|
BİLÂL'İN
ÖLÜMÜ
Yüzüne
ölüm rengi çöken Bilâl , zayıflıktan hilale dönmüştü.
Karısı:
-Ah...ah!..
Bu ne elem, bu ne keder!.. dedikçe, Bilâl:
-Hayır...
hayır!... Bu ne zevk, bu ne neş’e!. Şimdiye kadar hayattan elem
duymaktaydım, ölüm nasıl bir zevktir, nedir... nedir, bilir
misin?.. Ama sen bunu nereden bileceksin?.. diye cevap verirken yüzünde
nergisler, güller, lâleler açmaktaydı.
Sözünün doğruluğunun şahidi ; nurlu yüzündeki parlak gözleriydi
sanki. Gönlü kara olan adamlar O’na baktıklarında simsiyah yüzünü
görürlerdi ama, hakikatte O, insanların gözbebeğiydi. Gözbebeği
de siyah olur ya!... Aslında yüzü kara olanlar ;
hakikati göremeyenlerdir. Zaten dünyada can gözüne sahip
olanlardan başka, o gözbebeğini kim göre bilir ki?... Gözbebeğini
görmek için ; gözbebeği olmak lâzımdır. Olamayanlar, onun
rengini nasıl görüp de anlayabilir ki ?.. O gözbebeğine sahip
olanlardan başka herkes, mertebesi yüksek olanları taklit eder,
fakat hakikati bilemez.
Karısı:
-Ah...
ayrılık, ah... ayrılık !...
dedikçe , Bilâl :
-Hayır,
hayır!... Vuslat, vuslat!... diyordu.
Karısı:
-Bu
gece gurbete gidiyorsun, soyunun sopunun gözünden kaybolacaksın,
diyince , Bilâl :
-Hayır,
hayır!... Bu gece ruhum gurbet ilinden, vatanına kavuşacak, diye
cevap verdi.
Karısı
:
-Gayri
senin yüzünü nerede göreceğiz , diye sordu.
Bilâl
dedi ki .
-Hakk’ın
Has kullarının halkasında. Aşağılara değil, başını kaldırıp
yukarılara bakarsan Allah Haslarının halkasını görürsün. Yüzük
taşının yüzüğe nur saçtığı gibi ; âlemlerin Rabbi de
o halkayı nurlandırmıştır.
Karısı:
-Bu
ev yıkıldı artık , yazıklar olsun, diyince, Bilâl:
-Buluta
bakma, aya bak, aya. Akrabam kalabalık, ev de küçük... Allah, daha
mamur hale getirmek için yıktı, dedi.
Mesnevi:3.
Cilt - Sayfa:287-288-289
Hamdi CENİK/İSTANBUL
|