Ve
halekallâhüssemâvâti vel arda bil hakkı ve tüczâ küllü nefsin
bi mâ kesebet ve hüm lâ yuzlemûn. (45/22)
Ve
Allah, semaları
ve yeri
Hak olarak
yarattı. Tüm
nefsler yaptıklarının
karşılığını alırlar. Onlara asla zulmedilmez!..
Eferaeyte
menittehaze ilâhehü hevâhü ve edallehüllâhü alâ ılmin ve
hateme alâ sem'ıhî ve kalbihî ve ceale alâ besarihi ğişâveh ,
femen yehdîhi min ba'dillâh , efelâ tezekkerûn. (45/23)
Hevasını
kendisine ilâh edineni gördün mü!. Allah,
o'nu bir ilim üzere saptırmış , kulağını ve kalbini
mühürleyip, gözüne
de perde çekmiştir. Artık, Allah'tan başka kim o'na hidayet
edebilir?.. Düşünmez misiniz?..
Ve
mâ lehüm bizâlike min
ılm , in hüm illâ
yezunnûn. (45/24)
Onların
bu konuda hiç bir
bilgileri yoktur. Sadece, zanda bulunuyorlar..
Küllü
ümmetin tüd'â
ilâ kitâbihâ
, elyevme
tüczevne mâ
küntüm ta'melûn.
(45/28)
Her
ümmet kendi kitabına çağırılır : "Bugün yaptıklarınızın
karşılığını alacaksınız!."
İnnâ
künnâ nestensihu mâ küntüm ta'melûn.
(45/29)
Biz
yaptıklarınızı muhakkak kaydederdik.
Zâliküm
biennekümüttehaztüm âyâtillâhi
hüzüven
ve ğarratkümül hayâtüd
dünyâ .... (45/35)
Siz
Allah'ın âyetlerini alaya aldınız ,
dünya hayatı sizi aldattı.
Felillâhil
hamdü rabbis semâvâti ve rabbil
ardı rabbil âlemîn. (45/36)
Hamd
; semâların Rabbi, yerin Rabbi
, Rabbül âlemin
olan Allah'a mahsustur.
Ve
lehül kibriyâü fis semâvâti vel ardı ve Hüvel Azîz’ül Hakîm.
(45/37)
Semâlarda
ve yerde, Kibriyâ, O’
na aittir. Ve O,
Aziz (Eşi benzeri
olmayan, hükmü
geçerli, mutlak
galip) ve
Hakim (Her
Fiilinde bir hikmet, bir
sebep ve bir gerekçe yatan)' dir.
AHKAF
SÛRESİ
Mâ
haleknes semâvâti
vel arda ve mâ beynehümâ illâ
bilHakkı ve ecelin müsemmâ
... (46/3)
Semâları,
yeri ve aralarındakileri Hak olarak, belli
bir ecel ile
yarattık.
İnnellezîne
kâlû rabbünellâhü
sümmestekâmû felâ havfün
aleyhim velâ hüm
yahzenûn. (46/13)
"Rabbimiz
Allah'tır " deyip, doğruluğa sarılanlar için
korku
yoktur. Onlar, mahzun da olmazlar.
Ve
li küllin derecâtün mimmâ amilû , ve li yüveffiyehüm a'malehüm
ve hüm lâ yuzlemûn. (46/19)
Herkes
için yaptıklarına göre dereceler vardır. Allah, onlara yaptıklarının
tam karşılığını verir... Kendilerine asla haksızlık edilmez!.
...
ezhebtüm tayyibâtiküm
fî hayâtikümüd
dünyâ vestemta'tüm bihâ... (46/20)
Dünyadaki
hayatınızda bütün güzel
şeylerinizi harcadınız,
onların zevkini sürdünüz
Ve
lekad mekkennâhüm fîmâ in mekkennâküm fîhi ve cealnâ lehüm
sem'an ve ebsâran ve ef'ideh
... (46/26)
Yemin
olsun ki, onlara size vermediğimiz imkân ve kudreti verdik. Onları
algılama, değerlendirme araçları ve güçlü gönüller ile var kıldık.
Felev
lâ nasarahümüllezînet tehazû min dûnillâhi kurbânen aliheh ,
bel dallû anhüm , ve zâlike ifkühüm ve mâ kânû yefterûn.
(46/28)
Allah
yanı sıra, yakınlık elde etmek için edindikleri tanrılar, onlara
yardım etmek bir tarafa, aksine uzaklaşıp kayboldular. İşte bu,
onların yalanı, uydurdukları şeydi.
Ve
iz sarafnâ ileyke neferan minel cinni yestemiûnel Kur'ân , felemmâ
hadarûhu kâlû ensitû , felemmâ kudiye
vellev illâ kavmihim münzirîn. (46/29)
Yadet
o zamanı ki, cinlerden bir taifeyi Kur'an dinlemeleri için sana yöneltmiştik.
Kur'anı dinlemeye hazır olunca (biribirlerine) "susun!."
demişler. Kur'anın okunması bitince de uyarıcılar olarak
kavimlerine dönmüşlerdi.
21/01/2003
http://sufizmveinsan.com
|