|
CENNET
Bir
kadın vardı ; her yıl bir çocuk doğurur , fakat çocuk altı
aydan fazla yaşamaz, daha üç-dört aylıkken ölür giderdi. Kadın
feryat ederek :
-"Yarabbi!... Bu çocuklar bana dokuz ay yük oluyor ...
ancak üç - dört aycağız bir ferahlık veriyor , sonra ateşlere
terk ediyor . Nimet tez zamanda uçup gidiyor elimden. "
diyor, Hak erlerine ağlayıp yalvararak, çocuklarının ölümünden
şikayetkâr oluyordu. Bu surette tam yirmi oğlu oldu, öldü.
Bir gece rüyasında kadına ebediyet yurdunu, güzel, kusursuz, yeşillikler
içinde ki cenneti gösterdiler.
Nihayetsiz nimetlere cennet dedim, bağ, bahçe dedim. Çünki
orası bağ,bahçelerin toplandığı yer, nimetlerin aslıdır. Yoksa
ne bağı?... Orada ki nimetleri ne gözler görmüştür, ne de
hayale gelmiştir!.. Ancak bir misaldir bunlar ki ; anlamakta âciz
olanlar bir koku alsınlar, anlasınlar!
Hasılı kadın cenneti görüp, mest oldu. Teselliyle kendinden geçti.
Köşkün birisinde kendi adının olduğunu fark etti , kendisinin
olduğunu sandı. Ama dediler ki:
-Bu nimet ; canını feda etmede tereddüdü olmayan ve fedakârlıkta
doğruluktan ayrılmayan kişinindir. Bu kuşluk kahvaltısından
yemen için bir hayli hizmet etmen gerekir. Fakat sen Allah'a sığınmada
tembellik ediyorsun. Bütün bu musibetler de sana , yaptıklarına
karşılık olarak Allah tarafından verilmiştir.
Kadın:
-Yarabbi!... Yüz yıl ve istersen daha fazla zaman benden kan dök,
evladımı öldür ... razıyım , dedi.
Yavaş yavaş, adım adım o bahçeye girince bütün çocuklarını
orada gördü de , dedi ki:
-Yarabbi!... Ben kaybetmiştim ama sen kaybetmemişsin!.
Evet ... insan ; gaybı gören gözlere sahip olmadıkça insan
olamaz. Her meyvenin içi kabuğundan iyidir. Teni kabuk , sevgiliyi iç
bil. İnsan pek lâtif bir içe sahiptir. İnsansan bir an olsun O' nu
ara!...
Mesnevi:3. Cilt - Sayfa:277-278-279
Hamdi CENİK/İSTANBUL
|