Bazı Ayetler ve Anlamları -26-


İnnâ nahnu nuhyil mevtâ ve nektübü mâ kaddemû ve âsârehüm , ve külle şey'in ahsaynâhü fî imâmin mübîn. (36/12)
Kesinlikle biziz, ölüleri dirilten, onların bütün fiillerini, bıraktıkları her izi, yazarız. Biz her şeyi İMAM-l MUBİN'de iHSA ettik!..

Vadrib lehüm meselen eshâbel karyeh, iz câehel mürselûn. (36/13)
O yerleşim bölgesinin halkını hatırlat, ki onlara Resuller gelmişti.

İz erselnâ ileyhi müsneyni fekezzebû hümâ feazzeznâ bisâlisin fekâlû innâ ileyküm mürselûn. (36/14)
Hani, biz o halka, iki Resul göndermiştik, ki onların ikisini de yalancı saymışlardı da, bir üçüncüsüyle desteklemiştik. Onlar hep beraber "Biz size gönderilmiş elçileriz" dediler...

Kâlû mâ entüm illâ beşerün mislünâ ve mâ enzeler Rahmânü min şey'in in entüm illâ tekzibûn. (36/15)
Dediler; "Siz de bizim mislimiz üzere beşerden başka bir şey değilsiniz... Rahman bir şey inzal etmemiştir..." Hem siz, sırf yalan söylüyorsunuz.

Kâlû rabbünâ ya'lemü innâ ileyküm lemürselûn.(36/16)
Dediler (Resuller); Rabbimiz bilendir, elbette biz size gönderilmiş Resulleriz.

Ve mâ aleynâ illel belâğul mübîn. (36/17)
Bize düşen size açık seçik tebliğde bulunmaktır.

Kâlû innâ tetayyernâ biküm lein lem tentehû lenercümenneküm ve leye messenneküm minnâ azâbün elîm. (36/18)
Siz bize uğursuzluk getirdiniz; vazgeçmezseniz, sizi taşlarız ve bizden azaba yol açacak olaylarla karşılaşırsınız.

Kâlû tâirüküm meaküm , ein zükkirtüm, bel entüm kavmün müsrifûn.(36/19)
Uğursuzluk kendinizdendir, dediler (Resuller)... Tavsiyelerimizi uğursuzluk diye mi anlıyorsunuz. Hayır, siz haddi aşan bir topluluksunuz.

Ve câe min aksal medîneti racülün yes'â kâle yâ kavmit tebiul mürselîn. (36/20)
Şehrin bir ucundan koşarak gelen adam seslendi: Ey kavmim. Resullere uyun!..

İttebiû men lâ yes'elüküm ecren ve hüm mühtedûn. (36/21)
Sizden bir karşılık istemeyen, hidayet üzere olanlara uyun.

Ve mâ liye lâ a'büdüllezî fetaranî ve ileyhi turceûn. (36/22)
Nasıl kulluk etmem ki beni bu şekilde yaratan Allah'a; ki O'na
döneceksiniz.

Eettehizü min dûnihî âliheten in yuridnir Rahmânü bidurrin lâ tuğni annî şefâatühüm şey'en ve lâ yünkizûn. (36/23)
Tanrılar mı edinmemi istiyorsunuz!.. Rahman bana bir zarar dilerse, benim için şefaatları faydasızdır, beni kurtaramazlar.

İnnî izen lefî dalâlin mübîn. (36/24)
Tanrı edinirsem, kesinlikle açık seçik sapmış olurum.

İnnî âmentü birabbiküm fesmeûn. (36/25)
Muhakkak ben rabbinize iman ettim. Bunu duyun!..

Kîled hulil cenneh, kâle yâ leyte kavmî ya'lemûn. (36/26)
Ona, Cennete gir, denildi. Keşke kavmim bileydi, dedi..

Bimâ ğaferelî rabbî ve cealenî minel mükremîn. (36/27)
Rabbimin beni bağışladığını ve ikram görenlerden olduğumu...

Ve mâ enzelnâ alâ kavmihî min ba'dihî min cündin minessemâi ve mâ künnâ münzilîn. 36/28)
Ondan sonra kavminin üzerine gökten asker indirmedik; indirecek de değildik.

İn kânet illâ sayhaten vâhideten feizâ hüm hâmidûn. (36/29)
Onlara bir sayha yetti.. Bir anda yok oldular.

Yâ hasreten alel ıbâd , mâ ye'tîhim min rasûlin illâ kânû bihî yestehziûn. (36/30)
Ne yazık şu kullara ki, onlara bir peygamber geldiğinde, onunla alay ederler.

Elem yerev kem ehleknâ kablehüm minel kurûni ennehüm ileyhim lâ yerciûn. (36/31)
Görmüyorlar mı, kendilerinden önce biz nice nesiller helak ettik, peygamberleri değerlendirmedikleri için; ki onların geri dönüşü söz konusu değildir.

18/06/2002
http://sufizmveinsan.com

Ön sayfa