Bazı Ayetler ve Anlamları -44-

Kul etüallimûnellâhe bidîniküm vallâhü ya'lemu mâ fissemâvâti ve mâ fil ard, vallâhü bikülli şey'in Alîm. (49/16)
De ki:
"Siz dininizi Allah'a mı öğretiyorsunuz?.."
Oysa Allah, semalarda ve yerde olan her şeyi bilir.
Allah, Alîm (manâların her halini bilen)’dir.

Yemünnûne aleyke en eslem , kul lâ temünnû aleyye islâmeküm , belillâhü yemünnû aleykum, en hedâküm lil îmâni in küntüm sâdikîn. (49/17)
Onlar müslüman oldukları için seni minnet altına sokuyorlar.
De ki:
"Müslümanlığınızı benim başıma kakmayın. Eğer doğru kimseler iseniz bilesiniz ki, sizi hidayete erdirdiği için asıl Allah size lütufta bulunmuştur."

İnnellâhe ya'lemu ğaybes semâvâti vel ard , vallâhü basîrün bimâ ta'melûn. (49/18)
Muhakkak ki Allah, semaların ve yerin gaybını bilir.
Allah, bütün yaptıklarınızı değerlendirir.

K A F S Û R E S İ

Ve lekad halaknel insâne ve na'lemu mâ tüvesvisü bihî nefsüh , ve nahnu ekrabü ileyhi min hablil verîd. (50/16)
Yemin olsun ki, insanı biz yarattık. Ve biz, nefsinin ona verdiği vesveseleri de biliriz.
Biz ona, şah damarından daha yakınız.

İz yetelekkal mütelekkıyâni anil yemîni ve aniş şimâli kaîd. (50/17)
Sağında ve solunda oturan iki görevli (melek) kayıt yapmaktadır.

Ve câet küllü nefsin meahâ sâikun ve şehîd. (50/21)
Her nefs kendisini sevk eden ve hakkında şehadet edecek olanla birlikte mahşere gelir.

Lekad künte fî gafletin min hâzâ fekeşefnâ anke ğıtâeke febasarukel yevme hadîd. (50/22)
And olsun sen bundan gaflette idin. İşte senden perdeni kaldırdık. Bu gün artık görüşün keskindir.

Ve kâle karînühü hâzâ mâ ledeyye atîd. (50/23)
Yoldaşı olan melek:
"Benim yanımda olan (defter)hazırdır" der.

Mâ yübeddelül kavlü ledeyye ve mâ ene bizallâmin lil abîd. (50/29)
Benim katımda söz değiştirilmez!.. Ben, kullara zulmedici de değilim!..

...fenakkabû fil bilâd , hel min mehîs. (50/36)
...dünyada dolaşıp mal topladılar. Onlar kurtulabildiler mi?.

Ve lekad haleknas semâvâti vel arda vemâ beynehümâ fî sitteti eyyâm...(50/38)
Yemin olsun ki biz ; semâları, yeri ve aralarındaki her şeyi altı günde yarattık.

Vestemi’ yevme yünâdil münâdi min mekânin karîb. (50/41)
Yakın bir mekândan davet edecek olanın çağıracağı gün, sese kulak ver.

Z Â R İ Y Â T S Û R E S İ

İnneküm lefî kavlin muhtelif. (51/8)
Muhakkak siz, ihtilaflı bir söz üzeresiniz.

Yu'fekü anhü men üfik. (51/9)
Ondan, döndürülmesi mukadder olan kimseler döndürülür.

Ellezîne hüm fî ğamretin sâhûn. (51/11)
O sarhoşluk içinde yaptığını bilmezler.

Zûkû fitneteküm , hâzellezî küntüm bihî testa'cilûn. (51/14)
Azabınızı tadın!. Acele gelmesini beklediğiniz şey budur işte!..

İnnel müttekîne fî cennâtin ve uyûn (51/15)
Şüphesiz müttakiler, cennetlerde ve pınar başlarındalar.

Âhızîne mâ âtâhüm rabbühüm , innehüm kânû kable zâlike muhsinîn. (51/16)
Rablerinin kendilerine verdiğini almış kişiler olarak , doğrusu onlar, bundan önce (dünyada iken) iyilik yapan güzel amel sahipleri idiler.

Kânû kalîlen minel leyli mâ yehceûn. (51/17)
Gecenin az bir kısmında uyurlardı.

25/02/2003
http://sufizmveinsan.com

Ön sayfa