Kul
lil mühallefîne minel
a'râbi setüd'avne ilâ kavmin ûlî be'sin şedîdin yukâtilûneküm
ev yüsfimûn , fein tutîû yu'tikümüllâhü ecren hasenâ , ve in
tetevellev kemâ tevelleytüm min kablü yüazzibküm azaben eliymâ.
(48/16)
Geri
kalan o bedevilere de ki ; " Siz son derece güçlü, cengâver
bir kavimle savaşa davet olunacaksınız. İtaat ederseniz, Allah
size büyük bir ecîr verir. Ama daha önce yüz çevirdiğiniz gibi
gene döneklik yaparsanız, sizi acıklı bi r azaba uğratacak..."
Leyse
alel a’mâ harecün velâ alel a’raci haracün velâ alel merîdı
harec , vemen yedııllâhe ve rasûlehû yudhilhü cennâtin tecrî
min tehtihel enhâr , ve men yetevelle yuazzibhu azâben elîmâ .
(48/17)
Gözleri
görmeyene, topala ve hasta olana mes'uliyet yoktur. Kim Allah'a ve
Rasulüne itaat ederse, O'nu altında ırmaklar akan cennete sokar.
Kim de yüz çevirirse, can yakıcı azaba sokar...
Lekad
radiyallâhu anil mü'minîne iz yübâyiûneke tahteşşecerati fe
alime mâ fî kulûbihim fe enzeles sekînete aleyhim ve esâbehüm
fethan karîbâ. (48/18)
Mü'minler
ağaç altında sana biat ettiklerinde Allah hoşnut oldu!.. Gönüllerinde
olanı bildi de onlara huzur ve itminan verdi. Onları pek yakın bir
fetih ve zafer ile mükâfata mazhar kıldı.
Ve
meğânime kesîreten ye'huzûnehâ , ve kanellâhü Azîzen Hakîmâ
. (48/19)
Onları,
alacakları bir çok ganimetlere nail etti. Allah Azîz Ve Hakîm'dir!..
Ve
adekümüllâhü meğânime kesîreten
te'huzûnehâ fe
accele leküm hêzihî
ve keffe eydiyennâsi anküm , ve li tekûne âyeten lil mü'minîne
ve yehdîyeküm sırâten
müstekîmâ . (48/20)
Allah
size ele geçireceğiniz bol bol ganimetler vâad etmiştir. Bunu da
size pek çabuk nasip etti. İnsanların elini üzerinizden çekti!..
Ki bu, mü'minlere bir işaret olsun!.. Ve sizi gerçek yola eriştirsin!..
Ve
ührâ lem takdirû aleyhâ kad ehâtallâhu bihâ , ve kânallâhu alâ
külli şey'in Kadîrâ . (48/21)
Daha
başka şeyler vâad etti ki, onlara henüz gücünüz yetmez. Allah
onları kuşattı. Allah her şeye gücü yetendir.
Ve
lev kâtelekümüllezîne keferû levellevül edbâra sümme lâ yecidûne
veliyyen velâ nasîrâ. (48/22)
Gerçeği
örtenler sizinle savaşsalardı, arkalarını dönüp kaçacaklardı...
Sonra hiç bir yardımcı ve koruyucu da bulamazlardı!..
Sünnetallâhilletî
kad halet min kabl , ve
len tecide li sünnetillâhi tebdîlâ.
(48/23)
Allah'ın
sistemi
önceden
beri hep böyledir.
Allah sisteminde
asla değişiklik olmaz.
Ve
hüvellezî keffe eydîyehüm anküm ve eydiyeküm anhüm bibatni
mekkete min ba'di en ezferaküm aleyhim , ve kânallâhu bimâ ta'melûne
Basîrâ . (48/24)
Sizi,
onlara galip getirdikten sonra, Mekke'nin göbeğinde onların elini
sizden, sizin elinizi de onlardan çeken O'dur.!.. Allah bütün yaptıklarınızı
görür..
Hümüllezîne
keferû ve saddûküm anil mescidil harâmi vel hedye ma'kûfen en
yeblüğa mehılleh , velev lâ ricâlün mü'minûne ve nisâün mü'minâtün
lem ta'lemûhüm en tetaûhüm fetusîbeküm minhüm mearratün bi ğayri
ılm, liyüdhılellâhu fî rahmetihi men yeşâ', lev tezeyyelû
leazebnellezîne keferû minhüm azâben elîmâ . (48/25)
Gerçeği
örtenler, sizi Mescid-i Harâm'dan alıkoyanlar, hediye kurbanınızın
yerine ulaşmasını engelleyenler onlardı. Şayet, aralarındaki henüz
tanımadığınız inanmış kadın ve erkekleri ezmeniz ihtimali
olmasaydı ki, -bu takdirde çok üzülürdünüz- Allah savaşı önlemezdi.
Dilediklerini rahmetine kavuşturmak içindi bu!.. Onlar bir birinden
ayrılabilir olsaydı gerçeği örtenleri yakıcı bir azaba atardık.
İz
cealellezîne keferû fî kulûbihimül hamiyyete hamiyyetel
cahiliyyeti feenzelellâhu sekînetehu alâ rasûlihî ve alel mü'minîne
ve elzemehüm kelimetet tekvâ ve kânû ehakka bihâ ve ehlehâ , ve
kanallâhu bi külli şey'in Alîmâ. (48/26)
Gerçeği
örtenlerin şuurlarına yerleşmiş olan gayretkeşlik ve cahiliye
asabiyetiydi!. Allah, Rasulüne ve mü'minlerin kalplerine sekine
indirdi; onları takva sözü üzere sabit kıldı. Onlar bu söze lâyık
kimselerdi. Allah her şeyi zâtı olarak bilir!..
04/02/2003
http://sufizmveinsan.com
|