Bazı Ayetler ve Anlamları -45-

Ve bil eshâri hüm yestağfirûn. (51/18)
Seher vaktinde istiğfar ederlerdi.

Ve fî emvalihim hakkun lissâili vel mehrûm. (51/19)
Mallarında muhtaç ve yoksullar için pay vardı.

Ve fil ardı âyâtün lil mûkınîn. (51/20)
İkan sahipleri için yer yüzünde âyetler vardır.

Ve fî enfüsiküm , efelâ tübsirûn. (51/21)
Nefisleriniz de de!. Halâ görmüyor musunuz?..

Ve fissemâi rızkuküm ve mâ tûadûn. (51/22)
Rızkınız da, tehdit edildiğiniz şey de, semâdadır.

Feve rabbissemâi vel ardı innehû le hakkun misle mâ enneküm tentıkûn. (51/23)
Semaların ve yerin rabbine yemin olsun ki, bu vaat olunan, sizin konuştuğunuz gibi bir gerçektir.

Hel etâke hadîsü dayfî İbrâhîmel mükremîn. (51/24)
Sana, İbrahim’in ağırlanan misafirlerinin haberi geldi mi?

İz dehalû aleyhi fe kâlû selâma , kâle selâmün kavmün münkerûn. (51/25)
Onlar, İbrahim' in yanına girmişler selâm vermişlerdi. İbrahim de selamlarını almış,
"Bunlar tanınmamış bir kavimdir..." demişti.

Ferâğa ilâ ehlihî fecâe bi ıclin semîn. (51 /26)
Hemen ailesinin yanına giderek semiz bir dana getirmiş.

Fekarrabehû ileyhim kâle elâ te'külûn. (51/27)
Onların önüne koyup, "Yemez misiniz?." demişti.

Feevcese minhüm hîfeteh , kâlû lâ tehaf , ve beşşerûhu biğulâmin alîm. (51/28)
Bu arada içine bir korku düştü.
"Korkma !." dediler ve O'nu, ilim sahibi bir evlâd ile müjdelediler.

Feekbeletimraetühü fî sarratin fesakket vechehâ ve kâlet acûzün akîm. (51/29)
Karısı hayretle elini yüzüne çırparak, "Benim gibi, kısır bir kocakarı mı?.." dedi.

Kalû kezâliki kâle rabbük , innehû hüvel Hakîmül Alîm. (51/30)
Onlar:
"Evet , Rabbin böyle buyurdu!..." dediler.
Şüphesiz ki O, Hakîm (Her fiilinde bir hikmet, bir sebep yatan) ve Alîm (Manâların oluşturduğu kompozisyonların her halini bilen) dir.

Kâle femâ hatbüküm eyyühel mürselûn. (51/31)
(İbrahim a.s.) Dedi ki:
"Ey elçiler, o halde amacınız nedir?.."

Kâlû innâ ürsilnâ ilâ kavmin mücrimîn. (51/32)
Onlar:
"Biz, günahkâr bir topluma gönderildik."

Linursile aleyhim hicâraten min tîn. (51/33)
"Üzerlerine çamurdan taşlar atalım diye!.."

Müsevvemeten ınde rabbike lil müsrifîn (51/34)
Ki, bu taşlar ; Rabbi'nin katında haddi aşanlar için işaretlenmiştir.

Feahrecnâ men kâne fîhâ minel mü'minîn. (51/35)
Bunun üzerine orada bulunan mü'minleri çıkarttık.

Femâ vecednâ fîhâ ğayre beytin minel müslimîn. (51/36)
Fakat orada bir hane halkından fazla müslüman bulamadık.

Ve teraknâ fîhâ âyeten lillezîne yehâfûnel azâbel elîm. (51/37)
Acı azaptan korkanlar için orada bir işaret bıraktık.

Ve fî Mûsâ iz erselnâhu ila Fir'avne bisultânin mübîn. (51/38)
Musa'da da. Biz O'nu açık bir delille Firavun'a gönderdik.

Fetevellâ bi rüknihî ve kâle sâhirun ev mecnûn. (51/39)
Firavun da bütün erkânıyla yüz çevirdi ve: "O, bir büyücü veya delidir" dedi.

Feehaznâhü ve cünûdehu fenebeznâhüm fil yemmi ve hüve mülîm. (51/40)
Nihayet O'nu da askerlerini de yakalayıp denize attık.

Ve fî âdin iz erselnâ aleyhimürrîhal akîm. (51/41)
Ve Ad kavminde de ibretler var. Onlara kasıp kavuran rüzgâr göndermiştik.

Mâ tezeru min şey'in etet aleyhi illâ cealethü kerremîm. (51/42)
Üzerinden geçtiği her şeyi kül haline getirmeden bırakmıyordu.

Ve fî semûde iz kîle lehüm temetteû hattâ hîn. (51/43)
Semûd kavminde de ibretler vardır.
Onlara:
“Bir vakte kadar, dünya nimetlerinden yararlanın!...” denmişti.

04/03/2003
http://gulizk.com

Ön sayfa