DAVUT
(a.s.) 'ın HÜKMÜ - 2.Bölüm
Öküz
sahibi :
- Bu
nasıl hüküm, bu nasıl adalet?... Benim için yeni bir şeriat mı
kuracaksın?.. Adalet âleme yayılıp ; yer gök hükümlerinle güzel
kokular sürünmüşken, kör köpeklere dahi bu sitem yapılmadı. Bu
tecavüzden , bu cefadan taş bile hararetlendi de yarıldı. Ey
ahali!... Gelin de görün zulmü, diye bağırıp çağırmaya başladı.
Davut
a.s.:
- A
inatçı ; bütün malını mülkünü hemencecik ona bağışla.
Yoksa bak, sana söylüyorum, işin sonu fena olur. Yaptığın
zulüm ve cefa meydana çıkar, dedi.
Öküz
sahibi bu sözler üzerine başına topraklar serpip, elbiselerini yırtarak
haykırıyor, bir yandan da Davut a.s. ‘ ı kınıyordu:
- Her
an zulmünü artırıp durmaktasın!..
Davut
a.s. , öküz sahibine tekrar seslendi:
- Ey
bahtı körleşmiş herif!.. Madem ki talihin yok, gayri yavaş yavaş
karanlıklar basmaya başladı. Senin gibi bir eşeğe , çerçöple
saman bile yazık. Öyle olduğu halde yine baş köşeyi gözetmektesin.
Yürü... çocukların, karın da onundur , onun
kulu kölesidir artık. Daha fazla söylenme!...
Davacı
iki eline aldığı taşlarla göğsünü yumruklarken, bir yandan da
bir aşağı, bir yukarı koşup dövünmekteydi.
Davacının gönlünde olanları bilmediklerinden halk ta Davut
a.s. ‘ ı kınamaya başladılar.
Davut
a.s. halka dönerek dedi ki:
-
Dostlar, gayri o gizli şeyin meydana çıkma zamanı geldi. Hepiniz
kalkın şehirden dışarı çıkalım,
filanca ovada büyük bir ağaç vardır... hani dalları çok,
kol, budak salıverip geniş alanları kaplayan o ağaç
yokmu?... İşte o ağcın kökünden bana kan kokuları gelmekte.
Gidelim de o sırrı öğrenelim birlikte.
Bu kötü herif efendisini o ağacın altında öldürüp , suç
aletiyle birlikte gömmüştür. Allah’ın Hilm’i, Settar’lığı
bunu şimdiye kadar örttü. Fakat bu kaltaban hiç şükretmedi.
Efendisinin çocuklarına bayramlarda, nevruzlarda hiç bir şey göndermedi.
O yoksulların hallerini sormak şöyle dursun, semtlerine dahi uğramadı.
Şimdi de bu mel’un herif bir öküz için onun oğlunu yere
vurmakta. Günahının
perdesini kendi kaldırıyor, yoksa Allah suçunu örtüyordu. Kâfir
olsun, fasık olsun , herkes kendi perdesini kendi yırtar...
Halk şehirden
çıkıp o ağacın altına gelince Davut a.s. dedi :
- Şu
zalimin önce ellerini bağlayın da, suçunu meydana çıkarıp,
bayrağı ovaya dikelim .
Sonra
da davacı öküz sahibine (!!!) dönerek
:
- Ey köpek!...
Sen bu adamın atasının kölesi iken , onu öldürdün , kanına
girdin. Efendini öldürünce malını mülkünü zapt ettin, şimdi
karın olan o kadın dahi onun cariyelerinden idi.
Ondan erkek, dişi ne doğduysa hepsine mirasçı bu adamdır.
Çünki sen bir kölesin ... çalışıp çabalarsın, eline geçen
onundur. Şeriat mı aradın?... Al sana mükemmel bir şeriat!. Sen
efendini zari zari ağlatarak öldürmek isterken, o sana yalvarıyor :
-”Aman
yapma, etme ne olursun!...” diye yakarmaları duvar olmuş kulağına
çarpıyordu. Gördüğün
hayalin korkusuyla kestiğin adamcağızın başıyla beraber suç
aletin olan bıçağı da beraberce toprağa gömdün. İşte baş da,
bıçak ta şuracıkta gömülü. Hatta o bıçakta da kendisinin adı
işlenmiştir. Haydi, kazın bakalım şurayı, dedi , Davut a.s.
Yeri
kazdılar, bıçağı da bulup çıkardılar, kesik başı da!...
Halka bir velveledir düştü. Zanlarının utancı hem yüzlerinde,
hem kalplerindeydi.
Ondan
sonra öküzü kesene seslendi Davut a.s. :
- Gel
buraya hak sahibi sensin.
Bu yüzü karadan hakkını al , dedi.
Daha
sonra aynı bıçakla o adamın da öldürülerek kısas edilmesini
emretti.
Nefsini
öldür de, âlemi dirilt.
Nefis; efendisini öldürmüştür, sen onu kendine kul, köle
yap!.. Kendine gel!. Öküzü dava eden senin nefsindir , vehmî benliğindir!...
Kendisini efendi yerine koymuştur, ululuk taslamaktadır.
Öküzü
öldüren ise akıldır. Akıl daima Hakk’tan zahmetsiz rızıklar
ister.
Peki...
onun zahmetsizce rızıklanması neye bağlıdır?
Kötülüğün
aslı olan öküzün öldürülmesine!...
Zahmetsiz
rızık nedir?..
Nebi
ve Resullerin rızıklarıdır. Bu da öküzün öldürülmesine bağlıdır.
Yani hazine öküzün içindedir. Yerleri kazıp hazine aramak beyhude
emektir...
Mesnevi:3.
Cilt - Sayfa:187-......-205
Düzenleyen: Hamdi Cenik
|