DAVUT
(a.s.) 'ın HÜKMÜ - 1.Bölüm
Yoksul
adam gece gündüz feryad-ü figanla dualar edip ; eziyetsiz,
zahmetsiz, çalışıp kazanmadan helâl rızık istemekteydi
Allah’tan. Israrla duasına devam ettiği günlerden birinde, oturduğu
yerin kapısından içeri bir öküzün girdiğini görür, dualarına
icabet olarak gönderildiğini düşünerek oracıkta kesip, kebap
eder hayvancağızı. Öküzün sahibi onu görüp:
-
Ey karanlıkta benim öküzümü aşıran; borçlusun bana. A ahmak,
hilebaz, insafsız adam ; neden kestin öküzümü?.. dedi.
Adam:
-
Allah’tan rızık istiyor, kıbleyi niyazımla besleyip duruyordum.
Bunca zamandır yaptığım dualar kabul oldu . O benim rızkımdı.
Onun için tutup kestim... İşte sana cevap, dediyse de, öküz
sahibi yakasın sarıldı, sabredemedi, yüzüne bir kaç tokat vurdu.
Sonra da çeke çeke Davut a.s. ın yanına götürdü, bir yandan da:
-
Gel bakalım zalim , ahmak... saçma sapan lafları bırak azgın
herif... aklını başına al, kendine gel. Bu ne biçim dua? Âlemi
bana da güldürme, kendini de maskara etme... diye söylenirken ,
adam da:
-
Ben Allah’a dua ettim, göz yaşları dökerek yakardım. İyice
biliyorum ki duam kabul edildi. Sen, ey kötü sözlü
... gayrı başını taşlara vur!... dedi.
Öküz
sahibi bağırıp , çevresine daha fazla kalabalık toplayarak , haklılığına
inandırmak için:
-
Ey Müslümanlar, buraya toplanın!... Gelin de şu herifin hezeyanlarını
duyun. Allah için söyleyin ; dua nasıl olur da benim malımı ona
mal eder?... Eğer dua ile mal sahibi olunsaydı; bütün alem dua
eder, mal mülk sahibi oludu. Kör dilenciler de yücelir, bey
kesilirlerdi. Halbuki gece gündüz dua ederler, lakin ellerine bir şey
geçmez ... diye haykırıyordu.
Halk:
-
Bu müslüman doğru söylüyor. Hiç dua, bir şeye sahip olmaya
sebep midir?.. Bu şeriatte görülmüş bir şey midir?... Bir şeye
sahip olmak için: Ya paranla satın alırsın, ya miras kalır, yahut
da gönlünden gelir sana bağışlar. Bu çeşit bir şey olmadan hiç
bir mala sahip olunmaz ki!... Senin bu yaptığın hangi şeriat kitabında
yazılıdır?... Ya sahibine öküzünü geri vereceksin, yahut da
hapse gireceksin, diye fikirlerini belirttiler.
Adam
yüzünü göğe kaldırarak dedi ki :
-Ya
rabbi!... Benim halimi senden başka kimsecikler bilmez. O duayı gönlüme
ilham edip, ümitlendirdin. Laf olsun diye dua etmedim ki ben. Ne
zaman körcesine dua ettim?.. Ne zaman senden başkasına ihtiyacımı
beyan ettim?... Kör ; bilgisizlikle halktan bir şeyler umar... ben
ise; senden umuyorum!... Asıl kör kendisi ki, beni kör sandı.
Canla başla niyaz ettiğimi görmedi bile. Benim körlüğüm, aşk körlüğüdür.
Sevdiği şey insanı kör eder, gözleri başkasını görmez ya!?...
İşte bu körlük , o körlüktür. Ya rabbi!... Sen görmektesin.
Beni sen de kör sanma. Senin lütfunun etrafında dönüp dolaşmaktayım.
Ey lütfuna uzandığım, ey kendisinden hiç ayrılmadığım
Allah’ım; Yusuf’a ruya gösterdin, O da ona inanıp, güvendi
ya!?... Halk benim sırlarımı bilmiyor, onun için yaptığımı saçma
sanıyor ya!.. Hakları da yok değil. Gayb sırrını; sırları
bilen, ayıpları örten Allah’tan başka kim bile bilir ki?...
Öküz
sahibi dedi ki:
-
Ne yüzünü göğe çevirip duruyorsun?. Bana çevir de doğruyu söyle.
Delirdin mi ki, böyle hatalara düşüyor, aşktan, Allah’a yakınlıktan
dem vuruyorsun?.. Sen gönlü ölmüş biri iken, hangi yüzle, yüzünü
göklere çeviriyorsun?...
Adam:
-
Ya Rabbi!... Bu kulunu rezil etme, kötülük yaptıysam bile sırrımı
halka açma, sana nice zamandır yakarmaktayım. Halka karşı bunların
bir kıymeti olmadığını biliyorum. Ama sana âşikardır... diye
yakarmaya devam etti.
Bu
sırada Davut a.s. evinden dışarı çıkıp :
-
Ne var, ne oluyor?.. dedi.
Davacı
dedi ki :
-
Ey Allah’ın peygamberi ; imdat et bana. Öküzüm bu adamın evine
girmiş, o da onu kesip yemiş. Öküzümü neden kestiğini sor da söylesin?...
Davut
a.s. :
-
Ey kerem sahibi; neden sana haram olan o öküzü kestin, söyle bakalım
?. Yalnız saçma sapan şeyler söyleme, delil göster ki davayı
bitirelim, dedi.
Adam
dedi ki:
-
Ey Davut ; yedi yıldır gece gündüz dua etmekte , Allah’tan : “Ya rabbi!...helâl ve zahmetsiz bir rızık istiyorum...” diye
niyazda bulunmaktaydım. Kime sorarsan sor; erkek, kadın, çoluk çocuk
her kes bilir benim bu halimi. İstersen yanımda değil de gizlice
sor. Böyle duada bulunduğum
o gün bir de baktım ki evime bir öküz girivermiş... Hiç bir şey
düşünmedim, sevincimden gözlerim
karardı adeta. Ama lokma sevinci değildi bu!.. Duam kabul edildi
diye sevindim. Bütün kusurları bilen Rabbim dualarımı kabul etti
dedim, buna şükrane olsun diye de öküzü kesiverdim!...
Davut
a.s. :
-
Bu sözlerden vaz geç. Davana şer’i delil getir. Delilsiz hüküm
verip de batıl bir sünnet
mi koyayım, kötü bir adet mi bırakayım şehre. Öküzü sana kim
bağışladı, satın mı aldın yoksa?. Yahut mirasa mı kondun?..
Bir ekine nasıl sahip olabilirsin?... Ektinse senindir. Kazanmakta
ekmeye benzer. Ekmedikçe ona sahip olmaya hakkın yoktur. Ektiğini
biçersin. Yoksa haksız olduğun, zulmettiğin anlaşılır. Yürü,
eğri büğrü söyleme. Bu müslümanın malını ver, paran yoksa
borç al ver. Boşuna knuşma, dedi.
Adam:
-
Padişahım ; sitemkârlar ne söylüyorlarsa, sen de onların söylediklerini
söylüyorsun , dedi , secdeye kapandı : “Ey
benim yanıp yakıldığımı gören Allah’ım!... Gönlüme saldığın
nuru onun da gönlüne sal!.. Ey ihsan sahibi Rabbim!..”
diye dua etti, ve hemen akabinde öyle bir ağlayışla ağlamaya
başladı ki, Davut a.s. ‘ın gönlü yerinden oynadı. Davacıya dönerek
dedi ki:
-
Ey öküzü dava eden ; bu davanın görülmesinde ısrar etme, bugün
bana mühlet ver. Halvete gidip namaz kılayım da bu durumu, sırları
bilen Allah’tan sorayım. Namazda
Rabbime bağlanırım, “namaz gözümün nurudur...” sırrı
zuhur eder, can pencerem
zevk ve şevkle açılır, Allah’ın lütfu oraya vasıtasız gelir.
Bu
lütuf bana madenimden, hakikatimden
gelir, penceremden evime girer. Penceresi olmayan
ev cehennemdir. Ey kul, dinin aslı pencere açmıştır. Hemencecik de
ormana dalma, Pencere açmak
için balta var. Bilirsin
ki zâhiri hayvan da görür. Peki... Adem’e : ”Kerremnâ!...”
denmesinin sırrını düşündün mü hiç?... Ben
nurlara gark olmuş bir güneşim. Kendimi nurdan ayırt edemiyorum. O
halvete girmem, namaz kılmam halka öğretmek için. Bu
âlem doğrulsun diye ayağımı eğri atmaktayım. Ey insan, savaş
hileden ibarettir!...
İzin
yoktu, yoksa Davut a.s. bu sırları hep anlatacaktı... Halkın içinden
birisi seslendi bu arada:
-
Hiç şüphemiz yoktur, dedi.
Davut
a.s. kendine geldi, sözünü kısa kesti, halvet edeceği yere
hareket etti. Kapıyı kapayıp acele mihrabına, duasının kabul
edildiği yere yöneldi. Allah ona bu işin hakikatini bildirdi, tamamını
gösterdi. O da işi anladı, öç alınacak kimdir, kısasa layık
olan hangisidir bildi.
Ertesi
gün herkes toplandı, halk ta gelip Davut a.s. ’ın huzuruna dizildiler. Davacı yine aynı şeyleri tekrarladı,
bir çok ağır şeyler söyledi.
Davut
a.s öküz sahibine dönerek
:
-
Sus !... Bu davayı bırak. Öküzü de bu müslümana helal et de yürü
git!. Madem ki Allah senin sırrını açmadı, O’nun bu sır örtücülüğüne
şükret de sükût et!... dedi.
Birinci
bölümün sonu...
Düzenleyen: Hamdi Cenik
|