Haram aylar, hürmete lâyık aylar (Zilkâde, Zilhicce,
Muharrem, Receb). Bu aylarda savaş yapmak yasak
olduğu için bu adı almıştır.
Ey Muhammed! Sana haram aydan ve o ayda savaşmaktan
soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak, büyük bir
günahtır. Bununla beraber Allah yolundan alıkoymak,
O'nu inkar etmek, insanları, Mescidi Haram'dan
menetmek ve halkını oradan çıkarmak, Allah yanında
daha büyük bir günahtır ve fitne, öldürmekten daha
büyük bir vebaldir. Onlar, güçleri yeterse, sizi
dininizden döndürmek için sizinle savaşmaktan hiçbir
zaman geri durmazlar. Sizden de her kim, dininden
döner ve kâfir olarak can verirse artık onların
bütün amelleri, dünyada ve ahirette boşa gitmiştir.
İşte onlar, cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi
olarak kalacaklardır.(bakara 217)
Câhiliye devrinde Araplar arasında iç savaşlar eksik
olmazdı. Yalnız haram aylarda savaş yapılmazdı. Bu
aylarda panayırlar kurulur, şiir yarışmaları
yapılır; yahudiler, hristiyanlar ve puta tapıcılar
dinlerini yayarlardı. Eğer bu barış aylarında savaş
olursa, yasak çiğnendiği için "Ficâr savaşı"
denirdi. Peygamberimiz (s.a.s.)'in yirmi yaşlarında
iken, Kureyşlilerle Hevâzin kabilesi arasında
yapılan Ficâr savaşlarına katıldığı rivâyet
edilmektedir. Peygamberimiz (s.a.s.) bu savaşta
kimsenin kanını dökmemiş, yalnız atılan okları
toplayıp amcalarına vermiştir.
Haram aylar, Arapların Hz. İbrahim'den beri
kullandıkları, kameri aylardandır. Yani ayın
hareketine göre düzenlenen takvimin aylarındandır.
Hicret, İslâm tarihinde bir dönüm noktası olduğu
için hicretin yapıldığı ay olan Muharrem ayı Hz.
Ömer zamanında takvim başlangıcı olarak kabul
edilmiştir. Böylece hicretin yapıldığı yıl birinci
yıl olmak üzere hicri kameri yıl ortaya çıkmıştır.
Muharrem ile başlayıp Zilhicce ile sona eren hicrî-kamerî
senenin ayları şunlardır: Muharrem, Safer,
Rebîulevvel, Rebîulâhir, Cemâzilevvel, Cemâzilâhir,
Receb, Şâban, Ramazan, Şevvâl, Zilkâde, Zilhicce.
Hz. muhammed (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Zaman,
dönüp dolaşıp Allah Teala'nın gökleri ve yeri
yarattığı günkü (ilk) hey'etine kavuştu. Yıl, oniki
aydır. Bunlardan dördü haram (aylar)dır ki, üçü
peşpeşe gelir. (Bunlar) Zülka'de, Zülhicce ve
Muharrem'dir. (Dördüncüsü ise) Cumâdâ (Cumâde'l-ûlâ
ve Cumâde'l-âhire) ile Şa'ban arasındaki Receb-i
Mudar'dır."[1]
Kur'an'da haram aylardan Tevbe suresinde bahsedilir:
Doğrusu, ayların sayısı Allah yanında on iki aydır,
Gökleri, Yeri halkettiği günkü Allah yazısında;
bunlardan dördü haram olanlardır, bu işte en pâydâr,
en doğru dindir, onun için bunlar hakkında
nefislerinize zulmetmeyin de müşrikler size kâffeten
harbettikleri gibi siz de onlara kâffeten harbedin
ve bilin ki Allah korunanlarla beraberdir O Nesi'
(denilen sıvış adeti) ancak küfürde bir fazlalıktır
ki onunla kâfirler şaşırtılır, onu bir yıl halâl bir
yıl da haram ı'tibar ederler ki Allahın haram
kıldığının sayısına uydursunlar da Allahın haram
buyurduğunu halâl kılsınlar, bu suretle kötü
amelleri kendilerine süslenib güzel gösterildi,
Allah da kâfirlerden ıbaret bir kavmi hakka hidayet
etmez (tevbe 36 37)
Bu ayette geçen "nesî" (geciktirme)'nin nasıl
olduğuna ve Arapların bu sûretle haram ayı nasıl
helâl saydıklarına gelince; Ay senesi (354 gün) ile
güneş senesi (365 gün) arasında on bir günlük bir
fark olduğu için kamerî aylar her sene on bir gün
evvel geliyordu. Buna göre Hac mevsimi bazan kış
ortasına gelir, bazan yazın en sıcak zamanlarına
rastlardı. Bu durum müşriklerin hoşuna gitmiyordu.
Çünkü yazın sıcağında kışın soğuğunda bedevîler Kâbe
ziyaretine gelemiyor, ticaret hayatı da aksıyordu.
Bundan dolayı her üç yılda bir defa bir meclis
toplanır, o senenin aylarına bir ay eklenerek ay
senesi on iki aydan on üç aya çıkarılırdı. Hac
mevsimi ise devamlı olarak, dört mevsimden işlerine
gelen (mesela ürünlerin yetiştiği) mevsime
bırakılırdı. Bu suretle Hac mevsimi değişmiyor fakat
aylar yer değiştirmiş oluyordu. Muharrem ayı
Saferden başlayarak sırasıyla onikinci ay olan
Zilhicce'ye kadar bütün on bir ayın yerini alırdı.
Böylece haram aylar helâl ayların yerine geçmiş
olurdu. Hac ayı (Zilhicce) de, her sene on bir ay
sonraya bırakıldığı (yani nesî' yapıldığı) için
hakiki Hac ayı olan Zilhicce'nin dokuzuncu günü
ancak otuz üç senede bir defa esas kendi yerini
buluyordu. Nitekim Hicretin onuncu yılı Zilhicce'si
aslı yerine gelmişti.
Peygamberimiz (s.a.s.) Veda Hutbesi'nde haram aylar
konusunda şöyle buyurmaktadır: "Ey insanlar,
harbedebilmek için haram ayların yerlerini
değiştirmek, şüphesiz ki küfürde çok ileri
gitmektir. Bu, kafirlerin kendisiyle dalalete
düşürüldükleri bir şeydir. Bir sene helâl olarak
kabul ettikleri bir ayı öbür sene haram olarak için
ederler. Cenâb-ı Hakk'ın helâl ve haram
kıldıklarının sayısına uydurmak için bunu
yapıyorlar. Onlar Allah'ın haram kıldığına helâl,
helâl kıldığına da haram derler. Hiç şüphe yok ki
zaman, Allahu Teâlâ'nın yarattığı gündeki şekil ve
nizamına dönmüştür. Sene oniki aydır; dördü haram
aylardır; üçü peşpeşe gelir: Zilkâde, Zilhicce,
Muharrem ve Şaban'la Cemâzilevvel arasındaki Mudar
kabilesinin Receb'i (Mudar kabilesi Receb ayına çok
hürmet ettikleri için böyle denilmiştir) (et-Tâc, II,
149). |