Uzlaşı kültürünü geliştirebilmek
Nazım Akpınar
 

Yazımıza başlarken öncelikle uzlaşı kelimesini kısaca irdeleyelim. Kelimeyi us-laşı olarak aldığımızda akıl birliği, fikir alış verişi, paylaşım gibi anlamlarla karşılaşırız.Örneğin “uslan” kelimesi esasen akıllan, “şuurlan” anlamınadır.”Uzlaşı”, farklı görüş ve düşüncelerin bir araya gelerek belirli müştereklerde ve ortak paydada birleşilmesini ifade etmektedir.Özellikle 2000’li yılların dünyaya açılan ülkelerinden olan Türkiye’mizin bu kültürü kendi bünyesinde gerçek anlamda yerine oturtmasının zamanı gelmiştir.Ülkemizin siyasal, sosyal ve stratejik gelişmelerde karşılaştığı en önemli engellerden biri şüphesiz ki uzlaşı kültürünü tam olarak geliştirememesidir.Sorunun temeline indiğimizde ise sınıfsal ve bölgesel ayrımlarla birlikte tarafgir tutumdan kaynaklanan ötekileştirme anlayışının hâkim olduğu görülecektir. Bu ayrışma gerek sosyal, gerek siyasal, gerekse dinsel alanda yaşanabilmektedir.”Tarafgirlik Üzerine” başlıklı yazımızda meselenin temeline bir nebze değinmiştik. Tekrar okumanızı tavsiye ederiz.Zira, objektif ve tarafsız tutum muhafaza edilemezse olayları bir sistem ve bütün olarak görüp değerlendiremeyiz.Sonuçta da mesele tek yönlü ele alınarak yanılgıya düşülür.

Uzlaşı kültürünün geliştirilmesinde ortak aklın işletilmesi de önem arz etmektedir. Ortak akıl, deyim olarak yeni kullanılmakta olan bir ifade. Biz bu deyimi,aklın ve düşüncenin,belirli meselelerin hallinde müşterek olarak işletilmesi anlamında ele alıyor ve değerlendiriyoruz.Şayet ortada bir sorun varsa ve bu sorun toplumun tüm kesimlerini ilgilendiriyorsa, bu tarz bir girişim kaçınılmazdır ve zorunludur. Toplumun her katmanında insana birey olarak bu sorumluluk düşmektedir.Başta ülke yöneticileri olmak üzere vizyon belirleyici tüm sivil toplum kuruluşları ve de sanatçı kesimi de dahil herkes üzerine düşeni yapmak durumundadır. Başka bir deyişle ülke gelişimine engel bir sorun belirmişse ve bu sorun halledilecekse siyasetçi kesimi siyasi maharetini sorunu çözme noktasına yoğunlaştırırken örneğin bir sanatçı da sanat yeteneğini yine bu noktaya endeksleyebilmelidir. Buna örnek olarak hiciv sanatını verebiliriz.Önemli olan sorunu kangrenleşmeden,anlayış ve istikrarla çözüme kavuşturabilmektir.Bunu toplum olarak başarmamız pek te zor gözükmüyor.Yeter ki iç barışı, huzuru ve kardeşliği referans alabilelim. Bu gerçekleştiği taktirde görülecektir ki, önümüzde biriken çığ gibi problemler, güneşin altındaki kar misali eriyip gidecektir. Böylelikle ülkemizin çağdaş uygarlık yarışında mesafe alma hızı gelişmiş olacaktır.Uzlaşı kültürünü geliştiremeyen toplumlar her zaman geri kalmaya,huzursuzluğa ve istikrarsızlığa mahkumdur.

Uzlaşıyı tesis ederken dikkat edilmesi gereken en önemli faktör ise kanımca ortak aklın, ortak değerler istikametinde işletilip geliştirilmesidir. Sosyal ve kültürel değerlerimiz başta olmak üzere öz kimliğimize dayalı tüm kazanımlarımızı sonuna kadar tüm imkanlarıyla değerlendirmeli ve böylece gelişmekte olan diğer ülkelere örnek olabilmeliyiz. Potansiyel olarak büyük bir güce sahip olduğumuz bilinen bir gerçeklik. Elimizdeki mevcut potansiyelleri daha da geliştirme adına nelerin yapılabileceği de ortada. Bu noktada ülke olarak üzerimize düşen, kendi iç dinamiklerimizi, uzlaşı kültürünün de desteğini alarak güçlendirebilmektir. Değişen dünya konjonktürüne göre belirli atılım ve devrimleri madden ve mânen kısa sürede gerçekleştirerek geleceğin dünyasında yerimizi şimdiden almalıyız. Hızla gelişen ve değişen dünyada ilerlemenin ön şartı da öncelikle anlayışta reform yapabilmektir. Anlayışımızı,yeni verilerle geliştirebilir ve yenileyebilirsek uzlaşı da kendiliğinden gelecektir.Dolayısıyla, her türlü yeni gelişimi, çağın gerisinden takip etmekte ısrar eden anlayışlar ve fasit bir dairesel döngüde takılıp kalan kesimler, uzlaşı kültürünü kati surette yakalayamayacaklardır.

 

 

 
 
Samsun - 13.05.2008
ahad103@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com