mevsol.gif (323 bytes)

mevsag.gif (324 bytes)

HIRSIZLAR

Bir bahçıvan , bahçesine üç hırsız girdiğini gördü. Biri fakih , biri şerif , biri de sofi idi . Kendi kendine dedi ki :

-“Çok şey söylerim ama , bir topluluk bunlar . Toplulukta da kuvvet vardır. Tek başıma gücüm yetmez. Eğer bir birlerinden ayırabilirsem , dilediğimi yaparım o zaman!...”

Hile yapıp aralarını bozmak için sofiye:

-Git arkadaşların için evden bir kilim al , getir , diyerek oradan uzaklaştırdı.  Diğerlerine dönerek dedi ki:

-Sen fakihsin!.. Fetvalarınla ekmek yer , bilgi kanadınla uçarız. Sen de bizim sultanımız, Mustafa’nın soyundansın. Bu pis boğaz , hasis sofi de kim oluyor ki sizinle düşüp kalkıyor?... Geldiğinde onu savın , gitsin. O zaman sizleri  bahçemde bir hafta misafir ederim !...

Onları vesveselendirip kandırdı. Dönünce arkadaşlarını yanlarından uzaklaştırdılar. Sofiyi yalnız yakalayan bahçe sahibi bir güzel dayak attı. Arkadaşlarından ayrılıp , safadan uzak düştüğüne bir yandan yanarken, dayağın acısına rağmen bahçıvanın oyununun farkına varmış söyleniyordu bir yandan :

-Benim nöbetim geçti. Sizler sıranızı bekleyin. Yabancı saydınız beni ama, değildim. Oyunun farkına varamadınız.  Yediğimi sizler de yiyeceksiniz, diyordu.

Bahçıvan sofiden kurtulunca şerife dönerek:

-Ey Şerif!... Eve git de , yufka pişirmiştim . Al , gel , birlikte yiyelim , dedi.

Şerif gidince, fakihe dedi ki:

-Ey her şeyi anlayan , bilen adam. O Şerif manasız bir iddiada bulunuyor. Şerifim diyor ama, anasını ne iş ettiğini kim bilebilir?...

Afsunlar okudu . Fakih de bunları dinledi. Sonunda kandı. Şerifin arkasından gitti:

-Ey eşek!... dedi. Seni bu bağa kim davet etti?... Hırsızlık sana kimden miras kaldı?... Aslan yavrusu aslana benzer, söyle bakalım sen kime benziyorsun?...

O zalim adam şerife hakaretler yağdırdı. Söylemediğini bırakmadı. Sonunda Şerif harap oldu, fakihe dedi ki:

-Ben ayrılıyorum , sudan çıkıyorum. Şimdi yalnız kalıyorsun. Ayağını tetik bas. Şerifliğimi bir tarafa bırak , ben ne zalimim , ne de zalimden aşağı birisiyim.

Bahçıvan ondan da kurtulunca fakihin yanına gelerek dedi ki:

-Ey fakih!... Ne fakihi , en aşağılık olanların bile kendisinden arlandığı kişi!... İzin almadan bağlara gireceksin?... Öyle mi?... Senin fetvan bu mudur?... Böyle bir ruhsatı nerede okudun?... Vasit’de mi , yoksa Muhit’te mi?...

Fakih diyordu ki dayak yerken:

-Vur , vur!... Hakkın var!... Fırsat eline geçti!... Dostlarından ayrılanın lâyığı budur!...

Mesnevi : 2. Cilt - Sayfa : 166 -....- 169
Hamdi CENİK/İSTANBUL

ANASAYFA