|
AYYAZİ
Belki doksan
kere savaşa girdim dedi, Ayyazi. Çırılçıplak oldum, okların önüne
attım kendimi. Öldürücü bir yerimden yara alırım da, şehit
yahut gazi olurum istedim. Vücudumda yaralanmadık yer kalmadı,
lakin ne boğazıma, ne de can alıcı bir yerime isabet eden olmadı.
Devlet sahibi bir şehitten başkasına öylesi değmedi. Ne yiğitlik,
ne zekâ işi bu!.. Baht işi , baht!..
Şehitliğin kısmet
olmayacağına kanaat getirince halvete çekildim, çileye girdim.
Riyazatla zayıflamaya başladım. Küçük savaştan, büyük savaşa
attım kendimi. Halvette iken savaşa giden erlere çalan davul
sesleri geldi kulağıma. Sabah vaktiydi, nefsim içimden seslendi:
- Kalk, savaş zamanı,yürü. Kendini savaşa at!.. Dedim ki:
- Ey vefasız habis nefs; savaşa meyletme nerede.... sen neredesin?..
Ey nefs, doğru söyle: Bu hilebazlık nedir?.. Şehvete düşkün
olan sen, ibadete bile yanaşmazken, nedir bu gaza isteği?.. Doğru söyle..
Eğer söylemezsen, riyazatta seni öyle bir sıkıştırırım ki!...
Bir anda nefsim; içimden ağızsız dilsiz, ama fasih lisanla
seslendi;
- Beni her gün burada öldürüp duruyorsun, canıma kafirlere yapılan
eziyetleri yapıyorsun. Halimden kimsenin haberi yok. Uykusuz,
yemeksiz devamlı öldürmektesin zaten. Belki savaşta bir yara
alır da şu bedenden kurtulurum. Halk ta erliğimi, fedakarlığımı
görür.
Dedim ki;
- A nefisceğiz, nesin sen?... Hem münafık olarak yaşamaktasın,
hem de münafıkça ölmek istemektesin!.. İki alemde de mürai ve işe
yaramaz imişsin!.. Bu beden sağ oldukça halvetten çıkmamayı
nezrediyorum. Çünki bu bedenin halvette yaptıkları ne kadına,
ne de erkeğe görünmek için değildir. Ancak Allah içindir. Başka
bir niyet bulunmaz orada. İşte bu büyük savaştır, o küçük
savaş. Ama her ikisi de Rüstem’le Haydar’ın harcıdır.
Fare kıpırdaması ile uçup gidecek akıl sahiplerinin değil. Öylelerine
karılar gibi kılıçtan ve savaştan uzak durmak yakışır.
Ey nefsim sen şu kıssadaki eri hatırladın mı?. Hani, kırk kuruşu
vardı. Her gece bir kuruşunu denize atar, Bu surette nefsine eziyet
etmek, can çekişmesini uzatmak isterdi. Nefsinden bir vesvese , bir
hırs ve istek koptu:
- Mademki bu paraları denize atıyorsun, bari hepsini birden at da,
şu eziyetten kurtulayım, dedi.
O er kişi dedi ki;
- Ey nefsim, sana bu rahatlığı vermeyeceğim... Savaşa gider, başkaları
kaçsalar bile o sebat eder, asla geri dönmezdi. Belki yirmi kere
bedenine oklar ve mızraklar saplanmıştı. Savaşa savaşa nihayet
kuvveti bitti, yere düştü. Aşkının doğruluğuyla; doğruluk
makamına ulaştı. Doğruluk can vermektir. Kur’an’da: "
Erler vardır ki Allah’la ettikleri ahdı bozmadılar,ahtlarına doğrulukla
sarıldılar..." âyetini okuyun. Mademki bu beden
ruha alettir, şu halde bu hakiki ölüm değildir. Nice ham kişiler
vardır ki, görünüşte kanlarını dökmüşlerdir ama, nefisleri
diri olarak o tarafa kaçmıştır. Her kan döken şehit olsaydı,öldürülen
kâfir de kanlar saçtı, onlarda birer kutlu şehit sayılırdı...
Nice şehit olmuş güvenilir kişiler de vardır ki; dünyada ölmüşlerdir,
şehit olmuşlardır da, fakat diri gibi yürür gezerler....
Mesnevi :
5.cilt. Sahife:308-.....-312
|