Bazı Ayetler ve Anlamları -27-


Ve in küllün lemmâ cemîun ledeynâ muhdarûn
Onların hepsi de huzurumuza getirileceklerdir.

Ve âyetün lehümül ardul meyteh , ehyeynâhâ ve ahrecnâ minhâ habben feminhü ye'külûn.
Şu ölü toprak onlara bir ibrettir!.. Onu canlandırır, taneler yetiştiririz de yerler.

Ve cealnâ fîhâ cennâtin min nehîlin ve a'nâbin ve feccernâ fîhâ minel uyûn.
Hurmalıklardan, bağlardan bahçeler yarattık; pınarlar fışkırttık...

Liye'külû min semerihî ve mâ amilethü eydîhim , efelâ yeşkürûn. (36/31...35)
Bunların meyvalarından ve ürettiklerinden yesinler diye... Şükretmiyecekler mi?

Sübhânellezî halekal ezvâce küllehâ mimmâ tünbitül ardu ve min enfüsihim ve mimmâ lâ ya'lemûn.
Yerden oluşan şeylerden, nefislerinden ve daha bilmedikleri şeylerden çiftleri yaratan Allah Sübhandır.

Ve âyetün lehümül leyl , nesleh minhün nehâre feizâhüm müzlimûn.
Gece de onlar için bir ibrettir. Gündüzün ışığını çektiğimizde zulmet içinde kalırlar.

Veş şemsü tecrî li müstekarrin lehâ , zâlike takdîrül Azîzil Alîm.
Güneş de yörüngesinde istikrarlıdır. Bu, Aziz ve Alim olanın takdiridir,

Vel kamere kadernâhü menâzile hattâ âdekel urcûnil kadîm.
Aya da bir yörünge takdir ettik. O bu yörüngede ilerlerken eğri hurma dalı gibi görünür.

Leşşemsü yenbeğî lehâ en tudrikel kamere ve lelleylü sâbikun nehar , ve küllün fî felekin yesbehûn. (36/36...40)
Ne güneş aya yetişir, ne de gece-gündüz aynı anda oluşur. Hepsi de kendi yörüngelerinde dönerler.

Ve âyetün lehüm ennâ hamelnâ zürriyyetehüm fil fülkil meşhûn.
Onların evladlarıyla dolu gemilerin taşınmaları da bir ibrettir.

Ve haleknâ lehüm min mislihî mâ yerkebûn.
Ve daha bunun gibi binecekleri nice şeyleri yarattık.

Ve in neşe' nuğrikhüm felâ sarîha lehüm ve lâ hüm yünkazûn.
Dilemiş olsaydık onları batırırdık da, ne kimse yardımlarına koşabilirdi, ne de kurtulabilirlerdi.

İllâ rahmeten minnâ ve metâan ilâ hîn.
Ancak bir rahmet olarak bir zamana kadar yaşamalarını istedik.

Ve izâ kîle lehümütekû mâ beyne eydîküm ve mâ halfeküm lealleküm turhamûn. (36/41...45)
Önünüzden ve arkanızdan korunun ki rahmete eresiniz, (dendiğinde yüz çevirirler).

Ve mâ te'tîhim min âyetin min âyâti rabbihim illâ kânû anhâ mu'ridîn.
Onlara bir Allah ayeti gönderilince, yüz çevirirler...

Ve izâ kîle lehüm enfikû mimmâ razekakümüllâhü kâlellezîne keferû lillezîne âmenû enut ımu men lev yeşâullâhü et'amehû in entüm illâ fî dalâlin mübîn.
Onlara, Allah'ın size verdiği rızktan başkalarına da bağışlayın dendiğinde, gerçeği örtücüler, iman ehline "Allah dileseydi onlara da verirdi. Siz aldanıyorsunuz, gerçeği göremiyorsunuz" derler.

Ve yekûlûne metâ hâzel va'du in küntüm sâdıkîn.
"Sözünüz doğru ise, ne zaman tehdidiniz yerine gelecek" derler.

Mâ yenzurûne illâ sayhaten vâhideten te'huzühüm ve hüm yehıssimûn.
Onların beklediği tek bir sayhadır ki, onları birbirleriyle çekişirken götürüverir!..

Felâ yestetî ûne tavsiyeten ve lâ ilâ ehlihim yerciûn. (36/46...50)
Artık ne bir şey vasiyet edebilirler, ne de ailelerinin yanına dönebilirler.

Ve nüfiha fis sûri feizâhüm minel ecdâsi ilâ rabbihim yensilûn.
Sur üfürülür... Kabirlerinden çıkarak Rablerinin hükmüne yönelirler.

Kalû yâ veylenâ men beasenâ min merkadinâ hâzâ mâ ve ader Rahmânü ve sadekal mürselûn.
Eyvah, bizi kabirlerimizden kim çıkarttı, derler... Rahmân'ın vaadidir bu; ve Resuller gerçeği söylemiştir.

İn kânet illâ sayhaten vâhideten feizâhüm cemîun ledeynâ muhdarûn.
O tek sayhadır, hepsi toplanıp huzurumuzda olacaklardır.

26/06/2002
http://sufizmveinsan.com

Ön sayfa