Ve
kezâlike evhaynâ ileyke rûhan min emrinâ , mâ künte tedrîmel
kitâbü ve lel îmânü ve lâkin cealnâhü nûran nehdî bihî men
neşâu min ıbâdinâ , ve inneke le tehdî ilâ
sırâtin müstekîm. (42/52)
Böylece
sana, emrimizden
bir ruh vahyattik.
Sen, kitab
nedir, iman
nedir bilmezdin.
Fakat biz,
kullarımızdan
dilediğimizi,
O'nunla
hidayete ulaştırdığımız bir nur kıldık. Şüphesiz ki
sen, doğru yola ulaştıransın.
Z
U H R U F S Û R E
S İ
İnnâ
cealnâhu Kur'ânen arabiyyen lealleküm ta'kilûn. (43/3)
Biz,
O'nu anlayasınız diye Arapça bir Kur'an olarak meydana getirdik.
Ve
innehû fî ümmil kitâbi ledeynâ lealiyyün hakîm. (43/4)
Ve
O, (Kur'an) indimizdeki Ümmü-l
Kitab'da Yüce ve Hakîm'dir..
Ve
cealû lehû min ibâdihî cüz'a , innel insâne lekefûrun mübîn.
(43/15)
Kullarından
bazıları O' na , cüz isnad ettiler. Şüphesiz insan, apaçık gerçeği,
örtendir.
Ve
men ya'şü an zikrir Rahmâni nükayyıd lehû şeytânen fe hüve
lehû karîn. (43/36)
Kim
Rahman'ın zikrinden yüz çevirirse ; biz ona şeytanı musallat
ederiz! Artık o, O'na arkadaş olur.
Ve
innehüm leyesuddûnehüm anissebîli ve yahsebûne ennehüm muhtedûn.
(43/37)
Muhakkak
ki şeytanlar onları hidayet yolunda saptırırlar.. Onlar ise hâlâ
hidayette olduklarını sanırlar.
Ve
len yenfeakümül yevme iz zalemtüm
enneküm fil azâbi müşterikûn. (43/39)
Nefsinize
zulmettiğiniz günde, hiç bir şeyin size faydası olmaz!..
Şüphesiz, azapta müştereksiniz!..
Efeente
tusmiussumme ev tehdil umye ve men kâne fî dalâlin
mübîn . (43/40)
Sağırlara
sen mi duyuracak veya körleri ve apaçık sapıklıkta olanlara
hidayet mi edeceksin?..
İnnellâhe
hüve rabbî Ve rabbüküm , fa'büdûh. (43/64)
Muhakkak
ki Allah, benim de, sizin de rabbinizdir. O'na ibadet edin!.
Ve
tilkel cennetülletî ûristümûhâ bimâ küntüm ta'melûn.
(43/72)
İşte,
yaptıklarınıza karşılık olarak size verilen Cennet, budur.
Ve
mâ zalemnâhüm ve lâkin kânû hümüz zâlimîn. (43/76)
Biz
onlara zulmetmedik.. Ancak onlar, kendilerine zulmettiler!..
Lekad
ci'nâküm bilhakkı velâkinne eksereküm lil hakkı kârihûn.
(43/78)
Yemin olsun ki, biz size Hak olarak
geldik. Ancak, çoğunluğunuz
Haktan hoşlanmayanlarsınız.
Fezerhüm
yehûdû ve yel'abû hattâ yülâkû yevme hümüllezî yûadûn. (43
/ 83)
Bırak
onları şimdi , kendilerine söz verilen güne kavuşuncaya kadar
oyalansınlar.
Ve
tebârekellezî lehû mülküs semâvâti vel ardı ve mâ beynehümâ
, ve ındehû ılmüs sâati , ve ileyhi turceûn. (43/85)
Semaların
ve yerin, ve her ikisi arasındakilerin mülkü ve tasarrufu yedinde
olan Allah, ne yücedir... Kıyamet anı'nın ilmi de, O'nun katındadır.
O'na döneceksiniz!..
D
U H Â N
S Û R E S İ
Hâ
mîm. (44/1)
Vel
kitâbil mübîn.
(44/2)
Kitab-ı
Mübîn hakkı için.
İnnâ
enzelnâhü fî leyletin mübâreketin innâ künnâ münzirîn.
(44/3)
Biz
O'nu mübarek bir gecede inzal etlik. Muhakkak
biz, uyarıcıyız...
Fîhâ
yufraku küllü emrin hakîm. (44/4)
Tüm,
hikmetli iş ve
oluşlar, O'nda ayırdedilir
Emren
min ındinâ , innâ künnâ mürsilîn. (44/5)
indimizden
Emr'i, muhakkak ki,
irsal ediciyiz,
Rahmeten
min rabbike innehû hüves Semîul alîm. (44/6)
Bu,
Rabbin'den bir rahmettir.. Şüphesiz O. Semi' (Yarattıklarının
hitabını her Hal ile algılayan)
va Basir (Yarattıklarının her halini değerlendiren) dir.
Rabbis
semâvâti vel ardı ve mâ beynehümâ in küntüm mûkınîn. (44/7)
İkan
sahibi iseniz bilirsiniz ki, O, semaların, yerin ve aralarındakilerin
Rabbi’dir.
17/12/2002
http://sufizmveinsan.com
|