mevsol.gif (323 bytes)

mevsag.gif (324 bytes)

AYYAZİ

Belki doksan kere savaşa girdim dedi, Ayyazi. Çırılçıplak oldum, okların önüne attım kendimi. Öldürücü bir yerimden yara alırım da, şehit yahut gazi olurum istedim. Vücudumda yaralanmadık yer kalmadı, lakin ne boğazıma, ne de can alıcı bir yerime isabet eden olmadı. Devlet sahibi bir şehitten başkasına öylesi değmedi. Ne yiğitlik, ne zekâ işi bu!.. Baht işi , baht!..

Şehitliğin kısmet olmayacağına kanaat getirince halvete çekildim, çileye girdim.
Riyazatla zayıflamaya başladım. Küçük savaştan, büyük savaşa attım kendimi. Halvette iken savaşa giden erlere çalan davul sesleri geldi kulağıma. Sabah vaktiydi, nefsim içimden seslendi:
- Kalk, savaş zamanı,yürü. Kendini savaşa at!.. Dedim ki:
- Ey vefasız habis nefs; savaşa meyletme nerede.... sen neredesin?.. Ey nefs, doğru söyle: Bu hilebazlık nedir?.. Şehvete düşkün olan sen, ibadete bile yanaşmazken, nedir bu gaza isteği?.. Doğru söyle.. Eğer söylemezsen, riyazatta seni öyle bir sıkıştırırım ki!...
Bir anda nefsim; içimden ağızsız dilsiz, ama fasih lisanla seslendi;
- Beni her gün burada öldürüp duruyorsun, canıma kafirlere yapılan eziyetleri yapıyorsun. Halimden kimsenin haberi yok.  Uykusuz, yemeksiz devamlı öldürmektesin zaten.  Belki savaşta bir yara alır da şu bedenden kurtulurum. Halk ta erliğimi, fedakarlığımı görür.
Dedim ki;
- A nefisceğiz, nesin sen?... Hem münafık olarak yaşamaktasın, hem de münafıkça ölmek istemektesin!.. İki alemde de mürai ve işe yaramaz imişsin!.. Bu beden sağ oldukça  halvetten çıkmamayı nezrediyorum.  Çünki bu bedenin halvette yaptıkları ne kadına, ne de erkeğe görünmek için değildir. Ancak Allah içindir. Başka bir niyet bulunmaz orada. İşte bu büyük savaştır, o küçük savaş.  Ama her ikisi de Rüstem’le Haydar’ın harcıdır. Fare kıpırdaması ile uçup gidecek akıl sahiplerinin değil. Öylelerine karılar gibi kılıçtan ve savaştan uzak durmak yakışır. 
Ey nefsim sen şu kıssadaki eri hatırladın mı?. Hani, kırk kuruşu vardı. Her gece bir kuruşunu denize atar, Bu surette nefsine eziyet etmek, can çekişmesini uzatmak isterdi. Nefsinden bir vesvese , bir hırs ve istek koptu:
- Mademki bu paraları denize atıyorsun, bari hepsini birden at da, şu eziyetten kurtulayım, dedi.
O er kişi dedi ki;
- Ey nefsim, sana bu rahatlığı vermeyeceğim... Savaşa gider, başkaları kaçsalar bile o sebat eder, asla geri dönmezdi. Belki yirmi kere bedenine oklar ve mızraklar saplanmıştı. Savaşa savaşa nihayet kuvveti bitti, yere düştü. Aşkının doğruluğuyla; doğruluk makamına ulaştı. Doğruluk can vermektir. Kur’an’da: " Erler vardır ki Allah’la ettikleri ahdı bozmadılar,ahtlarına doğrulukla sarıldılar..." âyetini okuyun. Mademki  bu beden  ruha alettir, şu halde bu hakiki ölüm değildir. Nice ham kişiler vardır ki, görünüşte kanlarını dökmüşlerdir ama, nefisleri diri olarak o tarafa kaçmıştır. Her kan döken şehit olsaydı,öldürülen kâfir de kanlar saçtı, onlarda birer kutlu şehit sayılırdı...  Nice şehit olmuş güvenilir kişiler de vardır ki; dünyada ölmüşlerdir, şehit olmuşlardır da, fakat diri gibi yürür gezerler....

Mesnevi : 5.cilt. Sahife:308-.....-312

ANASAYFA