(Bu Yazı 26 Aralık 1999 tarihli
Akşam Gazetesinde yayınlanmıştır.)
Maliki yövmiddiyn ,
Veya
Meliki yövmidiyn.
Malik sahip, Melik ise mülkünde hükümdar olan anlamında bir kelimedir.
Mekke ve Medine Halkına verilen ortak bir tabir vardır:
“Haremeyn”
Bu insanlar Fatiha Suresinde Maliki Yövmiddiyn yerine Meliki Yövmiddiyn
kelimesini kullanırlardı.
Ayeti Kerimede geçen Yövm kelimesi ise Arapçada iki anlama geliyor.
Gün ve An.
Gün bildiğimiz gibi Dünyanın kendi ekseni etrafında dönüş süresi ile
(23.56 saat) alakalı bir kavramdır.
An ise, zaman boyutu ile ifade edilemeyecek, bir kavramın değerlendiriliş
şeklidir.
“Bir anda olup bitti” gibi bir cümle ile an boyutunu mecazi olarak ifade
edebiliriz. (Bkz. Ya’sin 82)
Din kelimesinini ise, şöyle tarif edebiliyoruz.
“İlahi hükümler bütünü”
Kur’ansal kavramların içeriği bu şekilde belirginleşince, Maliki
Yövmidiynin anlamı;
“Hükümlerini An içersinde icra eden” veya algılama nispetine göre
“Hükümlerini her an icra eden” manasına gelir.
Bilindiği gibi hükmün sahibi olan varlık Fatiha suresinin;
“El Hamdilillahi Rabbil Alemin” ayetinde belirtildiği üzere hükme sahip,
terbiye eden, yöneten varlık Rabb yani Allahtır.
İbn-i Abbas (r.a)
“Din gününün maliki” ifadesinin, Allahtan başka hiç kimse Mülk
sahibi değildir. Ayrıca dünyadaki gibi mülkler bulunmayacaktır şeklinde anlatırken
“Kimindir bugün mülk? Vahid, Kahhar olan Allahındır”
(Mümin 16)
ayeti ile değerlendirilmesi gerektiğine işaret etmektedir.
Ayetin getirdiği şartları dünya hayatında algılayıp yaşayan bir anlamı da
Vahdet-i Vücud yaşamını benimseyen bir mahal ahiret boyutunda da bu özelliğini
ortaya koyacak ve sonsuza dek bu yaşam biçiminde olacaktır.
Yorumlanması gereken bir hususta şudur;
Mülkün sahibi olan Allahın gününde ne olmuştur?
Din Gününü mahlukatın hesap verdiği an diye nitelendirmek mantıksal bir
davranış getirmeyecektir. Zira Allah seriyyül hesabtır, yani hesabı anında görücü
olandır. Bir anlamda kıyametin anlatıldığı günde hesap görülmesi değil,
yaşarken görülen hesabın bütün açıklığı ile görüldüğü gün biçiminde
kabul edilmelidir.
devamı haftaya...
Ahmet
F.YÜKSEL