmen:Gabriele Muccino
Senaryo:Steve Conrad
Görüntü
Yönetmeni:Phedon Papamichael
Müzik:Andrea
Guerra
Yapım:2006
ABD
Süre:117 Dk.
Oyuncular:Will Smith(Chris Gardner),Jaden
Smith(Christopher),Thandie Newton(Linda)
Brian
Howe(Jay Twistle),James Karen(Martin Frohm)
Neyi
Paylaşıyoruz yada Paylaşmıyoruz?
İçten ve
dünyanın herhangi bir yerinde karşılaşabileceğimiz
bir baba-oğul hikayesi karşımızda.Ama bu aynı
zamanda umudun,umut etmenin,kendinden vazgeçmemenin
ve özellikle sevdiğini kendine tercih etmenin
hikayesi!
Chris
Gardner(Smith) elektronik bir röntgen cihazı
pazarlamacısı olarak çalışır.Fakat pazarlamaya
çalıştığı cihaz doktorların büyük çoğunluğu
tarafından çok pahalı ve gereksiz görülür bu da
cihaz satışlarını etkiler.Tüm birikimlerini ve
geleceğini bu cihazlara yatıran Chris’in hayatı
büyük bir çıkmaza girer.Kısa sürede Chris evinden
atılır,eşi(Linda) onu terk eder.Chris onun için her
şey olan küçük oğlu Christopher ile yapayalnız
kalır.Chris çaresizce bir yandan elinde kalan
cihazları pazarlamaya çalışır bir yandan da oğlu ile
ilgilenmeye çalışır.Günün belli bir kısmında onu Çin
mahallesinde bir kreşe bırakır.Akşama doğruda onu
oradan alır.Cüzdanın da üç-beş dolar kalan Chris’in
çırpınışları sonuçsuz kalır.Derken bir gün caddede
karşısına çıkan bir borsacı ona staj programına
katılmasını tavsiye eder.Chris hem staj programını
tamamlayıp hem de küçük oğluna bakmak
zorundadır.Yeni bir iş ve gelecek umudu aslında
içinde büyük bir potansiyel barındıran Chris için
yeni bir motivasyon olur ama bu ikisi içinde hiç
kolay olmayacaktır.Bir baba ve bir insan için
yaşanabilecek ama istisnasız herkesin yaşayabileceği
durumları gözler önüne sermesi ve farklı katmanlarda
hayatı ve bizi insan yapan nitelikleri sorgulaması
açısından güzel bir yapım…Aslında burada
gerçekleştirilen bir kurgu olmanın ötesinde hayatın
içinden çıkmış olması ve yaşadığımız ülkelerde ve
toplumların içinde her gün yaşanılan yada farklı
örnekleri olan bir duruma işaret etmesi.Bunu sadece
kapitalist sistem veya onun insanlara,bireylere veya
topluma olan yansımalarıyla sınırlandırmak yanlış
olacaktır.Filmin başlarında bir o kadar ironik ve
bir o kadar sorgulanması gereken bir sahne var ki!
Ana bulvarlardan birinde birçok insan karşılıklı
yürümekte ve yerde sere serpe bir adam(İnsan!)
yatmakta fakat bunca insandan bir tanesi bile bu
insanı bırakın yerden kaldırmayı sanki o orada hiç
yokmuşçasına,aralarında varolmayan bir
nesneymişçesine geçip gitmekte.Bu sahne sadece
Amerika da değil dünyanın her yerinde yaşanan bir
sahne.Acaba biz neyi paylaşamadık? Bizlerde bu
paylaşımsızlığı,duygusuzluğu oluşturan neydi? Neydi
bizleri insani vasıflardan uzaklaştırıp
insanlığımızı unutup “insansı” hale sokan? Özellikle
bu şu an ve yakın gelecekte kendimize sıkça
soracağımız bir soru olacaktır.Çünkü insanlık gün
geçtikçe
paylaşımsızlığa,yalnızlığa,sevgisizliğe,doyumsuzluğa
ve kendi de dahil olmak üzere her şeyi tüketmeye
büyük bir hızla devam etmekte..
Denebilir ki
bunun filimle ne alakası var! Bizler diyoruz ki bu
yapıttan yola çıkarak olaylara tüm boyutları ile ve
evrensel bir bakış açısıyla yaklaşıldığı zaman
sadece bu filmin içinde anlatılanlar değil,içinde
barındırdığı dram değil ama bu filmin özünden yola
çıkıldığında bir zincirin halkaları gibi o kadar
farklı katmanlar ve olgular çıkıyor ki karşımıza bu
yazımızda bunların tümüne yer vermemiz
olanaksız.Bizler önyargısız bir biçimde kendi bakış
açımızı oluşturup,kendi vizyonumuzu,çıkarımlarımızı
ortaya çıkaralım.Filmin içinde olabilecek
gizleri,sırları keşfetmeye-hissetmeye çalışıp ve her
ne olursa olsun bir başkasının
söylemesiyle,anlatmasıyla taklitçi bir zihniyetle
değil kendi isteğimizle yapıtları
incelemeye,seyretmeye çalışalım..Filmimize geri
dönecek olursak filmin görüntü yönetimi 80’li
yıllarda geçen hikayenin dokusunu seyirciye
hissettirebilmesi bakımından başarılı olarak
nitelendirilebilir.Tabi ki bunda filmin sanat
yönetimi de önemli bir rol oynuyor.Filmin
müziklerine gelecek olursak türü dram olan ve
özellikle duygusal sahnelerin yer aldığı bu yapım
da müzik çok daha etkili kullanılabilirdi.Bu filmin
yönetmeni ve müzik yazarı arasında abartıya
kaçmamak,dramı ve oyunculuğu öne çıkarmak için
alınmış bir karar olabilir ama yinede müzikler
özellikle kilit sahnelerde o duyguları seyirciye
daha yoğun aktarmak için
kullanılabilirdi.Dolayısıyla filmin müziklerinin
seyircinin karakterlerin duygu yoğunluğunun
derinlerine inmesinde biraz da geri planda kaldığını
görüyoruz.Filmdeki oyunculuklara gelince bu yapımda
Chris rolünde izlediğimiz Will Smith kariyerini
sağlamlaştırmakla kalmıyor farklı ve çok yönlü
rollerinde altından kalkabileceğini
gösteriyor.Sadece şarkıcı ve popüler aksiyon film
yıldızı olmadığını,karakter oyunculuğu da
yapabileceğini bizlere gösteriyor.Bu da ona bir
Oscar adaylığı getiriyor.Her ne kadar Oscar’ı
meslektaşı Forest Whitaker almış olsada.Bu yapımda
Will Smith’in oğlu rolünde izlediğimiz Jaden Smith
gerçek hayatta Will Smith’in oğlu.Görünen o ki küçük
oyuncumuz babasının izinden gitmeye kararlı ve
gösteri dünyasını sevmişe benziyor.Bu tip projelerde
gerçek bir baba-oğlun kendi rollerini yerine
getirmesi performansları etkileyebilir ama burada bu
riskin altından başarı ile çıkıldığını söylemek
mümkün.Özellikle yapımla ilgili önemli bir ayrıntıda
filmde gerçek evsiz insanların figüran olarak yer
alması ve evsizler yurtlarında kalabilmek için
kuyruklar bekleyen bu insanların durumunu da gözler
önüne sermesi.Filmde kanımca 80’lerde ki “Reagan”
yönetimine de eleştirisel yaklaşılıyor.Amerikan
ekonomisinin açıklarından bahseden Reagan yönetimi
öte yandan çok iyi hatırlayabileceğiniz gibi
milyarlarca doları kendi ve tüm dünya insanlarını
hiç düşünmeden “Yıldız Savaşları” Projesine ve
silahlanmaya aktardı.Sorgulayan,düşünen bir insan
için bu paraların küçücük bir kısmı ile bu insanlara
nasıl yardım edilebilirdi? İçlerinde yeşerecek
küçücük bir umut,bir parça ekmek,bir bardak sıcak
çay,sıcak bir yatak! Gerçekten bu kadar mı zor!
İnsan dehşete kapılıyor.Herkes Cennetleri
“Ötelerde-Uzayda” bir yerde arıyor.Halbuki o Cennet
zaten özümüzde,bilincimizde.Bizler kendimizin
sandığımız bu zenginlikleri neye veya nelere
harcıyoruz? Aşkla paylaşımın cennetleri
getireceğinden bihaber yaşayıp kendimize ve
birbirimize zulmedip duruyoruz.Biz özümüzden gelen
sevgi ile karşılıksız olarak her şeyi paylaşır isek
bu bizlere ziyadesiyle güzel bir sürpriz olarak
döner;ya bir “Selam!”,ya bir aşk!ya da ölüm ötesi
sonsuz yaşamın sonsuz güzellikleri olarak!!
Asla
Unutmayalım ki;“Sahip olduklarımız
Paylaştıklarımız Kadardır”
Paylaşımımızın Sevgi
olması Dileğiyle… |