mevsol.gif (323 bytes)

mevsag.gif (324 bytes)

FİKİR - ZİKİR

Padişah iki köle almıştı ucuza. Konuşup değerlerini anlamaya çalıştı. Çünki âdemoğlu dilinin altında gizlidir. Evde inci mi var , buğday mı , akrep-yılan mı dolu , yoksa altın hazinesi mi?... Kapı açıldığında içerisini gösterir ya!... Bedenin kapısı da ağızdır. Kölenin biri konuşmaya başladı, zeki ve tatlı sözlü idi. Düşünmeden öyle sözler  söylemekteydi ki , başkaları beşyüz defa düşünüp ancak öylesini söyleyebilirlerdi. Sanki içinde denizler var,  onlarda incilerle dolu idi. Onda parlayan her incinin nûru, Hak ile bâtılı ayırır, o nur  kimde olsa  her sualin cevabını da verebilirdi.

Diğer köleyi yanına çağırdı padişah, huzura getirildi. Ağzı kokuyor, dişleri de kapkaraydı. Yokladı biraz, pek hoşlanmadı ama, nesi var  nesi yok anlamak için sırlarını araştırmaya başladı.  Önceden yokladığı zeki köleyi :

-Haydi hamam git, yıkan , temizlen. Yeni elbiseler giy , diyerek uzaklaştırırken , ağzı kokan köleye dedi ki :

-Bak bu gönderdiğim köle senin hakkında : “Hırsızdır, doğru adam değildir. Münasebetsiz hareketlerde bulunur, ahlaksızdır, lânetin tekidir, şöyledir, böyledir1...” diyerek az kalsın beni senden soğutacaktı, ne dersin arkadaşının sözleri hakkında?...

-Padişahım , olabilir ki  bende bazı ayıplı şeyler görmüştür. O daima doğruyu söyler. Onun gibi doğru sözlü adam görmedim. Yaratılışında var doğruluk. Ne derse desin , aslı yok diyemem. Kusuru üzerime alırım doğrusu. Göremediğim kusurlarımdır derim. Kendi yüzümü göremem lâkin senin yüzünü görürüm, sende benim yüzümü görürsün. Kendi yüzünü görene ; ne mutlu!... Ölse bile nûru bâkidir. Çünki onun görüşü Hak görüşüdür.

Padişah dedi ki :

-Şimdi o senin ayıplarını söylediği gibi , sen de onun ayıplarını söyle ki , dostum olduğunu bileyim.

Köle dedi ki :

-Padişahım , o benim iyi bir kapı yoldaşımsa da, kusurlarını söyleyeyim : Sevgi , vefa , insanlık , doğruluk , zeka , ve dostluktur.  En önemsiz kusuru cömertlik  ve düşkünlere yardım etmektir.  Ama ne cömertlik ?... Canını bile verir.

Padişah dedi ki :

-Arkadaşını öğmede bu kadar ileri gitme. Onu öğerken de kendini de methetmeye kalkışma. Çünki onu imtihana çekersem utanırsın?... 

Köle dedi ki .

-Hüküm ve kudret sahibi , bağışlayan ve acıyan Allah’a andolsun !... Nebi ve Resulleri ihtiyacı olduğundan değil, fazlından , kereminden gönderen , ayaklar altında ki topraktan yüce padişahlar yaratan ,  onları topraktan yaratılan mahlûkatın tabiatından arıtan , gök ehlinin derecelerinden üstün kılan Allah’a andolsun ki ; kapı yoldaşım ve dostum , bu benim sözlerimden yüz kat daha üstündür.  Ben ancak onun vasıflarından bilebildiklerimi söyledim. Fakat ey kerem sahibi ; inanmıyorsan ne yapa bilirim ki ?...

Padişah dedi ki :

-Şimdi artık kendi halinden bahset. Ne vakte dek şunun bunun durumunu anlatacaksın?...  Söyle bakalım , senin neyin var?... Ne elde ettin , denizin dibinden ne inciler getirdin?...

Ölüm günü duygu kalmaz;can nûrun var mı ki gönlüne yar olsun?..

Mezarda göze toprak dolar ; kabrini aydınlatacak nûrun var mı?..

Bu elin ayağın gidince;can kuşunu uçuracak kanadın var mı?...

Bu hayvâni can gidince;yerine koyacak bâki canın var mı?...

Her şey bir sebepler ve sonuçları şeklinde zuhura çıkar ama Allah bunu avamdan gizledi, kendi haslarından değil. Ben de bir emiri tuzağa düşürmek istersem emirlerden gizlerim ama, vezirden saklamam. Ben bilirim ama, sen de bir nişane ver?...

Köle dedi ki :

-Madem ki olanı biteni olduğu gibi biliyorsun , peki beni söyletmeden amacın nedir?...

Padişah dedi ki :

-Dünyayı izhar etmekte ki hikmet, Allah’ın ilmindekileri izhar etmektir. Fiilleri açığa çıkarma zorunluluğu, sırrının açığa çıkması içindir.

Öbür köle hamamdan gelince padişah, onu da diğerinin bulunmadığı zamanda huzura çağırdı, dedi ki :

-Sıhhatler olsun, afiyetler olsun. Ne de lâtif, zarif ve güzelsin. Fakat yazık , öbür kölenin söyleyip durduğu kötü huyların da olmasa ne olurdu?...

Köle dedi ki :

-Padişahım , o dinsizin hakkımda söylediklerini bir parçacık anlat!...

Padişah :

-Önce ikiyüzlülüğünü anlattı. Güya sen görünüşte deva, ama aslında bir dert imişsin!... dedi.

Köle, dostunun nasıl kötülediğini bu şekilde padişahtan duyunca derhal kızdı, köpürdü!... Onun aleyhinde bulunma dalgasına düştü. Nihayet hadden aştı dedi ki :

-O önceleri benimle dosttu!... Kıtlıkta kalmış köpek gibi hayli pislik yemişti!...

Durmaksızın onun aleyhinde konuşmaya devam edince padişah, elini ağzına götürüp :

-Kâfi!... dedi. Bu sınamayla onu da anladım, seni de!...  Onun ağzı kokmuş ama, senin canın kokmuş!.. Ey kokuşuk canlı !... Uzakta otur.  O âmir olsun , sen onun memuru ol!...

Mesnevi : 2. Cilt - Sayfa : 64 - .... - 80
Hamdi CENİK/İSTANBUL

ANASAYFA