Bazı Ayetler ve Anlamları -41-

Kul lil mühallefîne  minel a'râbi setüd'avne ilâ kavmin ûlî be'sin şedîdin yukâtilûneküm ev yüsfimûn , fein tutîû yu'tikümüllâhü ecren hasenâ , ve in tetevellev kemâ tevelleytüm min kablü yüazzibküm azaben eliymâ. (48/16)
Geri kalan o bedevilere de ki ; " Siz son derece güçlü, cengâver bir kavimle savaşa davet olunacaksınız. İtaat ederseniz, Allah size büyük bir ecîr verir. Ama daha önce yüz çevirdiğiniz gibi gene döneklik yaparsanız, sizi acıklı bi r azaba uğratacak..."

Leyse alel a’mâ harecün velâ alel a’raci haracün velâ alel merîdı harec , vemen yedııllâhe ve rasûlehû yudhilhü cennâtin tecrî min tehtihel enhâr , ve men yetevelle yuazzibhu azâben elîmâ . (48/17)
Gözleri görmeyene, topala ve hasta olana mes'uliyet yoktur. Kim Allah'a ve Rasulüne itaat ederse, O'nu altında ırmaklar akan cennete sokar. Kim de yüz çevirirse, can yakıcı azaba sokar...

Lekad radiyallâhu anil mü'minîne iz yübâyiûneke tahteşşecerati fe alime mâ fî kulûbihim fe enzeles sekînete aleyhim ve esâbehüm fethan karîbâ.  (48/18)
Mü'minler ağaç altında sana biat ettiklerinde Allah hoşnut oldu!.. Gönüllerinde olanı bildi de onlara huzur ve itminan verdi. Onları pek yakın bir fetih ve zafer ile mükâfata mazhar kıldı.

Ve meğânime kesîreten ye'huzûnehâ , ve kanellâhü Azîzen Hakîmâ . (48/19)
Onları, alacakları bir çok ganimetlere nail etti. Allah Azîz Ve Hakîm'dir!.. 

Ve adekümüllâhü  meğânime  kesîreten  te'huzûnehâ  fe accele  leküm  hêzihî  ve keffe eydiyennâsi anküm , ve li tekûne âyeten lil mü'minîne ve yehdîyeküm  sırâten müstekîmâ .  (48/20)
Allah size ele geçireceğiniz bol bol ganimetler vâad etmiştir. Bunu da size pek çabuk nasip etti. İnsanların elini üzerinizden çekti!.. Ki bu, mü'minlere bir işaret olsun!.. Ve sizi gerçek yola eriştirsin!..

Ve ührâ lem takdirû aleyhâ kad ehâtallâhu bihâ , ve kânallâhu alâ külli şey'in Kadîrâ . (48/21)
Daha başka şeyler vâad etti ki, onlara henüz gücünüz yetmez. Allah onları kuşattı. Allah her şeye gücü yetendir.

Ve lev kâtelekümüllezîne keferû levellevül edbâra sümme lâ yecidûne veliyyen velâ nasîrâ. (48/22)
Gerçeği örtenler sizinle savaşsalardı, arkalarını dönüp kaçacaklardı... Sonra hiç bir yardımcı ve koruyucu da bulamazlardı!..

Sünnetallâhilletî kad halet min  kabl , ve len tecide li sünnetillâhi  tebdîlâ. (48/23)
Allah'ın     sistemi     önceden     beri     hep     böyledir.     Allah     sisteminde     asla değişiklik olmaz.

Ve hüvellezî keffe eydîyehüm anküm ve eydiyeküm anhüm bibatni mekkete min ba'di en ezferaküm aleyhim , ve kânallâhu bimâ ta'melûne Basîrâ . (48/24)
Sizi, onlara galip getirdikten sonra, Mekke'nin göbeğinde onların elini sizden, sizin elinizi de onlardan çeken O'dur.!.. Allah bütün yaptıklarınızı görür..

Hümüllezîne keferû ve saddûküm anil mescidil harâmi vel hedye ma'kûfen en yeblüğa mehılleh , velev lâ ricâlün mü'minûne ve nisâün mü'minâtün lem ta'lemûhüm en tetaûhüm fetusîbeküm minhüm mearratün bi ğayri ılm, liyüdhılellâhu fî rahmetihi men yeşâ', lev tezeyyelû leazebnellezîne keferû minhüm azâben elîmâ . (48/25)
Gerçeği örtenler, sizi Mescid-i Harâm'dan alıkoyanlar, hediye kurbanınızın yerine ulaşmasını engelleyenler onlardı. Şayet, aralarındaki henüz tanımadığınız inanmış kadın ve erkekleri ezmeniz ihtimali olmasaydı ki, -bu takdirde çok üzülürdünüz- Allah savaşı önlemezdi. Dilediklerini rahmetine kavuşturmak içindi bu!.. Onlar bir birinden ayrılabilir olsaydı gerçeği örtenleri yakıcı bir azaba atardık.

İz cealellezîne keferû fî kulûbihimül hamiyyete hamiyyetel cahiliyyeti feenzelellâhu sekînetehu alâ rasûlihî ve alel mü'minîne ve elzemehüm kelimetet tekvâ ve kânû ehakka bihâ ve ehlehâ , ve kanallâhu bi külli şey'in Alîmâ. (48/26)
Gerçeği örtenlerin şuurlarına yerleşmiş olan gayretkeşlik ve cahiliye asabiyetiydi!. Allah, Rasulüne ve mü'minlerin kalplerine sekine indirdi; onları takva sözü üzere sabit kıldı. Onlar bu söze lâyık kimselerdi. Allah her şeyi zâtı olarak bilir!..

04/02/2003
http://sufizmveinsan.com

Ön sayfa