İbnu Abbas
radıyallahu anhüma anlatıyor:
Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Ümmetimden
kimin iki öncüsü varsa, onlarla birlikte cennete girer!"
Hz. Aişe
radıyallahu anha sordu:
"Bir öncüsü
olan?"
"Bir öncüsü
olan da, ey (hayırda) muvaffak olan!" buyurdular.
Hz. Aişe tekrar
sordu:
"Ümmetinden hiç
öncü göndermeyen?"
"Ben, ümmetimin
öncüsüyüm,
(şefaatimle onları cennete ben sevk edeceğim. Hatta ben
bütün öncülerin en büyüğüyüm. Çünkü, ücret, çekilen
meşakkate göre büyür). Benimki gibisine de hedef
olmayacaklar. (Onların beni önden göndermekten daha
büyük bir kayıpları, daha acılı bir musibetleri yoktur
ve olmayacak da. Zira vahiy kesilmiş oldu.)"
Ubade
İbnu's-Samit radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kim Allah'a
kavuşmayı severse, Allah da ona kavuşmayı sever. Kim
Allah'a kavuşmaktan hoşlanmazsa Allah da ona kavuşmaktan
hoşlanmaz!"
Hz. Aişe
radıyallahu anha:
"Biz ölmekten
hoşlanmayız" dedi.
Aleyhissalatu
vesselam:
"Kastımız bu
değil. Lâkin, mü'mine ölüm gelince, Allah'ın rızası ve
ikramıyla müjdelenir. Ona, önünde
(ölümden sonra kendisini bekleyen) şeyden daha
sevgili bir şey yoktur. Böylece O, Allah'a kavuşmayı
sever, Allah da ona kavuşmayı sever. Kâfir ise, ölüm
kendisine gelince Allah'ın azabı ve cezasıyla
müjdelenir. Bu sebeple ona önünde (kendini
bekleyenlerden) daha menfur bir şey yoktur. Bu
sebeple Allah'a kavuşmaktan hoşlanmaz, Allah da ona
kavuşmaktan hoşlanmaz."
Ebu Hureyre
(R.A.) naklediyor:
"Biz
Resûlullah'dan işittik, O; mü'mine bir gam, keder ve
musibet gelmesi, onun günâhlarının temizlenmesi
der."
Yine Hz. Ayşe
(R.anhâ) Validemizden naklen bir hadisde:
- Bir mü'mine
bir diken batınca, duyduğu ezâya mukâbil Allâh sevâp
yazar…
şeklinde geçer.
Bir başka
Hadis-i Şerifde de:
- Allâh bir
kuluna hayır murâd edince, ona musîbet verir…
buyurulmuştur.
Ahmed HULÛSİ –
CUMA SOHBTLERİ
- 3.Ocak.1997 – Sayfa:158…160
BÜYÜK MERTEBELERİN PAHASI, BELÂLARA KATLANMAKTIR!
Bir çok insan Umre’den, Hac’dan geldikten sonra
başlarına gelmedik belâ kalmıyor.
“Yâhu bir mübârek yere gittik geldik, nereden geldi bu
iş, bu belâ başımıza?.” diyorlar.
Halbuki, bunu diyenlerin hepsi de, orada bu belâyı
kendileri istediler, talep ettiler!. Dualarının kabul
olması ile de o belâlar başlarına geliyor.
Niye?
Çünkü, oraya gidenlerin hepsi de, Allah’tan büyük
mertebeler istiyorlar. Allah’a yakîn elde etmek
istiyorlar. Evliyalar, enbiyalarla beraber olmak
istiyorlar. Bunun pahası da, o belâlara katlanmak,
sabretmektir.
Yüksek mertebeler sadece ibadetle, zikirle elde
edilmez!. Onun pahası, belâlara katlanmaktır!.
Rasûlullah’ın bir sözü vardır. Buyuruyor ki;
Belânın büyüğü Rasûllere, sonra Nebilere, sonra büyük
evliyaullah’a ve en azı da mü’minlere” diyor.
“Belâ” demek; kişinin tasfiye aracı demek...
İnsanın arınması, saflaşması!.
Altın nasıl ateşe atılır, saflaşır, üstündeki katkılar
yanar yok olur, sonuçta nasıl saf altın kalırsa; insan
da belâlarla yontulur, saflaşır, arınır.
Dolayısıyla, oraya gittiğiniz zaman, eğer yüksek
mertebelere tâlip olup bu yolda dua ediyorsanız; bilin
ki, bir takım çileler, sıkıntılar sizi bekliyor. Çünkü
bunlar, arınma çalışmalarıdır.
Kitabımızın birinde diyoruz ki;
“Cehennem, insanlara Allah’ın rahmetidir.” Niye?.
Çünkü o “yanma” dediğin olaylarla sen arınıyorsun,
saflaşıyorsun. Eğer o arınma saflaşma ortamı olmasaydı,
zâten cennete giremeyecektin.
Senin için bir arınma ortamıdır Cehennem!.
Senin nefsine, şartlanmalarına, ters gelen hoş gelmeyen
olaylarla karşılaşıyor ve yanıyorsun.
Zaman içerisinde ona bağışıklık kazanıyorsun. Onu hoş
görmeye başlıyorsun, yerinde görmeye başlıyorsun.
“Allah, mâdem ki böyle istemiş, böyle olsun” deyip,
Allah’tan razı olma noktasına geliyorsun!.
İşte, senin arınman denen olay böyle meydana
geliyor.
Her şey senin sevdiğin-istediğin istikamette gelişirse,
bu aslında senin cehennemdeki yanmanı büyütür ve
genişletir.
Dolayısıyla ki orada, isteklerinize çok dikkat edin. |