Ve
lâ nükellifü nefsen illâ vüs'ahâ.... (23/62)
Biz, hiç
kimseyi gücünün yettiğinden fazlası ile yükümlü kılmayız!..
.... efelâ ta'kilûn.
(23/80)
Hâlâ akletmeyecek misiniz?..
.... rabbi eûzu bike
min hemezâtiş şeyâtîni. Ve eûzü bike rabbi en yahdurûn.
(23/97-98)
De ki: Rabbim,
şeytanın saptırmalarından sana sığınırım.. Onların huzurumda
bulunmalarından da sana sığınırım, rabbim!..
Hattâ izâ câe
ehadehümül mevtü kâle rabbirciûn. Leallî
a'melü sâlihan fîmâ teraktü, kellâ, innehâ kelimetün hüve kâilühâ,
ve min verâihim berzehun ilâ yevmi yüb'asûn; (23/99,100)
Nihayet,
onlardan her birine ölüm geldiğinde, "Rabbim beni dünyaya
geri gönder, ta ki boşa geçirdiğim hayatımı orada bıraktıklarımla,
yararlı çalışmalarla değerlendireyim" derler. Asla!, bu,
diyenin geçersiz görüşüdür. Onların ardında, Ba's (mahşer) gününe
kadar sürecek kabir alemi vardır.
Feizâ nüfiha fissûri
felâ ensâbe beynehüm yevme izin ve lâ yetesâelûn. (23/101)
Toplu ba's için
sûra üflendiğinde aralarında ne soy sopluk vardır, ne de bir
birlerini sorup soruşturabilirler.
Kâle kem lebistüm fil
ardı adede sinîn. (23/112)
(Allah, inkârcılara):"Yer
yüzünde kaç yıl kaldınız?." der
Kâlû lebisnâ yevmen
ev ba'da yevmin fes'elil âddîn. (23/113)
(Onlar da):
"Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık" derler.
Kâle in lebistüm illâ
kalîlen lev enneküm küntüm ta'lemûn. (23/114)
(Allah)
"Sadece az bir süre kaldınız" buyurur...
Rabbiğfir verham ve
ente hayrur rahimîn. (23/118)
Rabbim mağfiret
et, merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!..
NÛR
.... tekûlûne bi efvâhiküm
mâ leyse leküm bihî ılmün ve tahsebûnehû heyyinen ve hüve ındellâhi
azîm. (24/15)
Hakkında bilgi
sahibi olmadığınız şeyi, ağızlarınızda geveleyip durursunuz.
Bunun önemsiz olduğunu sanırsınız. Halbuki bu, Allah indinde çok
büyüktür.
.... ve lev lâ fadlullâhi
aleyküm ve rahmetühû mâ zekâ minküm min ehadin ebeden ve lâ
kinellâhe yüzekkî men yeşâ'. (24/21)
Eğer üzerinize
Allah'ın fazlı ve rahmeti olmasaydı, sizden hiçbiriniz ebediyyen
temize çıkmazdınız. Fakat, Allah dilediğini tezkiye eder (arındırır).
Allahu nûrussemâvâti
vel'ard meselü nûrihî kemişkâtin fîhâ misbah, el misbâhu fî zücâceh,
ez zücâcetü keennehâ kevkebün dürriyün yûkadü min şeceratin
mübâreketin zeytûnetin, lâ şarkıyyetin ve lâ ğarbiyyetin yekâdü
zeytühâ yudî ü ve lev lem temseshü nâr . Nûrun alâ nûr,
yehdillâhü li nûrihî men yeşâ' ve yedribüllâhül emsâle linnâsi
vallâhü bi külli şey'in Alîm . (24/35)
Allah, semâların
ve yerin nûru'dur.
O'nun nurunun misâli, içinde çerâğ bulunan bir kandildir.. Çerâğ,
gökte parlayan inci gibi parlak bir fanus içindedir ki, doğuya da
batıya da nispet edilmeyen mübarek zeytin ağacından tutuşturulur.
Bu ağacın yağı, ona ateş dokunmasa da kendiliğinden ışık saçar.
Nur üstüne nûr'dur, O..
Allah, nuruna, dilediğini hidayet eder. Allah, insanlara böyle misâller
getirir. Allah, her şeyi bilendir.
Fî büyûtin ezinellâhü
en türfea ve yüzkere fîhesmühü yüsebbihu lehu fîhâ bilğuduvvi
vel'âsâl. (24/36)
(bu kandil)O
evlerde yakılır ki, Allah, onların ta'zim edilmesine ve içlerinde
isminin teşbih edilmesine izin vermiştir. Orada sabah akşam O'nu teşbih
ederler.
Ricâlün lâ tülhîhim
ticâretun ve lâ bey'un an zikrillâhi, ve ikâmis salâti ve îtâiz
zekâti yehâfûne yevmen tetekallebu fîhil kulûbü vel ebsâr.
(24/37)
Bu rical ki,
ticaret ve alış-verişleri onları, Allah'ı zikretmekten, namazlarını
ikame ve zekâtlarını eda'dan alıkoymaz!.. Onlar, kalplerin ve gözlerin
döneceği günden korkarlar...
Liyecziyehümüllâhü
ahsene mâ amilû ve yezîdehüm min fadlih vallâhu yerzüku men yeşâü
bi ğayri hisâb. (24/38)
Allah, onları,
amellerinin en güzeli ile mükâfatlandırır ve lûtfunu ziyadeleştirir.
Allah, istediğini hesapsız şekilde rızıklandırır.
09/04/2002
http://sufizmveinsan.com
|