mevsol.gif (323 bytes)

mevsag.gif (324 bytes)

DEKÛKİ (H.Z.) 2. Bölüm

Namazdayken denizden ; “İmdat!” seslerini duydu. Ansızın gözüne bir gemi ilişti. Dalgalar arasına düşmüş, belalara uğramış, perişan halde. Hem gece, hem hava bulutlu, hem dalga!... Üç karanlık bir arada.  Batma korkusu dağları sarmış!... Fırtına Azrail gibi saldırıyor, dalgalar sağdan, soldan hücum ediyor... gemidekiler korkudan canlarından olmuşlar gibi; feryatları göğe yükseliyor!... Bağırıp çağırıyorlar!... Başlarını dövüyorlar!.. Kâfir ve mülhit... hepsi de imana gelmişler. Yüzlerce niyazlarda bulunuyorlar, binlerce ahitler veriyorlar, adaklar adıyorlar!...Bütün ömürleri karmakarışık işlerle geçmiş, yüzleri bir an olsun kıbleye dönmemiş  olanlar bile secdeye kapanmışlardı!... Halbuki onlar önceden:

-Bu kulluğun faydası yok, derlerken; o anda kullukta sayısız faydalar görüyorlardı. Dostlarından, dayılardan, amcalardan, babadan, anadan, her kesten ümitlerini kesmişlerdi!... Ne sollarından bir beklenti, ne sağlarından!... Hîleler ölüp bittiğinde, dua zamanı gelir!... Onlar da ağlayıp inleyerek duaya koyulmuşlardı. Şeytan ise o sırada düşmanlığından her birinin karşısına dikilip:

-A köpeğe tapanlar, a münkirler, münafıklar!... Hem korkun, hem geberin!... Nihayet bu olacaktı zaten.  Kurtulunca yine gözleriniz kurur, yine şehvet için yaratılmış birer şeytan kesilirsiniz. Allah’ı ; sizi kazadan kurtarmak için elinizden tuttuğu,sizleri tehlikeden kurtardığı gün, hatırlamazsınız bile!... diye bağırmaktaydı.

Şeytan bunları söylemekteydi lâkin, can kulağı duyanlardan başkası bunları duymamaktaydı. Dekukî o kıyameti görünce merhameti coştu, göz yaşları akmaya  başladı :

-Yarabbi, ey lütuf sahibi padişah, ey ebedi kerem ve merhamet sahibi: Onların yaptıklarına bakma,o kötü kişilerden bu belayı def et!.. Ey eli denize de , karaya da yetişen !..  Onları sağlıkla, selametle karaya çıkar!... Hak etmeden insanlara lütufta ihsanlarda bulunursun . Rüşvetsiz olarak göz, kulak, akıl ihsan edersin. Bizim ise; nimetlerine karşılık yaptığımız kafirlikler, hatalar malumundur: Ey ulu Allah!... Bizim şanımız ulu ulu günahlarda bulunmaktır. Fakat sen bunları lütfunla affetmeye kaadirsin.  Biz hırstan, şehvetten kendi kendimizi yaktık, fakat bu duayı da senden öğrendik. Bize duada bulunmak için izin vermen, dua öğretmen, böyle bir karanlığı aydınlatman hürmetine sen bunlara acı....

Gözlerinden yaşlar akıyordu. Kendinde olmaksızın ettiği dua gökyüzüne yükselmekteydi.  O ihtiyarsız dua yok mu?... Bambaşka bir şeydir!.. O da adamın kendinden değildir, Allah’tandır, O’nun ilhamıdır. O esnada insan yok olur. O duada bulunan Allah’tır. Dua da Allah’tandır, icabet de. Arada vasıta olarak mahluk yoktur. Lütuf ve merhamet sahibi olan Allah kulları, işleri düzeltmekte Allah huyuna sahiptirler. Onlar; şiddet zamanında, sıkıntı anlarında karşılık beklemeksizin mahlûkata acırlar da yardımlarına koşarlar. Ey belalara uğramış adam: Kendine gel de, bunları ara, onların dualarını ganimet bil.

O Hak erinin duasıyla gemi kurtuldu. Gemdekiler ise kendi gayretleriyle olduğunu zannettiler.  Av esnasında tilkiyi ayakları kurtarır da, kuyruğu kurtardı sanır, okşar durur. Gemi kurtuldu,murat hasıl oldu. O  cemaatin de namazı tamam oldu.

Dekukî şöyle anlatır:

- Sonra o kerem sahiplerine baktım, ama hiçbiri yerinde yok, hepsi de gitmişlerdi. Ne sağda adam vardı, ne solda. Keskin gözüm onlardan hiçbirini göremedi. Sanki inciymişler de, eriyip su olmuşlar . Ne izleri vardı, ne tozları. Şaşırdım kaldım.

Onlar , nasıl balıklar deryaya dalar da kaybolur ya öylece kayboldular, gizlendiler Dekukî’nin gözünden. Yıllarca onların hasretiyle yandı,ömrünce iştiyaklarından göz yaşı döktü.  Ama sen dersin ki; Allah eri, Allah’a  erişmişken nasıl olur da insanı arar?... Bu soruya ancak eşekler kakılır kalır!... Sen onları insan olarak gördün, can olarak görmedin!.. İblis de: “ Ben ateşten yaratıldım, Âdem topraktan!...” dedi, işte sen de onları İblis gibi gördün. İblis gözünü bir an yum ; ne vakte kadar sûret görüp duracaksın, ne vakte kadar ?... Ey Dekukî : Irmak gibi göz yaşları döken gözlerinle onları ara, gafil olma, ümidini kesme. Ara, ara ki; devlet aramaktadır!... Âlemin bütün işlerini bırak da, canla , başla, üveyik kuşu gibi: “ kû,kû=nerede, nerede?” de!... Ey perdeli olan dikkat et, Allah: “Dua edin, beni çağırın... size icabet edeyim!...” diyor. İcabetin şartı bile duadır. Kimin gönlü illetlerden arınmışsa , onun duası; ululuk sahibi Allah’a kadar ulaşır, makbul olur.

Mesnevi:3.Cilt - Sayfa:156-......-187
Düzenleyen: Hamdi Cenik

ANASAYFA