Ş
Û R Â S Û R E S İ
Ha
Mîm . (42/1)
Ayn Sîn Kâf . (42/2)
...elâ innellâhe hüvel Ğafûrur Rahîm. (42/5)
Muhakkak ki Allah, Ğafur ve Rahîm'dir..
Vellezînet tehazû min dûnihî evliyâallâhü hafîzun
aleyhim.(42/6)
Allah'tan gayrını
kendine dost
edinenler (var
ya!,)... Onları
ayakta tutan, varlıklarını devam ettiren de Allah'tır.
...yüdhılü
men yeşâü fî rahmetihî ... (42/8)
Dilediğini, rahmetine dahil eder...
...rabbî
aleyhi tevekkeltü ve ileyhi ünîb. (42/10)
Rabbime
tevekkül ettim ve O' na yöneldim ..
...leyse
kemislihî şey', ve hüves Semîül Basîr. (42/11)
O'nun
misli hiç bir şey yoktur. Ve O , işiten ve görendir.
Lehû
mekâlîddüs semâvâti vel ard. (42/12)
Semaların ve yerin kilitleri, O'nun dur ..
Allâhu
tectebî ileyhi men yeşâü ve yehdî ileyhi men yünîb. (42/13)
Allah,
dilediğini kendine seçer ve kendine yönelenleri
hidayetlendirir.
Vemâ
teferrakû illâ min ba'di mâ câe hemül ılmü bağyen beynehüm...
(42/14)
Onlar,
kendilerine ilim geldikten sonra, ancak, aralarındaki hasetten dolayı
ihtilafa düştüler.
...vestekim
kemâ ümirte , velâ tettebi' ehvâehüm ... (42/15)
Emr
olunduğun gibi ol!.. Ve, onların hevâlarına tâbi olma!..
...elâ
innellezîne yümârûne fissâati lefî dalâlin beîd.
(42/18)
Dikkat edin ki, kıyamet
hakkında şüphe edenler, büyük
bir delâlettedirler.
Allâhü
latîfün bi ıbâdihî yerzüku men yeşâü ve hüvel Kaviyyül Azîz. (42/19)
Allah,
kullarına karşı lütuf sahibidir. Dilediğini rızıklandırır. Ve
O, Kavî (Tüm kuvvelerin oluşmasını sağlayan tek kuvvet sahibi)
ve Azîz (Hükmü geçerli, mutlak galip. Eşi ve benzeri olmayan)
dir.
..fein
yeşeillâhü yahtim alâ kalbike... (42/24)
Allah dilese, senin kalbine de mühür vururdu..
Ve
hüvellezî yakbelüt tevbete an ıbâdihî ve ya'fû anis seyyiâti
ve ya'Iemu mâ tef'alûn. (42/25)
O, kullarında tevbeyi kabul eder, günahları af eder. Ve, yaptıklarınızı
bilir..
Ve
yestecîbüllezîne âmenû
ve amilüssâlihâti ve yezîdühüm min fadlih...(42/26)
İman
eden ve
Salih amel işleyenlere icabet eder. Fazl ve keremini artırır.
Velev
besetallâhürrızka li
ıbâdihî lebeğav fil
ard. (42/27)
Allah, kullarına rızkı
bollaştırsaydı; yeryüzünde azıp, taşkınlık ederlerdi.
Vemâ
esâbeküm min musîbetin fe bimâ kesebet eydîküm ve ya'fû an kesîr.
(42/30)
Başınıza
gelen her musibet, kendi yaptıklarınızın karşılığıdır.
Allah,çoğunu af eder.
Femâ
ûtitüm min şey’in femetâul hayâtid dünya ... (42/36)
Size
verilen şey, dünya hayatının nimetidir.
Vellezîne
yectenibûne kebâirel ismi vel fevâhişe ve izâ mâ gâdibûhüm yağfirûn.
(42/37)
Onlar, günahın büyüklerinden ve çirkin davranışlardan kaçınırlar.
Öfkelendikleri zaman da, af ederler
...ve
ekâmüssalâte ve emrühüm şûrâ beynehüm ve mimmâ razeknâhüm
yünfikûn. (42/38)
Namazlarını
ikame eder, işlerini aralarında danışır ve kendilerine rızık
olarak verdiklerimizden infak ederler.
Ve
cezâü seyyietin seyyietün mislühâ , femen afâ ve esleha feecrühû
alellâh... (42/40)
Bir
kötülüğün cezası, o kötülüğün misli bir karşılıktır.
Kim af eder ve sulh tesis ederse, O'nun mükâfatı Allah kalındadır.
Ve
men yudlilillâhu femâ lehû min velliyyin min ba'dih . (42/44)
Allah'ın
delâlete düşürdüğüne artık,hiç kimsenin yardım ve dostluğu
mümkün değildir.
...ve
men yudlilillâhu femâ lehû min sebîl. (42/46)
Allah'ın
saptırdığı için artık kurtuluş yolu yoktur.
...Yahluku
mâ yeşâ'... (42/49)
(Allah)
dilediğini yaratır.
05/11/2002
http://sufizmveinsan.com
|