İBRAHİM
EDHEM VE BALIKLAR
O
can sultanı İbrahim Edhem deniz kıyısında oturmuş , elinde iğne
, hırkasının söküğünü dikmekle meşgulken , bağlılarından
birisi olan memleketin emiri çıka gelir. Şaşkın , kendi kendine mırıldanır
:
-Yedi
iklimin padişahı iken, öyle bir ulu sultanlığı terk etti de
yoksulluğu seçti. Şimdi de fakirler
gibi kendi hırkasını yamıyor. Ne acayip iş?...
Şeyh
onun düşüncesini anladı.
Şeyh aslana
benzer , orman ise onun gönlüdür. Şeyh ; ümit ve korku gibi gönüllere
girer , yürür , gizlilik yoktur onun için . Gönül sahiplerinin
huzurunda gönüllere sahip olunmalı , korunmalıdır.
Derhal
iğnesini suya attı İbrahim Edhem ve seslenerek
getirilmesini istedi. Yüz
binlerce Hak balığı , her birinin ağzında birer altın iğne olduğu
halde sudan kafalarını uzattılar dışarı.
Yüzünü emire dönerek dedi ki Şeyh :
-Ey
Emir , gönül sultanlığı mı iyi ,
yoksa dünya saltanatı mı?... Bağın bostanın yanında bir
dalın ne hükmü olur ki?... Batın âlemine varırsan sendeki şu nişanelerin
yirmi mislini görürsün.
Sultan
, balıkların İbrahim Edhem’in
emrini yerini getirip , ağızlarında iğne olduğu halde
sudan başlarını çıkardıklarını görünce vecde geldi , öyle
bir ah çekti ki!...
-Yuh
olsun o tapıdan kovulan tene !... Balıklar bile piri tanıyor , bu devlete erişmişler de biz uzak kalmışız!...
diye düşünürken secde
ederek , bu kerametin aşkından divaneye dönmüş
, ağlaya ağlaya , perişan bir halde uzaklaştı oradan...
Mesnevi
: 2.cilt - Sayfa : 246 -....- 258
Yansıtan:
Hamdi CENİK/İSTANBUL
|