Vericilik vasfı
her zaman cömert ruhların şiarı ve seçkin bir özelliği
olagelmiştir.Sevgi hissini gerçek manada yaşayabilenler
bu karşılıksız akışın verdiği coşkuyla elindekileri,
imkanları nispetinde çevreleriyle paylaşmanın hazzını ve
sevincini yaşarlar.Verebilmek, sonsuzlaşmanın en başta
gelen yöntemi ve en emin yoludur.Kur’an bu sırrı
“Sevdiğiniz şeylerden bol bol vermedikçe sonsuzluğa ve
mutluluğa erişemezsiniz” ayetiyle sır ehliyle
paylaşmıştır.Tüm Rasuller ve Veliler, her zaman ve
zeminde vericiliği yaşamışlardır.Verdiğimiz hiçbir şey,
hiçbir zaman karşılıksız kalmamaktadır yaşam sisteminin
işleyişi gereği olarak.Ne fedakarlıkta bulunabilirsek
misliyle bize de verilmektedir İlahi lütuf yollu
olarak.Bire on, bire yüz tabirleri, Kur’an sembolizminde
önemli bir gerçeği ifade etmektedir derin tefekkür ehli
için.O da Allah yolunda infak etme durumunda sistemin
gereği olarak otomatik bir artışın yaşanacağı ve
kesinlikle bir azalma ve kaybın söz konusu olmayacağı
gerçeğidir.Bununla alakalı yaşanmış birçok tecrübe
örneği verilebilir.
Kur’an
vericiliği fedakarlık noktasında överken, tersi bir
gayreti ise devamlı surette yermiştir.”Altın ve gümüşü
biriktirip de Allah yolunda harcamayanlara elem verici
azabı müjdele” ayetinde, Altın ve gümüş ifadeleri,
insanın değer verdikleri metaları ifade etmektedir.Bu
noktaya işaret edilerek insanın değer verdiği tüm
kazanımların en büyük değer olan insanla paylaşılması
suretiyle gerçek manada değer kazanabileceği vurgulanmak
istenmiştir kanımca. Başka bir deyişle, insanın
kadir ve kıymeti, fedakârlığı ölçüsünde tahakkuk
etmektedir.Nimetleri ve imkânları paylaşabilmek, insanı,
varlık mertebelerinde yükseltirken, bu imkanlardan
insanları mahrum etmekse yokluğa (adem alemine) dönük
bir gayret olarak belirmektedir.Ünlü İngiliz Edebiyatçı
Shakespear bu gerçeği “Olmak ya da olmamak”(To be or not
to be) deyimiyle bir anlamda dile getirmiştir.
Mutlu ve ideal
bir toplumun oluşup yeşerebilmesinde de vericiliğin
pratikte yaşanabilmesi hayati öneme haizdir.Zira
paylaşım, güzel bir dünyanın (New World) yeniden inşası
noktasında hem anahtar hem de metottur.Yeni dünyanın
yeniden keşfi, bu anahtarın kullanılmasında yatmaktadır.
Süleyman’ın devletine erişmede
Süleyman’ın anahtarı kullanılmalıdır.Zira mülkün
Süleyman’ı olmak büyük ölçülerde fedakarlığı ve
hasbiliği gerektirir.Aksi gayretler ise insanı
cimrilikte, hırsta ve maddeci anlayışta bloke edecektir.
Hali vakti
yerinde, ticaretle uğraşan inançlı bir tüccar esnaf
düşünün.Bu insanın samimi ve dost olduğu belirli bir
müşteri çevresi bulunuyor.Bir gün bir müşterisi
taksitini ödemek için ya da ziyaret amacıyla mağzadan
içeri girince dükkan sahibi tebessümle sesleniyor.”OOOO
Kapitalist kardeşim hoş geldin.Pamuk eller cebe.Çıkar
bakalım paracıkları!”Bu ifade her ne kadar espri
niyetiyle söylense de günümüz insanının ister istemez
içine sürüklendiği kapital (para) endeksli yaşam tarzını
örneklemesi noktasında oldukça manidardır.Oysa ki para,
insan ilişkilerinde bir vasıtadır.Para amaç haline
geldiğinde dejenerasyon başlamaktadır otomatik olarak.
Yaşadığım şehir
olan Samsun için ölü para şehri benzetmesi yapılmasına
şaşmamak gerekir. Halbuki Samsun ilimiz, ticaret ve
sanayi şehri olarak biline gelir. Ama maalesef günümüzde
parayı kaybederim korkusuyla piyasaya sürmeden atıl
vaziyette bankalarda bekleten ve yastık altı eden
insanların çoğunlukta olduğu faizci bir şehir konumuna
gelmiş ve getirilmiştir.Bu da üretim ve yatırımı
engelleyerek işsizliği körüklemektedir.Milli
Mücadelemizin sembol şehri olan Samsun ilinin bu duruma
getirilmesi bizleri üzmektedir.Bu sadece bir
örnektir.Örnekler çoğaltılabilir.
Yüce kitabımız çağlar öncesinde yaktığı meşaleyle malın
putlaştırılmasının temel sebebi olan para ve madde
hırsının karanlıklarını izale etmeye çalışır.Servet ve
refahla şımarmış kitleleri de her fırsatta
yerer.Meseleyi toparlayacak olursak, inançlı bireyler
olarak üzerimize düşen en önemli görev, misyon
noktasında egoya dayalı her türlü hırs ve egodan
arınmış, çağının üstünde bir insan modelini dünyaya bir
kere daha sunabilmemiz ve böylelikle aşkın,
fedakârlığın, feragâtin timsali örnek bir ülke ve toplum
olabilmek için vericiliği pratikte yaşayabilmemizdir. |