...
innemel müşrikûne necesün.... (9/28)
Kesinlikle
müşrikler necistir.
İttehazû
ehbârahüm ve ruhbânehüm erbâben min dûnillâhi vel mesîh....
(9/31)
Onlar,
bilginlerini ve
rahiplerini, Allah'dan gayri
rabler edindiler, ve Mesih'i (isa) de....
Yurîdûne
en yutfiû nûrallâhi bi efvâhihim ve ye'ballâhü illâ en yutimme
nûrahû velev kerihel kâfirûn. (9/32)
Allah'ın
nurunu ağızları
ile söndürmek istiyorlar.
Halbuki, kâfirler
hoşlanmasalar da Allah, nurunu tamamlamaktan vazgeçmez!..
....
vellezîne yeknizûnez zehebe vel fıddate velâ yunfikûnehâ
fî sebîlillâhi febeşşirhüm biazâbin elîm.(9/34)
Altın
ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanları elem
verici bir azapla müjdele...
....
hâzâ mâ keneztüm li enfüsiküm. (9/35)
Nefisleriniz
için topladığınız işte budur!..
....e
radîtüm bil
hayâtid dünyâ
minel âhireh.
Femâ metâül
hayâtid dünyâ
fil âhireti illâ kalîl. (9/38)
Dünya
hayatını ahirete
tercih mi
ediyorsunuz?.. Fakat
dünya hayatının
faydası ahiretin yanında pek azdır.
İn
tusibke hasenetün tesü'hüm....(9/50)
Sana bir
iyilik erişirse, bu onları üzer...
...len
yusîbenâ illâ mâ keteballâhü lenâ.... (9/51)
Allah'ın
bizim için yazdığından başkası, asla bize ulaşmaz!..
Felâ
tu'cibke emvâlühüm velâ evlâdühüm,
innemâ yurîdullâhü li yuazzibehüm bihâ fil hayâtid dünyâ ve tezheka enfüsühüm
ve hüm kâfirûn. (9/55)
Onların
malları ve
evlâtları seni
imrendirmesin ..
Allah onları,
dünya hayatında bunlarla
azaplandırmak ister ve
kâfir oldukları
hal üzere
canları çıkar...
İnnellâheşterâ
minel mü'minîne enfüsehüm
ve emvâlehüm
bienne lehümül
cenneti.... (9/111)
Allah,
mü'minlerin canlarını
ve mallarını,
karşılığında cennet
vermek üzere satın aldı.
Vel
hâfizûne li hudûdillâh.. (9/112)
Allah'ın
sınırlarını koruyanlar, mü'minlerdir.
Evelâ
yeravne ennehüm yuftenûne fî külli âmin merraten ev merrateyni sümme
lâ yetûbûne velâ hüm yezzekkerûn
(9/126)
Onlar
her yıl, bir ya da iki kez imtihan edildiklerini görmüyorlar mı?..
Sonra da ne tevbe ediyor ne de ibret alıyorlar!..
Ve
izâ mâ
ünzilet sûretün
nezara ba'dühüm
ilâ ba'd.
Hel yerâküm
min ehadin sümmen
sarefû. Sarefallâhü kulûbehüm biennehüm kavmün lâ yefkahûn.
(9/127)
Bir
sûre nazil
olduğunda; "sizi bir kimse
görüyor mu?."
diye birbirlerine
bakar, sonra
oradan sıvışıp
giderler. Anlamayan
bir kavim
oldukları için
Allah onların kalplerini (imandan) çevirmiştir.
Lekad câeküm rasûlün min enfüsiküm azîz. Aleyhi ma anittüm harîsun
aleyküm bil mü'minîne Raûfun Rahîm.
(9/128)
Andolsun,
size enfüsünüzden
bir resul
gelmiştir ki,
sıkıntıya uğramanız
o'na ağır gelir. O, size çok düşkündür. Mü'minler üzerine
Rauf ve Rahim'dir.
Fein
tevellev fe kul,
hasbiyallâhü lâ
ilâhe illâ
hu. Aleyhi tevekkeltü ve Hüve Rabbül Arşil Azîm.
(9/129)
Senden
yüz çevirirlerse de ki: "Bana
Allah yeter. İlâh yoktur, sadece
O, vardır.
O'na tevekkül ettim
ve O, azîym Arş'ın
Rabbi'dir.."
YÛNUS
SÛRESİ
İnne
rabbe kümüllâhüllezî
halakas semâvâti vel
arda fî
sitteti eyyâmin
sümmestevâ alel arşi yüdebbirül emr . Mâ min şefî'in illâ min
ba'di iznih.... efelâ tezekkerûn.
(10/3)
Şüphesiz
ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, Arş'ı istiva
eden, emri tedbir edan Allah'tır. O'nun izni olmadan kimse şefaatçi
olamaz!... Halâ düşünmüyor musunuz?...
....
cealeş şemse zıyâen vel kamere nûran... (10/5)
Güneşi
ziya, ayı da nur kılan....
....
efelâ ta'kilûn. (10-16)
Halâ
akıl erdiremiyor musunuz?..
....
Yâ eyyühen
nâsü innemâ
bağyüküm alâ
enfüsiküm metâ
al hayâtid
dünyâ... (10/23)
Ey
insanlar!.. Sizin
dünya hayatı
için yaptığınız
taşkınlığınız ancak aleyhinizedir...
Vallâhü
yed û ilâ
dâris selâm. Ve
yehdî men
yeşâu ilâ
sıratın mustekîm.
(10/25)
Allah,
insanları selâmete
davet eder
ve dilediğine
sırat-ı müstakim
üzere hidayet eder.
Hünâlike
teblû küllü nefsin mâ eslefet....
(10/30)
Orada
herkes geçmişte yaptıklarını karşısında bulur. ....
...ve
men yüddebbirül emr...
.... (10/31)
(her
türlü) işi, kim tedbir ediyor?.. Olup biten her şeye hükmeden
kim?..
Ve
mâ yettebiu
ekserühüm illâ
zanna. İnnezzanne
lâ yuğnî
minel hakkı
şey'a.... (10/36)
Onların
çoğu ancak,
zanna tâbi
olurlar. Zan
ise, Hak'tan
bir şey
ifade etmez!..
Ve
minhüm men yestemiûne ileyk, efeente
tusmius summe velev kânû
ya'kilûn. (10/42)
Onlardan
seni dinleyenler
vardır.
Fakat sağırlara
- üstelik akılları
da ermiyorsa sen mi
duyuracaksın?..
Ve
minhüm men
yenzuru ileyk
. Efeente tehdil umye
velev kânû
lâ yubsirûn. (10/43)
Onlardan
sana bakanlar vardır. Fakat, göremiyorlarsa onlara sen mi
hidayet edeceksin?..
İnnellâhe
lâ yezlimünnâse şey'en ve lâkinnen nâse enfüsehüm yezlimûn.
(10/44)
Şüphesiz
Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez!.. Ancak, insanlar kendi
nefslerine zulmederler.
Ve
yevme yahşürühüm keen lem yelbesû illâ sêaten minen nehâri
yeteârafûne beynehüm.... (1 0/45)
Kıyamet
günü hepsini bir araya topladığı zaman, sanki dünya gününün
bir saati kadar kalmışlar gibi olurlar ve aralarında birbirlerini
tanırlar.
Sümme
kîle lillezîne zalemû zû kû azâbel huld. Hel tüczevne illâ bimâ
küntüm teksibûn. (10/52)
Sonra,
nefslerine zulmedenlere: "Ebedi
azabı tadın!, ancak, yaptıklarınızın karşılığını almaktasınız..."
denir.
Velev
enne li külli nefsin zalemet mâ fil ardı leftedet bihî. Ve eserrün
nedâmete lemmâ raevül azâb. Ve kudiye beynehüm bil kıstı ve hüm
lâ yuzlemûn. (10/54)
Şüphesiz
zulmetmiş her nefs, yeryüzündeki tüm varlığını feda etmek
ister ve, azabı gördüğü zaman nedametini açıklar. O zaman,
aralarında adaletle hükm olunur ve kimseye zulmedilmez!..
Elâ
inne evliyâellâhi lâ havfün aleyhim ve lâ hüm yahzenûn. (10/62)
Bilin
ki, Allah'ın evliyalarına korku yoktur, ve onlar mahzun da
olmazlar!..
Velev
şâe rabbüke
le âmene men fil ardı
küllühüm cemî a .
Efeente tükrihünnase hattâ yekûnû mü'minîn. (1 0/99)
Eğer
Rabbin isteseydi yer yüzündekilerin tamamı iman ederdi. O halde mü'min
olmaları için insanları sen mi zorlayacaksın?..
Ve
mâ kâne li nefsin en tü'mine illâ biiznillâh. Ve yec'alürricse
alellezîne lâ ya'kilûn (10/100)
Allah'ın
izni olmadıkça hiç bir kimsenin imân etmesi mümkün değildir ..
Allah, murdarlığı aklını kullanmayanlar üzerine bırakır.
Ve
in yemseskellâhü bi durrin felâ kaşife lehû illâ hû. Ve in
yuridke bi hayrin felâ râdde li fadlih. Yusîybu bihî men yeşâü
min ibâdih. Ve Hüvel ğafûrur Rahîm. (10/107)
Allah,
sana bir zarar
isabet ettirirse,
onu O'ndan
başka giderecek
yoktur. Eğer sana
bir hayır
dilese O'nun
fazlını da
geri çeviren
bulunmaz!. Allah, ihsan ve fazlını kullarından dilediğine
nasip eder. O,
Gafur ve Rahiym'dir......
Ve
men dalle feinnemâ yedillü aleyhâ.... (1 0/1 08)
Sapıklığa
düşen de kendi
nefsine zarar verir ....
Vettebi'
mâ yûhâ ileyke
vasbir.... (10/109)
Sana
vahyolunana tabî ol ve Allah, hükmedinceye
kadar sabret!..
22/01/2002
|