Ayetler ve Mealleri - 6

... innemel müşrikûne necesün.... (9/28)
Kesinlikle müşrikler necistir.

İttehazû ehbârahüm ve ruhbânehüm erbâben min dûnillâhi vel mesîh.... (9/31)
Onlar,    bilginlerini    ve    rahiplerini,    Allah'dan    gayri    rabler    edindiler,    ve Mesih'i (isa) de....

Yurîdûne en yutfiû nûrallâhi bi efvâhihim ve ye'ballâhü illâ en yutimme nûrahû velev kerihel kâfirûn. (9/32)
Allah'ın     nurunu    ağızları    ile    söndürmek        istiyorlar.    Halbuki,    kâfirler hoşlanmasalar da Allah, nurunu tamamlamaktan vazgeçmez!..

....  vellezîne yeknizûnez zehebe vel fıddate velâ yunfikûnehâ fî sebîlillâhi febeşşirhüm biazâbin elîm.(9/34)
Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanları elem verici bir azapla müjdele...

....  hâzâ mâ keneztüm li enfüsiküm. (9/35)
Nefisleriniz için topladığınız işte budur!..

....e radîtüm   bil   hayâtid  dünyâ   minel   âhireh.  Femâ  metâül   hayâtid  dünyâ  fil âhireti   illâ kalîl. (9/38)
Dünya   hayatını    ahirete   tercih    mi   ediyorsunuz?..   Fakat   dünya   hayatının faydası ahiretin yanında pek azdır.

İn tusibke hasenetün tesü'hüm....(9/50)
Sana bir iyilik erişirse, bu onları üzer...

...len yusîbenâ illâ mâ keteballâhü lenâ.... (9/51)
Allah'ın bizim için yazdığından başkası, asla bize ulaşmaz!..

Felâ tu'cibke emvâlühüm velâ  evlâdühüm,  innemâ yurîdullâhü  li yuazzibehüm bihâ fil hayâtid dünyâ ve tezheka enfüsühüm ve hüm kâfirûn. (9/55)
Onların    malları    ve    evlâtları    seni    imrendirmesin ..    Allah    onları,    dünya hayatında  bunlarla   azaplandırmak   ister  ve   kâfir   oldukları   hal   üzere   canları çıkar...

İnnellâheşterâ    minel mü'minîne    enfüsehüm    ve    emvâlehüm    bienne    lehümül cenneti.... (9/111)
Allah,  mü'minlerin  canlarını  ve  mallarını,  karşılığında  cennet vermek  üzere satın aldı.

Vel hâfizûne li hudûdillâh..  (9/112)
Allah'ın sınırlarını koruyanlar,  mü'minlerdir.

Evelâ yeravne ennehüm yuftenûne fî külli âmin merraten ev merrateyni sümme lâ yetûbûne velâ hüm yezzekkerûn    (9/126)
Onlar her yıl, bir ya da iki kez imtihan edildiklerini görmüyorlar mı?..  Sonra da ne tevbe ediyor ne de ibret alıyorlar!..

Ve  izâ      ünzilet   sûretün   nezara   ba'dühüm   ilâ   ba'd.  Hel  yerâküm   min  ehadin sümmen sarefû. Sarefallâhü kulûbehüm biennehüm kavmün lâ yefkahûn. (9/127)
Bir  sûre  nazil  olduğunda;   "sizi   bir  kimse  görüyor  mu?."  diye  birbirlerine bakar,   sonra     oradan   sıvışıp   giderler.   Anlamayan   bir   kavim   oldukları   için Allah onların kalplerini (imandan) çevirmiştir.

Lekad câeküm rasûlün min enfüsiküm azîz. Aleyhi ma anittüm harîsun aleyküm bil mü'minîne Raûfun Rahîm. (9/128)
Andolsun,   size   enfüsünüzden   bir   resul   gelmiştir   ki,   sıkıntıya   uğramanız o'na ağır gelir. O, size çok düşkündür. Mü'minler üzerine Rauf ve Rahim'dir.

Fein tevellev   fe kul,   hasbiyallâhü      ilâhe   illâ   hu. Aleyhi   tevekkeltü   ve Hüve Rabbül Arşil Azîm.  (9/129)
Senden yüz çevirirlerse de ki: "Bana  Allah yeter. İlâh  yoktur,  sadece O,  vardır.  O'na tevekkül  ettim ve  O, azîym Arş'ın Rabbi'dir.."

YÛNUS  SÛRESİ

İnne    rabbe kümüllâhüllezî    halakas semâvâti    vel    arda        sitteti    eyyâmin sümmestevâ alel arşi yüdebbirül emr . Mâ min şefî'in illâ min ba'di iznih.... efelâ tezekkerûn.  (10/3)
Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, Arş'ı istiva eden, emri tedbir edan Allah'tır. O'nun izni olmadan kimse şefaatçi olamaz!... Halâ düşünmüyor musunuz?...

.... cealeş şemse zıyâen vel kamere nûran... (10/5)
Güneşi ziya, ayı da nur kılan....

.... efelâ ta'kilûn. (10-16)
Halâ akıl erdiremiyor musunuz?..

.... Yâ  eyyühen   nâsü   innemâ   bağyüküm   alâ   enfüsiküm   metâ al   hayâtid   dünyâ... (10/23)
Ey    insanlar!..    Sizin     dünya    hayatı     için    yaptığınız    taşkınlığınız    ancak aleyhinizedir...

Vallâhü   yed û   ilâ   dâris selâm.   Ve   yehdî   men   yeşâu   ilâ   sıratın   mustekîm. (10/25)
Allah,   insanları   selâmete   davet   eder   ve   dilediğine   sırat-ı   müstakim   üzere hidayet eder.

Hünâlike teblû küllü nefsin mâ eslefet....  (10/30)
Orada herkes geçmişte yaptıklarını karşısında bulur. ....

...ve men yüddebbirül emr...    .... (10/31)
(her türlü) işi, kim tedbir ediyor?.. Olup biten her şeye hükmeden kim?..

Ve        yettebiu    ekserühüm    illâ    zanna.  İnnezzanne        yuğnî    minel    hakkı şey'a.... (10/36)
Onların   çoğu   ancak,   zanna   tâbi   olurlar.   Zan   ise,   Hak'tan      bir   şey   ifade etmez!..

Ve minhüm men yestemiûne ileyk,  efeente tusmius summe velev kânû    ya'kilûn. (10/42)
Onlardan    seni    dinleyenler    vardır.     Fakat    sağırlara - üstelik    akılları    da ermiyorsa sen  mi  duyuracaksın?..

Ve    minhüm    men    yenzuru    ileyk . Efeente    tehdil umye    velev    kânû lâ yubsirûn. (10/43)
Onlardan sana bakanlar vardır. Fakat, göremiyorlarsa onlara sen mi  hidayet edeceksin?..

İnnellâhe lâ yezlimünnâse şey'en ve lâkinnen nâse enfüsehüm yezlimûn. (10/44)
Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez!.. Ancak, insanlar kendi nefslerine zulmederler.

Ve yevme yahşürühüm keen lem yelbesû illâ sêaten minen nehâri yeteârafûne beynehüm.... (1 0/45)
Kıyamet günü hepsini bir araya topladığı zaman, sanki dünya gününün bir saati kadar kalmışlar gibi olurlar ve aralarında birbirlerini tanırlar.

Sümme kîle lillezîne zalemû zû kû azâbel huld. Hel tüczevne illâ bimâ küntüm teksibûn. (10/52)
Sonra, nefslerine zulmedenlere: "Ebedi azabı tadın!, ancak, yaptıklarınızın karşılığını almaktasınız..." denir.

Velev enne li külli nefsin zalemet mâ fil ardı leftedet bihî. Ve eserrün nedâmete lemmâ raevül azâb. Ve kudiye beynehüm bil kıstı ve hüm lâ yuzlemûn. (10/54)
Şüphesiz zulmetmiş her nefs, yeryüzündeki tüm varlığını feda etmek ister ve, azabı gördüğü zaman nedametini açıklar. O zaman, aralarında adaletle hükm olunur ve kimseye zulmedilmez!..

Elâ inne evliyâellâhi lâ havfün aleyhim ve lâ hüm yahzenûn. (10/62)
Bilin ki, Allah'ın evliyalarına korku yoktur, ve onlar mahzun da olmazlar!..

Velev     şâe     rabbüke le âmene  men fil ardı  küllühüm  cemî a .     Efeente tükrihünnase hattâ yekûnû mü'minîn. (1 0/99)
Eğer Rabbin isteseydi yer yüzündekilerin tamamı iman ederdi. O halde mü'min olmaları için insanları sen mi zorlayacaksın?..

Ve mâ kâne li nefsin en tü'mine illâ biiznillâh. Ve yec'alürricse alellezîne lâ ya'kilûn (10/100)
Allah'ın izni olmadıkça hiç bir kimsenin imân etmesi mümkün değildir .. Allah, murdarlığı aklını kullanmayanlar üzerine bırakır.

Ve in yemseskellâhü bi durrin felâ kaşife lehû illâ hû. Ve in yuridke bi hayrin felâ râdde li fadlih. Yusîybu bihî men yeşâü min ibâdih. Ve Hüvel ğafûrur Rahîm. (10/107)
Allah,  sana  bir zarar  isabet  ettirirse,  onu   O'ndan   başka  giderecek  yoktur. Eğer   sana   bir   hayır   dilese   O'nun   fazlını   da   geri   çeviren   bulunmaz!.   Allah, ihsan ve fazlını kullarından dilediğine nasip  eder. O,  Gafur ve Rahiym'dir......

Ve men dalle feinnemâ yedillü aleyhâ.... (1 0/1 08)
Sapıklığa düşen  de kendi  nefsine zarar verir ....

Vettebi' mâ  yûhâ ileyke vasbir....  (10/109)
Sana vahyolunana tabî ol ve Allah,  hükmedinceye kadar sabret!..

22/01/2002

Ön sayfa