mevsol.gif (323 bytes)

mevsag.gif (324 bytes)

İBRAHİM EDHEM

O iyi adlı, iyi sanlı padişah, bir gece tahtında otururken damda bir tıkırtı, hay huylar duydu. Sarayın damında sert sert adımlar atılıyordu.

-  "Kim acaba bu densiz?.." derken  içinden, başını  dışarı uzatarak.
- Kim o ? Diye seslendi. Bu herhalde peri olmalı. Yoksa insandan kimin haddine düşmüş, bu saate sarayın tepesinde gürültü etmek!...
O zamana kadar hiç görmediği bir bölük halk damdan başlarını uzatarak dediler ki:
- Kayıbımız var, gece vakti onu arayıp duruyoruz.
İbrahim Edhem:
- Ne arıyorsunuz? Dedi.
- Develerimizi, dediler.
- Damda deve arandığını kim görmüş, diyince İbrahim Edhem;
- Peki... öyleyse sen taht üstünde oturup padişahlık ederken, Allah’ı arayıp bulmayı nasıl umuyorsun?.. dediler.
İşte bu oldu!.. Bundan sonra İbrahim Edhem’i kimse görmedi. Peri gibi insanların gözünden kayboldu. Aslında halkın önündeydi ama, mânası gizli idi. Zaten halk sakaldan, hırkadan başka neyi görür ki?..  Kendi gözünden de kayboldu, halkın gözünden de!.. İşte ondan sonra Zümrüdüanka gibi alemde meşhur oldu. Hangi kuşun canı Kafdağı’na  geldiyse, bütün âlem onu söyler, ondan bahseder!...

Mesnevi:4.Cilt. Sayfa:68-69

ANASAYFA