mevsol.gif (323 bytes)

mevsag.gif (324 bytes)

ÜÇ BALIK

İçinde üç balık bulunan gölcüğün hikayesini duydun mu sen? Belki “Kelile” de okumuşsundur ama, o kabuktan ibarettir, bu anlatışımız ise canın da içidir, bak dinle...

Bir kaç balıkçı o gölcüğün yanından geçerken balıkları gördüler, üç tane idi, lakin üçü de bir birinden güzel ve iştah açıcıydı... Derhal koşup ağ getirmeye gittiler. Balıklar anladılar durumu. İçlerinde akıllı olan yola düştü; gidilmesi gönüle hiç de hoş gelmeyen yola koyuldu. Aklından dedi ki:

- “Bunlara danışmayayım, türlü türlü fikirler ileri sürerek azmimi gevşetirler. Yurtlarının sevgisine kapılırlarda , tembellikleri, bilgisizlikleri bana da sirayet eder. Danışmak, akıl almak için diri kişi lazım ki, baş vurasın amma... nerede öyle bir diri.. Bunlara danışmanın zamanı değil!. Kendine gel, yola düş. Bu gölcükten denize doğru git,denizi ara... Şu girdaplara kapılma.”

Göğsünü ayak yaptı o akıllı balık , yollara düştü. O tehlikeli yerden ta nur denizine kadar yüzdü... yüzdü!... Nihayet ulaştı koca denize. Ardına köpek düşen ceylan, hayatında bir damarı dahi kalsa koşar ya!.. İşte o da; onun gibi koştu , pek uzun olan  o yolda zahmetler çekti; fakat sonunda emniyet ve afiyet makamına erişti. Kendisini uçsuz bucaksız, hiç bir yandan kıyısı görünmez denize attı!...

Derken balıkçılar ağ getirdiler... ikinci balığın, yarı akıllının ağzının tadı kaçtı. Dövünmeye başladı:

- “Eyvahlar olsun, fırsatı teptim... Nasıl oldu da o yol gösteren akıllı  diriye arkadaş olmadım, ona uymadım!.. Ansızın gitti, lakin; benim de hararetle ardına düşmem gerekirdi!.. Fakat geçene acınmak, dövünmek hatadır. Gitti mi, gider!.. Gayrı onu anmanın hiç bir yararı yoktur. Şimdi denizlere,  emniyet yurduna ulaştı o, bize düşen de onun yolundan yürümektir. Bir çare bulmalıyım, en iyisi kendimi ölmüş gibi göstereyim, suyun üzerine çıkıp karnım yukarıda , sırtım aşağıda olduğu halde kendimi salıvereyim. Su nereye götürürse, gideyim. Yüzen kişi gibi değil de, âdeta bir saman çöpü gibi su üstünde sürükleneyim ..”

Dediği gibi de yaptı. Ölü taklidi ile su yüzüne çıktı, sürüklenirken aynı çöp gibi, kendini tamamen suyun akışına bırakmış öylece gidiyordu, bata çıka. Balıkçıların biri gördü:

- Eyvah, dedi, en iyi balık öldü!...

Balıkçıların hepsi kederlenirken, balık onların “eyvah” demelerine sevindi. “Galiba kurtuluyorum...” dedi içinden. Balıkçılardan biri suya girdi,yakaladı onu, fırlattı kıyıya. Balık; çırpına çırpına gizlice suya fırladı, gitti.

Üçüncü balık, o ahmak ıstıraplar içinde kalakaldı. Kurtulmak için sağa sola çırpındı durdu, fakat avcılar ağ attı yakaladılar.  Ateş üstündeki tava içinde ahmaklıkla eş oldu. Ateşin hararetiyle kızıp kaynadıkça akıl ona:

- “Sana hiç korkutucu bir zat gelmedi mi?..” diyordu.

O da işkence ve belanın içinde  kafirlerin dediği gibi:

- “Evet geldi!...Eğer bu sefer , şu boynumu kıran mihnetten kurtulursam ; denizlerden başka yeri yurt tutmam. Bir gölcükte oturmam artık. Uçsuz bucaksız bir su arar, emniyette ve sıhhat içinde ömür sürerim...” demekteydi ahmakça!...

Ahmakların; ahde vefası olmaz!...Tekrar dünyaya döndürülseler yine yapma denen şeylere bulaşırlar, onları yaparlar.

Mesnevi:4.Cilt - Sayfa: 178-...-184

ANASAYFA