Bazı Ayetler ve Anlamları -39-

Ve halekallâhüssemâvâti vel arda bil hakkı ve tüczâ küllü nefsin bi mâ kesebet ve hüm lâ yuzlemûn. (45/22)
Ve   Allah,   semaları   ve   yeri   Hak   olarak   yarattı.   Tüm   nefsler   yaptıklarının karşılığını alırlar. Onlara asla zulmedilmez!..

Eferaeyte menittehaze ilâhehü hevâhü ve edallehüllâhü alâ ılmin ve hateme alâ sem'ıhî ve kalbihî ve ceale alâ besarihi ğişâveh , femen yehdîhi min ba'dillâh , efelâ tezekkerûn. (45/23)
Hevasını kendisine ilâh edineni gördün mü!.  Allah, o'nu bir ilim üzere saptırmış , kulağını ve kalbini  mühürleyip,  gözüne de perde çekmiştir. Artık, Allah'tan başka kim o'na hidayet edebilir?.. Düşünmez misiniz?..

Ve mâ lehüm  bizâlike min ılm , in hüm  illâ yezunnûn.  (45/24)
Onların bu  konuda hiç bir bilgileri yoktur. Sadece, zanda bulunuyorlar..

Küllü   ümmetin   tüd'â   ilâ   kitâbihâ ,  elyevme   tüczevne      küntüm   ta'melûn. (45/28)
Her ümmet kendi kitabına çağırılır : "Bugün yaptıklarınızın  karşılığını  alacaksınız!."

İnnâ künnâ nestensihu mâ küntüm  ta'melûn.  (45/29)
Biz yaptıklarınızı muhakkak kaydederdik.

Zâliküm  biennekümüttehaztüm  âyâtillâhi  hüzüven  ve  ğarratkümül   hayâtüd dünyâ .... (45/35)
Siz Allah'ın âyetlerini alaya aldınız ,  dünya hayatı sizi aldattı. 

Felillâhil hamdü rabbis semâvâti ve rabbil  ardı  rabbil âlemîn.  (45/36)
Hamd ; semâların  Rabbi,  yerin  Rabbi ,  Rabbül  âlemin olan  Allah'a mahsustur.

Ve lehül kibriyâü fis semâvâti vel ardı ve Hüvel Azîz’ül Hakîm.  (45/37) 
Semâlarda ve yerde,  Kibriyâ, O’ na aittir. Ve  O,  Aziz (Eşi  benzeri  olmayan,   hükmü  geçerli,   mutlak  galip)  ve  Hakim  (Her Fiilinde bir hikmet,  bir sebep ve bir gerekçe yatan)' dir.

AHKAF    SÛRESİ

  haleknes  semâvâti  vel arda ve mâ  beynehümâ  illâ bilHakkı  ve ecelin müsemmâ ... (46/3)
Semâları, yeri ve aralarındakileri  Hak olarak,  belli  bir ecel  ile yarattık. 

İnnellezîne  kâlû  rabbünellâhü  sümmestekâmû  felâ  havfün aleyhim velâ   hüm yahzenûn. (46/13)
"Rabbimiz  Allah'tır " deyip, doğruluğa  sarılanlar  için  korku  yoktur. Onlar, mahzun da olmazlar.

Ve li küllin derecâtün mimmâ amilû , ve li yüveffiyehüm a'malehüm ve hüm lâ yuzlemûn. (46/19)
Herkes için yaptıklarına göre dereceler vardır. Allah, onlara yaptıklarının tam karşılığını verir... Kendilerine asla haksızlık edilmez!.

... ezhebtüm  tayyibâtiküm    hayâtikümüd dünyâ  vestemta'tüm  bihâ... (46/20)
Dünyadaki  hayatınızda bütün  güzel şeylerinizi  harcadınız, onların zevkini sürdünüz

Ve lekad mekkennâhüm fîmâ in mekkennâküm fîhi ve cealnâ lehüm sem'an ve ebsâran ve ef'ideh            ... (46/26)
Yemin olsun ki, onlara size vermediğimiz imkân ve kudreti verdik. Onları algılama, değerlendirme araçları ve güçlü gönüller ile var kıldık.

Felev lâ nasarahümüllezînet tehazû min dûnillâhi kurbânen aliheh , bel dallû anhüm , ve zâlike ifkühüm ve mâ kânû yefterûn. (46/28)
Allah yanı sıra, yakınlık elde etmek için edindikleri tanrılar, onlara yardım etmek bir tarafa, aksine uzaklaşıp kayboldular. İşte bu, onların yalanı, uydurdukları şeydi.

Ve iz sarafnâ ileyke neferan minel cinni yestemiûnel Kur'ân , felemmâ hadarûhu kâlû ensitû , felemmâ  kudiye vellev illâ kavmihim münzirîn. (46/29)
Yadet o zamanı ki, cinlerden bir taifeyi Kur'an dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Kur'anı dinlemeye hazır olunca (biribirlerine) "susun!." demişler. Kur'anın okunması bitince de uyarıcılar olarak kavimlerine dönmüşlerdi.

21/01/2003
http://sufizmveinsan.com

Ön sayfa