mevsol.gif (323 bytes)

mevsag.gif (324 bytes)

2. Bölüm

Bir yere on tane mum getirseler,
görünüşte herbiri öbüründen ayrıdır.
Fakat ışıklarına yüz çevirdin mi,
hiç şüphe yok ki birinin ışığı, öbüründen ayırd edilemez.
Dostun dostlarla birleşmesi hoştur;
sen mana eteğini tut; görünüş inatçıdır, bas çeker.
İnatçı görünüşü eziyetlerle erit-gitsin de
onun altında defineye benzeyen birliği seyret.
[ I, 683-84;687-88 ]

Tahta kılıçla savaşa gitme;
iş başa düşmeden önce bir gör, anla onu.
Tahtaysa yürü, bir başka kılıç ara;
ama elmassa neşeyle gel beri.
Kılıç erlerin silahlığındadır, onları görmek kimyadır sana.
Bütün bilenler, bunu böyle demişlerdir,
böyle: Bilen alemlere rahmettir.
[ I, 719-21 ]

Gülen nar, bağı bahçeyi de güldürür;
erlerle sohbet seni de erlere katar.
Katı taş olsan, mermer kesilsen bile
bir gönül sahibine ulaştın mı inci olursun.
[ I, 726-7 ]

Temiz erlerin sevgisini ta canının içine dik;
gönlü hoş kişilerin sevgisinden baska bir sevgiye gönül verme.
Umitsizlik köyüne gitme; ümitler var.
Karanlığa doğru yürüme, güneşler var.
[ I, 728-9 ]

Hadi bir gönüldesten gıda ver gönlüne;
yürü devleti devlet sahibinden ara.
[ I, 731 ]

O ışığı canlara Tanrı saçmıştır;
bahtı olanlar da eteklerle o ışığı toplamışlar, elde etmişlerdir.
Yüzünü Tanrı'dan başkasına çevirmeyen kişi
o ışık saçışından elde etmiştir.
Kimin aşk eteği yoksa o ışık saçışından bir pay elde edememiştir.
[ I, 765-7 ]

Putların anası, bir put olan nefsimizdir;
çünkü put yılandır; nefis putuysa ejderha.
Put kırmak kolaydır, pek kolay;
fakat nefsi kırıp geçirmeyi olay görmek bilgisizliktir, bilgisizlik.
[ I, 777;783 ]

Tanrı, bize yardım etmek dilerse
gönlümüze, ağlayıp inleme istegini verir.
Ne mutlu gözdür o göz ki onun için ağlar;
ne kutlu gönüldür ki onun için yanar-kavrulur.
Her ağlamanın sonu gülmektir;
sonu gören kişi mutlu bir kuldur.
Nerde akarsu varsa orada yeşillik vardır;
nerde akan gözyaşı varsa oraya rahmet gelir.
[ I, 822-25]

İnleyen dolap gibi gözlerinden yaşlar saç da
can alanından yeşillikler bitsin.
Ağlamak istiyorsan gözyaşı dökenlere acı;
acınmak isitiyorsan sen de acı arıklara.
[ I, 826-27 ]

Gam gördün mü bağışlanma dile;
çünkü gam, yaptığı işi yaratıcısının buyruğuyla yapar.
Tanrı isterse gamın ta kendisi neşe olur;
ayak bağının ta kendisi hurluk kesilir.
Ey oğul, gözünü açarsan
yumuşaklık suyunun da Tanrı buyruğuyla
varolduğunu görürsün, öfke ateşinin de.
[ I, 841-2;857 ]

Suyla toprak, İsa'nın soluğunu otlayınca kol-kanat açtı;
bir kuş oldu da uçtu. Senin tesbihin,
suyla topraktan meydana gelen bir buğudur ama,
gönül gerçekliğiyle üflenen soluktan
suyla toprak canlanır, cennet kuşu olur.
[ I, 870-1 ]

Kazanan Tanrı sevgilisidir
sözünü işit de dayanc yüzünden sebebe sarılmakta tembelleşme.
[ I, 919 ]

Bir gözümüz var, onda da birçok hastalıklar var;
öyleyse yürü kendi görüşünü dostun görüsünde yok et.
Bizim görüşümüze karşılık onun görüşünü elde etmek,
verilenin yerine alınan ne güzel karşılıktır;
onun görüşünde bütün dileklerini bulursun.
[ I, 926-7 ]

Bu dünya zindandır;
biz de dünyadaki mahpuslarız;
del zindanı kurtar kendini.
[ I, 987 ]

Geminin içindeki su, gemiyi batırır;
gemi altındaki suysa gemiye arka olur.
Malı-mülkü gönlünden şürmüştü de bu yüzden Süleyman,
ancak yoksul adını takınmıştı.
Ağzı kapalı testi, uçsuz-bucaksız denizin üstünde
hava dolu bir gönülle yüzer-gider.
İcte yoksulluk havası oldu mu insan,
dünya denizinin üstünde eğleşir.
Bu dünya, tümden onun mülküdür de
gönlünün gözünde hiçbir şey değildir mal-mülk.
[ I, 990-94 ]

İmanını yenile; ama dille söyleyerek değil
a gizlice dileğini yenileyen kişi.
Dile uyuş yenilendikçe iman yenilenemez;
cünkü nefsin dileğine uyuş,
o kapının kilididir ancak.
[ I, 1083-4 ]

Herşeyin adı, bize göre, görünüşüne uygundur;
fakat Tanrı'ya göre içyüzüne uygundur.
Musa'ya göre sopasının adı sopadır;
fakat Tanrı katında o sopanın adı ejderhadır.
Hasılı sonumuz ne olacaksa,
Tanrı katında gerçekten adımız odur bizim.
[ I, 1244-5;1249 ]

Şu kaza yüz kere yolunu vursa,
gene senin çadırını gökyüzünün yücesine o kurar.
Seni, aman yurduna götürüp dikmek için,
şu korkutuşunu lütuf, kerem say.
[ I, 1265-6 ]

Sen zulumle bir kuyu kazmadasın
ama şunu bil ki o kuyuyu kendin için kazıyorsun.
İpekböceği gibi kendi çevreni örme;
kendin için bir kuyu kazacaksan bari boyunca kaz.
Zayıfları yardımcısız sanma;
Kur'an'dan "Allah'ın yardmı geldi mi" suresini oku.
[ I, 1315-8 ]

A filan, insanlarda gördüğün nice zulümler var ki bunlar,
onlara vuran, huyundur senin.
İnananlar birbirinin aynasıdır;
bu haberi Peygamber'den getirirler.
[ I, 1324;1333 ]

Sen dilersen ateş tatlı su olur;
dilemezsen su da ateş kesilir.
Bizdeki şu istek de senin icadın;
zulümden kurtulmamız da senin lütfun.
Bu isteği biz istemeden vermişsin bize;
ihsan definesini herkese acmışsın.
[ I, 1341-3 ]

Şunu bil ki safları yaran arslanla savaşmak kolaydır;
arslan odur ki nefsini alteder.
[ I, 1394 ]

Korkmayın sözü, korkanlara sunulan yemektir;
bu yemek, korkanların harcı olan bir yemektir.
[ I, 1435 ]

Ey oğul, cebri, Tanrı kimin gözünü açmışsa o tanır.
[ I, 1472 ]

Kim saygı sayarsa, saygı görür;
kim şeker getirirse, badem helvası yer.
Temiz şeyler kimler içindir? Temizler icin.
Sevgiliyi hoş tut, hoşluk gör;
incit, incin.
[ I, 1500-1 ]

Akla dayanan söz, inci olsa, mercan olsa,
cana ait bahis, gene başkadır.
Can bahsi, bir başka duraktır;
can şarabının bir başka kıvamı vardır.
[ I, 1507-8 ]

Tanrı'ya şükretmek
herkesin boynuna takılmış bir gerdanlıktır;
herkesin borcudur; savaşmak, yüzünü ekşitmekse
kimseye borç da değildir;
şükür de denmez ona.

Her soluğu, Tanrı'dan yüzlerce mektup,
yüzlerce haberçavuşu kesilsin;
bir Yarabbi demesine karşılık Tanrı'dan,
altmış kere buyur kulum sesi gelsin.
[ I, 1587 ]

Aklı-fikri eren kişilerin iştahları sabradır;
helvayı çocuklar arzular.
[ I, 1610 ]

Söz söylemek için önce duymak, dinlemek gerek. Sen de söze, dinlemek yolundan gir.
[ I, 1636 ]

Bir lokmadan haset doğarsa, seni faka düşürürse, bilgisizlik gaflet meydana gelirse, o lokmayı haram bil.
[ I, 1655 ]

Lokma tohumdur, verdiği şey de düşünceler. Lokma denizdir, incileri düşünceler.
Ağza alınan helal lokmadan, gönülden kulluğa bir akış, öbür dünyaya gitmeyi kurus dogar.
[ I, 1657-8 ]

Dilden, ağızdan ansızın çıkan söz, bil ki yaydan fırlamış bir oktur sanki.
Ay oğul, o ok, bir daha geri dönmez; suyu baştan kesmek gerek.
[ I, 1667-8 ]

A dil, hem sonsuz bir haznesin sen; hem dermanı bulunmaz bir dertsin sen.
[ I, 1711 ]

Yandım ben; birisi kavini tutuşturmak isterse benden tutuştursun da çerçöpu alevlensin-gitsin.
[ I, 1730 ]

Sel selligini yapmaya, gürleyip akmaya başladı mı başından kes seli; yoksa her yani rezil eder, yikar gider.
Fakat yikilacakmış alem, varsın yıkılsın, gam yemem ben; yikik yerin altinda padisahin definesi bulunur.
Tanri'ya batmis kisi, daha da fazla batmak ister; can denizinin dalgasi gibi alt-ust olmayi diler.
Denizin dibi mi daha hos gelir ona, ustu mu, onu noku mu daha guzeldir, kalkani mi?
A gonul, nes'eyi beladan ayird edersen, vesvese tarafindan paralanmis olursun.
Dilegine erismekte seker tadi bile olsa degil mi ki sevgili, dilekten vazgecmeni istiyor; vazgec dilekten.
A dost, asiklarin yasayisi olmektedir; gonul vermedikce gonlu bulamazsinsen.
[ I, 1751-7;1759]

A gerceklerin ovuncu, gerceklikte bulun, sen baskossesin; bense kapina esigim senin.
Mana bakimindan esik de nedir, bas kose de ne? Bizim o sevgilimizin bulundugu yerde, biz nerde, ben nerde?
A cani bizden, benden kurtulmus guzel, a erkekte de, kadinda da soze sigmaz, gozle gorulmez can.
Erkekle kadin bir olunca, o bir, sensin; birler de yk olup gidince kalan, gene sensin.
Kendi kendinle hizmet, agirlayis tavlasini oynamak icindir ki bu ben'i, biz'i meydan getirdin.
Boylece de ben'ler, sen'ler bir can olur da sonunda sevgiliye dalar-gider.
[ I , 1791-6 ]

Ten gozu gorebilir mi; gamlanman, gulmen hayale gelebilir mi?
Sen gamlanmaya, gulmeye baglanmis gonule, onu gormeye layik bir gonul deme.
Gama, guluse bagli olan kisi, bu iki egreti seyle diridir.
Onu, sonu olmayan yemyesil ask bahcesinde, gamdan, nes'eden, baska ne de cok meyvalar var.
Asiklik bu iki halden de ustundur; baharsiz, guzsuz yemyesildir, teru tazedir.
[ I, 1798-1802 ]

Biz balarilarina benziyoruz, kaliplarsa muma. Kalibi mum gibi goz-goz, ev-ev yaratmis.
[ I, 1821 ]

Padisahin kulagi, gozu pencerededir; erkek olsun, kadin olsun, kimin cani neye calisiyor, onu gozetleyip durur.
[ I, 1832 ]

Dunyanin lutuflarda bulunmasi, yaltaklanmasi hos bir lokmadir ama az ye o lokmayi; cunku ateslerle dolu bir lokmadir o.
Ates gizlidir de tadi meydandadir; fakat dumani isin sonunda belirir.
[ I, 1864-5 ]

Elinden geldikce kul ol, padisah olma. Top gibi zahmetler cek, mihmetlere katlan, cevgen olma.
[ I, 1876 ]

Baharlardan tas yeserir mi hic? Sen de toprak ol da senden renk-renk guller bitsin.
Yillardir gonuller tirmalayan tas oldun; denemek icin bir zamancagiz da toprak kesil.
[ I, 1919-20 ]

Nerde mum konan yere benzeyen bir soluktan parlasam, orada butun bir dunyanin zorluklari cozuldu demektir.
Gunesin bile aydinlatamadigi karanlik bizim solugumuzla kusluk cagina doner.
[ I, 1949-50 ]

Bir mumdan yakilan mumu goren, gercekten de asil mumu gormustur. Boylece o mumun isigi, yuz muma nakledilse, o mumdan yuzlerce mum yakilsa, sonuncusunu goren bile, asil ilk mumu gormus sayilir. Isigi sitersen son mumdan al; istersen can mumundan; hicbir farki yoktur.
Istersen son mumun isigini gor; istersen gecmislerin mumunu gor.
[ I, 1955-58 ]

Zati kendini, onu, ardi var saniyorsan, bedene baglanmissin, candan mahrumsun.
Asagi, yukari, on, ard, bedenin sifatlaridir; yonsuzlukse aydin canin oz sifatidir.
[ I, 2016-17 ]
  devamı...

ANASAYFA