HIRSIZLAR
Bir
bahçıvan , bahçesine üç hırsız girdiğini gördü. Biri fakih ,
biri şerif , biri de sofi idi . Kendi kendine dedi ki :
-“Çok
şey söylerim ama , bir topluluk bunlar . Toplulukta da kuvvet vardır.
Tek başıma gücüm yetmez. Eğer bir birlerinden ayırabilirsem ,
dilediğimi yaparım o zaman!...”
Hile
yapıp aralarını bozmak için sofiye:
-Git
arkadaşların için evden bir kilim al , getir , diyerek oradan
uzaklaştırdı. Diğerlerine
dönerek dedi ki:
-Sen
fakihsin!.. Fetvalarınla ekmek yer , bilgi kanadınla uçarız. Sen
de bizim sultanımız, Mustafa’nın soyundansın. Bu pis boğaz ,
hasis sofi de kim oluyor ki sizinle düşüp kalkıyor?... Geldiğinde
onu savın , gitsin. O zaman sizleri
bahçemde bir hafta misafir ederim !...
Onları
vesveselendirip kandırdı. Dönünce arkadaşlarını yanlarından
uzaklaştırdılar. Sofiyi yalnız yakalayan bahçe sahibi bir güzel
dayak attı. Arkadaşlarından ayrılıp , safadan uzak düştüğüne
bir yandan yanarken, dayağın acısına rağmen bahçıvanın
oyununun farkına varmış söyleniyordu bir yandan :
-Benim
nöbetim geçti. Sizler sıranızı bekleyin. Yabancı saydınız beni
ama, değildim. Oyunun farkına varamadınız.
Yediğimi sizler de yiyeceksiniz, diyordu.
Bahçıvan
sofiden kurtulunca şerife dönerek:
-Ey
Şerif!... Eve git de , yufka pişirmiştim . Al , gel , birlikte
yiyelim , dedi.
Şerif
gidince, fakihe dedi ki:
-Ey
her şeyi anlayan , bilen adam. O Şerif manasız bir iddiada
bulunuyor. Şerifim diyor ama, anasını ne iş ettiğini kim
bilebilir?...
Afsunlar
okudu . Fakih de bunları dinledi. Sonunda kandı. Şerifin arkasından
gitti:
-Ey
eşek!... dedi. Seni bu bağa kim davet etti?... Hırsızlık sana
kimden miras kaldı?... Aslan yavrusu aslana benzer, söyle bakalım
sen kime benziyorsun?...
O
zalim adam şerife hakaretler yağdırdı. Söylemediğini bırakmadı.
Sonunda Şerif harap oldu, fakihe dedi ki:
-Ben
ayrılıyorum , sudan çıkıyorum. Şimdi yalnız kalıyorsun. Ayağını
tetik bas. Şerifliğimi bir tarafa bırak , ben ne zalimim , ne de
zalimden aşağı birisiyim.
Bahçıvan
ondan da kurtulunca fakihin yanına gelerek dedi ki:
-Ey
fakih!... Ne fakihi , en aşağılık olanların bile kendisinden
arlandığı kişi!... İzin almadan bağlara gireceksin?... Öyle
mi?... Senin fetvan bu mudur?... Böyle bir ruhsatı nerede okudun?...
Vasit’de mi , yoksa Muhit’te mi?...
Fakih
diyordu ki dayak yerken:
-Vur
, vur!... Hakkın var!... Fırsat eline geçti!... Dostlarından ayrılanın
lâyığı budur!...
Mesnevi
: 2. Cilt - Sayfa : 166 -....- 169
Hamdi CENİK/İSTANBUL
|