mevsol.gif (323 bytes)

mevsag.gif (324 bytes)

İBRAHİM EDHEM VE BALIKLAR

O can sultanı İbrahim Edhem deniz kıyısında oturmuş , elinde iğne , hırkasının söküğünü dikmekle meşgulken , bağlılarından birisi olan memleketin emiri çıka gelir. Şaşkın , kendi kendine mırıldanır :

-Yedi iklimin padişahı iken, öyle bir ulu sultanlığı terk etti de yoksulluğu seçti. Şimdi de fakirler  gibi kendi hırkasını yamıyor. Ne acayip iş?...

Şeyh onun düşüncesini anladı. 

Şeyh aslana benzer , orman ise onun gönlüdür. Şeyh ; ümit ve korku gibi gönüllere girer , yürür , gizlilik yoktur onun için . Gönül sahiplerinin huzurunda gönüllere sahip olunmalı , korunmalıdır. 

Derhal iğnesini suya attı İbrahim Edhem  ve  seslenerek getirilmesini istedi.  Yüz binlerce Hak balığı , her birinin ağzında birer altın iğne olduğu halde sudan kafalarını uzattılar dışarı.  Yüzünü emire dönerek dedi ki Şeyh :

-Ey Emir , gönül sultanlığı mı iyi ,  yoksa dünya saltanatı mı?... Bağın bostanın yanında bir dalın ne hükmü olur ki?... Batın âlemine varırsan sendeki şu nişanelerin yirmi mislini görürsün.

Sultan , balıkların İbrahim Edhem’in  emrini yerini getirip , ağızlarında iğne olduğu halde sudan başlarını çıkardıklarını görünce vecde geldi , öyle bir ah çekti ki!...

-Yuh olsun o tapıdan kovulan tene !... Balıklar bile  piri tanıyor , bu devlete erişmişler de biz uzak kalmışız!... diye  düşünürken secde ederek , bu kerametin aşkından divaneye dönmüş  , ağlaya ağlaya , perişan bir halde uzaklaştı oradan...

Mesnevi : 2.cilt - Sayfa : 246 -....- 258
Yansıtan: Hamdi CENİK/İSTANBUL

ANASAYFA