KASAS
SÛRESİ
Kâle
rabbi innî zalemtü nefsî fağfirlî feğafera leh..,. (28/16)
"Rabbim,
nefsime zulmettim, beni bağışla," dedi.. Bunun üzerine Allah,
O'na mağfiret etti..
Felemmâ
etâhâ nûdiye.... mineş şecerti en yâ Mûsâ innî enellâhü
rabbül âlemîn, (28/30)
Ağaçtan şöyle
nidâ olundu:
"Ya Mûsa, Ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'ım!..
Fe
in lem yestecîbû leke fa'lem ennemâ yettebiûne ehvâehüm ve men
edallü mimenittebea hevâhü biğayri hüden minellâh.... (28/50)
Senin davetini
kabul etmezlerse bil ki, onlar hevâlarına tâbi oluyorlar. Allah'ın
hidayeti olmaksızın hevâlarına tâbi olanlardan daha sapık kim
olabilir?..
....
ve kâlû lenâ a'mâlünâ ve leküm a'mâlüküm selâmün aleyküm
lâ nebteğîl câhilîn. (28/55)
"Bizim
amellerimiz bize, sizin amelleriniz size.. Emniyettesiniz!.. Biz
cahillerle uğraşmayız!..
İnneke
lâ tehdî men ehbebte ve lâkinellâhe yehdî men yeşâ'. (28/56)
(Habibim!.) "Doğrusu sen, her sevdiğini hidayete erdiremezsin!.
Ancak Allah, istediğine hidayet eder!..
....
min şey'in femetâul hayâtid dünyâ ve zînetühâ ve mâ ındellâhi
hayrun ve ebgâ efelâ ta'kılûn. (28/60)
Dünya hayatının
mallarından ve güzelliklerinden hiç bir şey Allah indinde hayırlı
ve kalıcı olanlar gibi değildir. Hâlâ akletmeyecek misiniz?..
Ve
rabbüke yahlügu mâ yeşâü ve yahtâr, mâ kâne lehümül hıyerah....
(28/68)
Rabbin dilediğini
halk eder ve dilediğini seçer.. Onların ihtiyarları (tercih hakları)
yoktur, insanlar takdirlerindekini yapmak zorundadır...
Felâ
tekûnenne zahîran lil'kâfirîn. (28/86)
Sakın gerçeği örtenlere arka çıkma!..
Ve
lâ ted'u meallâhi ilâhen âhar, lâ ilâhe illâ HÛ, küllü şey’in
hâlikün illâ vechehû, lehül hükmü ve ileyhi turceûn. (28/88)
Allah yanı sıra
tanrı edinme!.. Tanrı yoktur, yalnız HÛ.. O'nun vechi, haricinde
her şey"YOK"tur.. Hüküm O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz!..
ANKEBÛT
SÛRESİ
Ehasiben
nâsü en yutrekû en yekûlû âmennâ ve hüm lâ yuftenûn. (29/2)
İnsanlar,
imtihandan geçirilmeden, sadece "iman ettik" demekle bırakılacaklarını
mı sanırlar?..
Ve
men câhede feinnemâ yücâhidü li nefsihî , innellâhe le ğaniyyün
anil âlemîn (29/6)
Mücahede eden,
kendi nefsi için mücahede etmiş olur. Kesinlikle Allah, alemlerden
Ganî'dlr
Ve
vessaynel insâne bivâlideyhi hüsnâ , ve in câhedake lituşrike bî
mâ leyse leke bihî ılmün felâ tütı'hümâ.... (29/8)
Biz İnsana,
ebeveynine iyi muamelede bulunmasını tavsiye ettik.. Eğer onlar
seni, hakkında bilgi sahibi olmadığın bir konuda şirke zorlarlar
ise, itaat etme!..
Ve
kâlellezîne keferû lillezîne âmenuttebiû sebîlenâ vel nehmil
hatâyâküm vemâ hüm bihâmilîne min hatâyâhüm min şey'....
(29/12)
Kâfirler, iman
edenlere: "Bizim yolumuza tâbi olun, sizin günâhlarınızı
biz yüklenelim." derler.. Halbuki onların hatalarından bir şey
yüklenecek değillerdir.
Ve
mâ alerrasûli illel belâğul rnübîn. (29/18)
Rasûl'e düşen,
apaçık bir uyarıdır...
Yuazzibü
men yeşâü ve yerhamü men yeşa’ ve ileyhi tuglebûn. (29/21)
O, dilediğine
azâb, dilediğine hidâyet verir.. Ve, O'na döndürüleceksiniz!..
....İnnî
mühâcirün ilâ rabbî , innehû hüvel Azîzül Hakîm. ( 29/26)
(İbrahim dedi ki): "Ben, Rabbime hicret ediyorum.. Muhakkak O,
Azîz ve Rahim'dir..
Kâle,
rabbinsur nî alel'kavmil'müfsîdîn. (29/30)
(Lût)"Rabbim,
fesadçılar kavmine karşı, bana yardım lütfet.." dedi.
....
Ve zeyyene lehümüş şeytânü a'mâlehüm fesaddehüm anissebîli
ve kânû müstebsırîn. (29/38)
Şeytan, onlara
yaptıkları işleri güzel gösterip böylece onları doğru yoldan
(Allah öğretisinden) saptırdı.
30/04/2002
http://sufizmveinsan.com
|